Olmayan ahlakımızı ben mi bozdum!
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün başlattığı, ‘Yazarlar Okulda’ projesi kapsamında önerilen kitaplardan biri Aslı Tohumcu’nun ‘Abis’iydi. Şiddeti teşhir eden, edebiyatını mağdur kadın ve çocukların yanından kuran yazar; Yeniçağ ve Habertürk gazeteleri tarafından “pornografik ifade
Yeniçağ gazetesi, Abis’te “pornografiye varan yüz kızartıcı bazı cümleler” bulunduğu gerekçesiyle velilerden tepki geldiğini iddia ettiği haberi “Milli Eğitim’de skandal!” manşetiyle duyurmuştu. Yeniçağ gazetesinin ardından Habertürk gazetesi de aynı minvalde geliştirdiği haberi manşete “Liseliye kitap: Küfür Kıyamet” başlığıyla taşıdı.
Kendisini bir Aziz Nesin hikayesi içerisinde hissettiğini söyleyen Aslı Tohumcu yaşadığımızın edebiyatı terbiye etme çabası olduğu görüşünde.
SALDIRI YAPANLARIN KAFASI PORNOGRAFİK
Abis hakkında söylenenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence bu konuda en güzel değerlendirmelerden birini Ömer Türkeş, “Bu saldırıyı yapanların kafaları pornografik. Edebiyatın üzerinde siyasi başka otoritelerin konuşmaya başladığı an, yazının özgür bırakılmadığı andır,” diyerek yaptı. Bence de bu, en yalın haliyle edebiyatı terbiye etme çabasıdır. Bu yaklaşımla baktığınızda, yaşadığımız hayat da tepeden tırnağa pornografik demek ki! Ayrıca, olmayan ahlakımızı ben bozmuşum gibi davranılması da, bana kendimi bir Aziz Nesin öyküsü yaşıyormuşum gibi hissettiriyor. Aynı anda son derece komik ve acıklı.
Sizce neden Abis ve Aslı Tohumcu hedef alındı?
Abis hayli sert bir metin. Bazılarını rahatsız etmesi normaldir; ne mutlu bana bu açıdan. Doğru yoldayım demek ki! Ya da belki bugün benim sıram, yarın da sıra sizde. Hep yaşanan, yapılan bir şey değil mi? İnsanlar sürekli türlü şekillerde mahkum ediliyorlar. Bir nevi, her koldan bir ‘1984’ yaratma çabası.
DAHA SARSICI METİNLER YAZACAĞIM
Kitabınızla şiddeti ve pornografiyi meşrulaştırdığınızı söyleyenler, kadına ve çocuğa yönelen şiddete, her gün artan cinayetlere karşı duydukları hassasiyet nedeniyle mi kitabınızdan rahatsızlık duydu?
Ben böyle bir rahatsızlık duyduklarına kesinlikle inanmıyorum. Çünkü öyle bir rahatsızlıkları olsaydı, medyanın bu tarz haberleri kullanış şeklinden, televizyon dizilerinin içeriğine kadar şiddeti körükleyen, hatta neredeyse meşrulaştıran durum ve tutumlar karşısında tavır göstermeleri gerekirdi. Ya da en doğrusu, bu ülkede el kadar kızların satılmasından, evlendirilmesinden, okutulmamasından, kadınların yaşama hakkına hiçbir şekilde saygı gösterilmemesinden, her gün onlarca kadının tavuk gibi boğazlanmasından, kesilmesinden, gençlerin bile gündelik hayat içindeki bazı anlaşmazlıklarını şiddet göstererek çözmeye çalışmalarından rahatsızlık duymaları gerekirdi. Bunları öyküleştiren bir yazardan rahatsızlık duymaları bile ne kadar vahim bir durumda olduğumuzu gösteriyor bence.
Yeniçağ ve Habertürk gazetelerinin ‘linççi’ tutumu karşısında bir yazar olarak nasıl bir tutum geliştirmeyi düşünüyorsunuz?
