26 Temmuz 2009 00:00
Mapushane çeşmesi
Bayılırız, ekran duyarlılığına...İçimiz sızlar, hangi fok türünün tükenmekte olduğunu duyunca.Ya da, bir kaplumbağa türü için ekranlarda saatlerce konuşulduğunda...
Bayılırız, ekran duyarlılığına...
İçimiz sızlar, hangi fok türünün tükenmekte olduğunu duyunca.
Ya da, bir kaplumbağa türü için ekranlarda saatlerce konuşulduğunda...
Helal olsun ne duygulu adammış, deriz; çakma demokrat yazar, köpeğinin hastalığını yazdığında, tüm yürek parçalayıcılığıyla...
Ne de olsa güzel bir Amerikan vatandaşlık örneğidir; vergimi veriyorum, tatile gidiyorum, bir evim iki arabam, bir kedi ile bir köpeğim var, demek...
Sonra yine dönüp yeşil ekranın duyarlı çocuklarının ağzından yaralı bir köpeğin hicranlı hikayesini dinlemek.
Şimdi böyle söyleyerek, çevreciliğe karşı mı çıkıyoruz?
Hayvanseverlerin duyarlı yürekleriyle kafa mı yapıyoruz?
Yok böyle bir şey elbette...
Yaşadığımız dünyanın insana yakışır güzellikte olmasını elbette isteriz...
Dağların, tepelerin, içimizi ışıtan gümüş renkli derelerin, içindeki binlerce canlı varlıkla ormanlarımızın yok edilmesine karşı elbette mücadele ederiz...
Peki hayvanlara mı karşıyız?..
Hayvanlara değil, hayvanlığa karşıyız!
Bir insanın da, en azından çakma demokratların hayvanları kadar değerli olmasını istiyoruz...
Hastalıklardan, açlıklardan...
Zulümden kıvranan insanın hikayesine, yaban öküzü kadar yer verilmesini bekliyoruz...
Mesela şöyle:
14 yıldır mapushanede yatan Güler Zere, bir süre önce kanser belasına yakalandı...
İçeride hasta bir insan ne yapar?
Beton duvar...
Demir mazgallar arasında...
Şöyle ıslak toprak kokusuna hasret...
Ağaçtan, denizden, gümüş kanatlı nehirlerden, denizin kokusuna sarınmış balık ağlarından uzak...
Kuş sesleri de ne kadar geride kaldı zaten...
Yetmezmiş gibi, bir de sen kansere yakalan!
Güler Zere, 14 yılın üstüne bir sekiz ay geçirdi ve geçirmeye devam ediyor ki...
İki kez ameliyat edildi...
Çukurova Adli Tıpı, Zerenin yaşamının ağır risk altında bulunduğunu rapor etti.
***
Rapor adaleti kesmedi...
Güler Zere, 14 saatlik bir ambulans yolculuğunun ardından İstanbula gönderildi.
Burada Adli Tıp vaziyetini inceleyecekti.
İnceledi!
Uz. Dr. Nur Bilgenin başkanlığını yaptığı bu kurul oldukça şöhretliydi!
Özel Harekatçı İbrahim Şahine hafızasını yitirdi raporu vererek, Susurluk davasından yattığı hapisten salınmasını sağlamıştı.
Şimdi Ergenekondan içeride yattığına göre, demek Şahinin hafızası aniden açılmıştı!
Yine aynı kurul, Üzmez olayında da, küçük kızın ruh sağlığının bozulduğuna ilişkin Adli Tıp Genel Kurulunun kararına muhalefet ederek, Üzmezin yanında yer almıştı.
Kurul Başkanı Dr. Ayhan Birgene, 1995 yılında işkence gören 7 kişiye sağlam raporu verdiğinden Tabip Odası tarafından geçici süreyle meslekten men cezası verilmişti.
Bu kurul, Adanadan 14 saatte gelen ağır kanser hastası Güler Zereyi on dakikada inceleyip, aynı gün Adanaya geri gönderdi!
Zerenin hapiste yatabilecek vaziyete sahip olduğuna karar vermişlerdi!
14 yıl hapsin üstüne bir de kanser!
Ama yeşil ekranlarda, duyargalı duyarlılıklarda Zere ve onun gibilerine ilişkin özel sayfalar açıldığını...
Çakma demokratların köşelerinde, köpeklerinin tüyüne yer verdiklerinin çeyreği kadar bile yer verdiklerini de göremiyoruz.
Hani büyük insanlıklar?
Hani büyük insancıl duyarlılıklar?
Hapisler, acılar...
Ama en kötüsü de insanlık adına törpülenen umutlar!..
Yücel Sarpdere