17 Temmuz 2009 00:00

Büyüyen büyücünün büyüsü kaçmadı mı?


Yaşıtları neredeyse askerden geldi, çoluk çocuğa karıştı, Harry Potter hâlâ Hababam havasında. Büyü öğrenme, kötülerin planlarına engel olma, öğrenciler arası didişme işlerine, aşk meşk de eklenmeye başlıyor...
Büyücülük okulundaki Genç Büyücü Harry Potter serisinin altıncı filmi “Harry Potter ve Melez Prens”, yedi kitaplık roman dizisinin altıncı kitabının uyarlaması. Önümüzde en az bir film daha var demektir bu. Altıncı filmde, genç oyuncular, kitaptakinden biraz daha hızlı olgunlaşınca, yaşına göre fazla sarsak ve çocuksu bir, arada kalmışlık haliyle karşımıza çıkmışlar. Bu yeni filmin hikayesi şöyle:
‘ARA’ FİLMİN KONUSU
Kötülüklerin kaynağı olarak Voldemort, hâlâ Voldemort. Bu filmde bir şey yapmıyor, ama onun kimliğini öğrenen Harry, biraz büyücülük okulundaki geçmişini araştırmaya çalışıyor. Okulun müdürü, iyi tarafın önde geleni Dumbledore da bir şeyler yapıyor, ama tam olarak ne yaptığını anlamıyoruz. Kötü adamlar bir şeyin peşinde, ama ne olduğunu tam anlamıyoruz. Voldemort, Draco Malfoy’u görevlendirmiş, Harry onun peşine düşüyor. Bir yere varmayan bir takip yaşanıyor. Birbirlerinden hoşlanan çocuklar, bir araya gelemiyor, nedenini pek anlamıyoruz. Ve 153 dakika, böyle yarım yamalak anlatılan, tamamlanamayan hesaplarla geçip gidiyor.
Bu arada, filmin ilk birkaç dakikası, buna uygun sinemalarda üç boyutlu olarak gösteriliyor. O bölümde çok da üç boyutlu olması gereken görüntüler olduğu için değil ama, maksat ağızda bir tat bıraksın...
Anlaşılan, serinin altıncı kitabı, finalden önceki meseleleri biraz hazırlayan, tam bir ara kitap. Bunun film versiyonunu da romanın az sayıdaki esprisini harcayarak 153 dakikaya uzatmak, ortaya çıkan sonucu iyice başarısız kılmış.
TİCARETİN BÜYÜSÜ BİR BAŞKA
Biliyoruz ki, Harry Potter, kitapları, filmleri ve bütün yan ürünleriyle son yılların en büyük çocuk ve ergen çılgınlıklarından biri. Ve bütün o büyülerle dünyayı kurtarma kavgası, genç kuşaklara epey bir ideolojik yükleme yapıyor. Bunlar yıllardır tartışılıyor. Büyü vurgusunun abartılması, bütün o ticari yan ürünlerle birlikte, Harry Potter hayranı milyonlarca çocuğun gerçekle hayali fena halde birbirine karıştırmaya başlaması işin sadece bir yönü. Büyüler ya da başka fantastik unsurlar çocuk kitaplarında sıkça yer alır, ille de bir arıza yaratmak zorunda değiller elbette. Harry Potter’ın bu kadar tartışma yaratması, aslında ideolojik tarafının ticari yapısıyla güçlendirilmiş olmasına bağlı oldu hep.
Bu filmle şu açık hale geldi. Ticari yan alıp başını o kadar yürümüş ki, büyünün ideolojisi de, ideolojinin büyüsü de kaçıp gitmiş görünüyor. Hiç de başarılı sayılmayacak bir filmin bu kadar çok tantana çıkarması, uzun uzun seyirciyle güreşmesi, üstelik bütün meseleyi sonraki filme havale etmesi, başka bir şekilde açıklanabilir durmuyor.
ÇÖZÜMSÜZ DÜĞÜMLER
Filmin en büyük sorunu şu: “Harry Potter ve Melez Prens” filmine yön veren düğümler, filmde çözümsüz bırakılıyor. Bir film serisinde, final bölümüne saklanan, diğer filmlerde çözülmeyen düğümler olması anlaşılır bir şey elbette. Ama her filmin kendi içinde bir tutarlılığı olmayacaksa, bin dakikalık bir görüntü çeksinler, dizi gibi yayınlasınlar o zaman.