‘Abis’ benim ilk kitabım ve ilk kitabımdan bu yana, yazar olarak umudum insanlarda yazdıklarım aracılığıyla bir vicdan yaratmak. O yüzden bir yazar olarak çok daha sert ve sarsıcı metinler, kitaplar yazarak tepki vermeyi planlıyorum bu tutuma karşı. Yolumdan dönmeyerek yani! Ama elbette ki işin insani boyutunu, bu hedef gösterir tavrı mahkemede değerlendireceğiz. (İstanbul/EVRENSEL)
ÇEVİRMEN VE YAYINCILARIN YARGILANDIĞI BİR ÜLKEDE ŞAŞIRMIYORUZ
Aslı Tohumcu’nun ‘Abis’ adını taşıyan öykü kitabı Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlanmıştı. Yayınevi, Abis’i ve Aslı Tohumcu’yu hedef alan haberlere yönelik bir açıklama yaptı. Türk Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı İbrahim Çakmak’ın kitapta ‘pornografiye varan ifadeler’ olduğunu söylemesine değinilen açıklamada “Kırmızı Kedi Yayınevi olarak bir eğitimcinin kendi kişisel değerlendirmesiyle edebiyat ürünlerini ‘Toplumun inancına, kültürüne, manevi değerlerine uygun olanlar ve olmayanlar’ diye tas-nif etmesini endişe verici buluyoruz. Çakmak’ın rahatlıkla bu türden ifadeler kullanmasını, onun edebi birikimine değil ülkemizin içerisinde olduğu ‘muhafazakarlaştırma operasyonu’na bağlıyoruz. Asıl skandal okullarda kitap okunmasını yaygınlaştırmak amacıyla başlatılan yararlı bir projenin edebiyat eserlerine yönelik bu türden yaklaşımlarla zedelenmeye çalışılması olduğunu düşünüyoruz. Ama çevirmenlerin ve yayıncıların yargılandığı bir ülkede herhalde bu duruma fazla da şaşırmamak gerekiyor.”
BIRAKALIM ÇOCUKLAR KENDİ ÖZGÜRLÜKLERİNİ YAŞASIN
Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz: Bu tip olaylar çok yeni değil. ‘Ölüm Pornosu’ ve ‘Yumuşak Makine’nin başına gelenleri biliyoruz. Medya bir kültür terörü oluşturuyor. Farklı olanı reddetmek ve bunun üzerinde bir baskı oluşturmak istiyor. İktidarların yasaklama politikalarının medyadaki yansıması bu.
Seksenlerde ‘acısız devlet arabeski’ diye Hakkı Bulut’a bir beste yaptırmışlardı, arabeski ılımlaştırmak için. 2000’lerin başında da lise ve ilköğretimlerde yüz temel eser tartışması vardı. Devlet kültürü yönlendirdiği bir okuma özgürlüğünden söz edemeyiz. Okullara yazar projesi de böyle bir çalışma. Devlet ne dinleyeceğimizi ne düşüneceğimizi ne okuyacağımızı yönlendirdiğinde kendi özgün-özgür dilimizi kullanamayacağımız anlamına gelir.
‘Okurlara Yazar Projesi’ yazar örgütlerine sorulmadı, konuşulmadı. Bize sorsalardı, bu çalışmanın yanlış olduğunu, ideolojik yönlendirmelerin bulunacağını söylerdik. Denge sağlamak adına sağdan-soldan yazarları kurayla okullara yolladılar. Çocuklar ödev düşüncesi dışında kitap okuyabilmeli. Aslı Tohumcu neden okumasın! Çocukların hayatında şiddet yok mu. Bırakalım çocuklar kendi özgürlüklerini yaşasınlar, okuyacakları kitapları kendileri seçsinler.
‘100 SORUDA ALLAH’ KİTABI SORUN YAŞAMIYOR
Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Yöneticisi Hasan Toprak: ‘Yazarlar Okulda’ projesi edebiyata ve kitap okumaya katkı sunmanın çok uzağındadır. Farklı düşüncelerden yazarların bir araya getirilişi değil okullardaki etkinlikleri denetim altına alma işidir. Bu yolla kendi yandaşlarını okullara sokma girişimidir. Tamamen ideolojik içerikli, inançlara dayalı kitaplar sokuluyor. Örneğin ‘Bizi helak eder misin Allahım’, ‘Eka Ülkesine Yusuf Rabbi’ne Döndü’, ‘100 soruda Allah’gibi. Kitabın edebi bir eser olup olmadığı, her kitap yazanın yazar sayılıp sayılamayacağı, kısaca kriterlerin neye göre belirlendiği tartışmalı olan bir durumdur. Milli eğitimde kadrolaşmanın yanında edebiyatta da kadrolaşma çabasıdır. Kitap paralarının öğrenci-veli dernekleri veya sponsorlar aracılığı ile ödenmesi istenmektedir. Öğrenciler bedava verilecek gibi görülen kitapların kaynağını da dolaylı yoldan veliye bindirmektedir.
Aslı Tohumcu gibi yazarları da bu durumu dengelemek için düşünüyorlar. Gerçek yazarlara gazeteleri üzerinden saldırıyorlar.