Melez Prens, filme adını veren motif yani, doğru dürüst bir gerilim ve düğüm olarak gösterilmiyor. Öyle olunca bunun çözüldüğü, yani Melez Prens’in en azından kim olduğunu öğrendiğimiz sahne de, çok dandikten, sıradan bir sahne oluveriyor. Zaten o neden Melez Prens’miş, nereden gelip nereye gidermiş, film oralara hiç girmiyor bile.
Harry Potter’ın Tom Riddle araştırması da öyle, yarım bir şey. Neden başladı, neden bitti ya da bitmedi, seyirciye bir şey söyleyen yok. Draco Malfoy’u takip ediyor, onun da ailesi hakkında bir şeyler öğreniyor. Ama o öğrendiklerinin önemli şeyler olduğunu kendisi fark ediyorsa bile, bunları seyirciyle paylaşmayı akıl edemiyor.
Filmin önemli bir unsuru, anılar. Anıların saklandığı küçük büyü şişelerinden, geçmişte olan birtakım olayların aslı anlaşılmaya çalışılıyor. Bir geçmişle yüzleşme vurgusu mu yapılıyor diye düşünürsek, yine de epey zorlamış oluruz. Anılarını değiştirip, kendi hafızasını ve başkalarını yanıltıp olayların gerçekte nasıl yaşandıklarını saklayanlar var örneğin. Ama hikayenin devamı için anıların asıllarına ihtiyaç var. O mesele bir şekilde çözülüyor çözülmesine ama, bu anı motifi hem hikayenin düğümlendiği konu gibi durup, hem de yanda duruyor, sanki ne yapılacağına tam karar verilmemiş gibi...
SEVENLER KAVUŞSUN
Genç büyücünün yaşı artık geldiğine göre, Harry Potter trenine bir gönül işleri istasyonu yapmak şart olmuş. Geçen filmde “Harry Potter öpüşüyor” tantanası çıkmıştı, şimdi artık karşı cinsle münasebetler kuran koca insanlar beklemek hakkımızdı. Aslında manzara hem öyle, hem değil.
Tamam, bir “Harry Potter Amerikan Pastası’nda” vakasıyla karşılaşmak gerçekçi olmaz. Ama gönül işleri unsurunun bu kadar zayıf kalması da, sanki bu filmin yapıtaşlarından birinin bayağı eksik bırakıldığı anlamına geliyor. Hermione ile Ron’un birbirlerinden hoşlandığını, bütün büyü camiası, okurlar, seyirciler, Harry Potter, kötüler, iyiler, herkes biliyor. Ama bir türlü ikisinden biri gidip diğerine bir şey demiyor. Sanki karşılıksız aşkmış, sevdiğinin gönlü başkasındaymış gibi davranıyor. Bu garipliğin hiçbir açıklaması yok. Aynı şey Harry ile Ron’un kızkardeşi için de geçerli. Hayır, biz gurur yüzünden sevgilisinden kaçan, aşkını kalbine gömen az film kahramanı görmedik ama elle tutulur hiçbir şey olmadan, seyirci de buna inandırılmadan 150 dakika kavuşturulmayan aşıklar gibi eziyetlere alışık değiliz.
‘BÜYܒDÜLER İŞTE
Büyü, büyü dediler, adam büyüdü. Ne Harry, ne Hermione, ne Ron, hiçbiri hiç çocuk gibi değiller, ama bayağı ezik çocuklar gibi davranmaları bekleniyor. Dış görünüşleri, bu kişilikleri tuhaflaştırıyor. Her halükarda, bu da serinin ticari nedenlerle uzatılmasıyla ilgili. Doğru dürüst bir hikayesi, bir başı sonu bile olmayan “altıncı” film yapacağız diye, kazık kadar oyunculara çocuk gibi davranmak, komik bir görüntü yaratıyor.
Harry Potter severler, ki sayıları hiç az değil, yine bu filme de akın edecek. Büyüsünün kaçıp kaçmadığına onlar karar verecek vermesine de, bu arada bu “arada kalmışlık” haline çare olacak bir büyü bulunamaz mı acaba?
Çağdaş Günerbüyük

Evrensel'i Takip Et