18 Haziran 2009 00:00

Bu değirmenin suyu hiç bitmeyecek

KARMATE dokuz kişiden oluşan bir Karadeniz müzik grubu. Albümleri Kalan müzik etiketiyle yayımlandı. Albüm ilk olunca grubun heyecanı da bir hayli fazlaydı. Karadeniz kültürüne bağlı kalarak müzik yapan Karmate, albümlerinin adını da Nani koymuş. Nani, çoğu Karadenizlinin dinleyerek büyüdüğü bir ninni.

Paylaş

KARMATE dokuz kişiden oluşan bir Karadeniz müzik grubu. Albümleri Kalan müzik etiketiyle yayımlandı. Albüm ilk olunca grubun heyecanı da bir hayli fazlaydı. Karadeniz kültürüne bağlı kalarak müzik yapan Karmate, albümlerinin adını da Nani koymuş. Nani, çoğu Karadenizlinin dinleyerek büyüdüğü bir ninni.
Karmate, Lazcada “su değirmeni” anlamına geliyor. Üretimi, emeği, karşılıksız yardımlaşmayı simgelediği için özellikle bu adı tercih etmiş grup. “Değirmen kültürü, günümüzde yok olma noktasına gelmiş, unutulan bir değer. Bu özelliğiyle Karmate, bizi ifade eden anlamlı bir isim oldu” diyorlar.
Karmate, tozlu raflarda unutulmuş bant kayıtlarını, halk ozanlarının ezgilerini gün ışığına çıkararak sunuyor bize.
Karmate ilk albümleri Nani’yi, aslında pek tercih edilmeyen bir yöntemle, hücum yani canlı kayıtla kaydetmiş. Böylece daha samimi ve coşkulu bir kayıt ortaya çıkmış. Albümde, Lazca, Gürcüce, Megrelce ve Hemşincenin yanı sıra Türkçe halk şarkıları ve besteler de var…
Şevval Sam, İsmail Hakkı Demircioğlu, Efkan Şeşen, Erdal Bayrakoğlu, Bayar Şahin gibi usta isimlerin desteklediği albümde, Şevval Sam, “Gene Aldı Bir Merak” adlı ezgiyi okuyor. Dün Taksim Balans’ta albüm tanıtım konserini yapan Karmate üyeleriyle bir araya geldik. Resul Dindar (vokal), Oktay Üst (kemençe, vokal), İsmail Avcı (tulum), Gökhan Özkan (akordeon, vokal), Muhterem Sur (buzuki, lavta, bağlama), Eshat Alpkaya- Aliş (klasik gitar), Yıldırım Yalçınkaya (bas gitar) ve Ömür Arslan (perküsyon) hem heyecanlarını hem de albümün oluşum sürecini paylaştılar.
Karmate çok yeni bir grup, bize biraz grubun oluşum sürecinden söz edebilir misiniz?
Resul: Karmate birbirini tanıyan, ama farklı müzisyenlere eşlik eden müzisyenlerden oluşuyor.
İsmail: Bu albümü yaparken derdimiz para kazanmak değildi. Proje yapma peşindeydik, ortak bir şey çıkartmak. Evde dinlediğimizde “oh be işte yaptık” dedik…
Oktay: Birlikte bir şeyler yapılıyordu. Ruhumuzu bir şekilde bir yerde paylaşmak istedik.
Karmate, Laz kültüründe su değirmeni demek. Bu adı kendinize yakıştırırken neyi dert edindiniz?
Oktay: Biz hep paylaşım içindeydik grupla. Grubun adını kurarken de çok düşündük. Karmate bize çok uydu. Aynı değirmenden ekmek yemek gibi, emeği paylaşmak gibi… Bu isim, hayata bakışımızı gösterdi. Herkes Karadeniz sahil yoluna yapılanlara, doğa katliamlarına, hidrolik santraline karşı biliyorsunuz, bizler de karşıyız. Bir nevi adının anlamı da oydu tabii ki. Biz bunu da anlatmak istedik.
Resul: Bizler de değirmen kültürüyle yaşamış çocuklarız. Bizim için önemli olan yanı, emeği ve paylaşmayı simgelemesi.
Oktay: Eşitliği, paylaşmayı, suyu, havayı her şeyi kapsıyor. Doğanın bize öğrettiğini aktarıyoruz.
Karmate bir anlamda o değirmene eser taşıdı mı?
Oktay: Elbette. Hepimiz değirmene birer çuval un gibi, birer eser getirdik. Ben annemden öğrendiğimi, başkası dedesinden öğrendiğini getirdi ve baktık ki, bir sürü türkü ve değirmenin taşı dönmeye başladı.
Albümün adı neden Nani peki?
Resul: “Nani” birçok Karadenizlinin beşikte dinlediği ezgidir. Duyduklarında çocukluklarına ve doğaya yeniden dönecekler.
Albüm sadece Lazcadan oluşmuyor ama grubun adı Lazca…
Oktay: Değirmen sadece Laz kültüründe yok, pek çok kültürde vardır. Ama Lazlarda değirmen çok önemli.
Albüm ticari kaygıdan da bir hayli uzak…
Resul: Para için yapmadık ki kaygı duyalım. O an ne hissediyorsak onu yaptık.
Muhterem: Parayı düşünsek başka şey yapardık.
Bu albüm sizin için ne anlam ifade ediyor, bundan sonrası için?
Oktay: CD çıkartmak kartvizit gibi oldu. Birileri konser yapmak için yapıyor, bizim için de kartvizit oldu.
İlk albümünüz ve Karadeniz müziği yapıyorsunuz. Son yıllarda Karadeniz’in popülerleşmesine bakışınız nasıl?
Yıldırım: Öncelikle şunu söylemekte fayda var: Karadeniz müziğinin dönüm noktası Kazım’dır.
Oktay: Biz biliyoruz ne hale geldi bugün. Düşünün Ahmet Kaya’ya çatal fırlatanlar, bugün Ahmet Kaya’yı övüyorlar. Tezat bir hayat. Biraz da medyanın işleyişi ile ilgili sorun var.
Resul: Karadeniz müziği çok çirkinleşti, farkındayız. Uzaktan kumandayla bir sürü insan görüyoruz. Bu müzik şirketlerinin saygısızca davranmasıyla da ilgili; rant amacıyla müzisyeni kullanıyor, kültürü kullanıyor vs… Sanırım asıl yozlaşma bu.
Bunu geçmişe bağlarsak, bugün yozlaşma olarak karşımıza çıkanı aslında geçmişin asimilasyon süreci olarak düşünebilir miyiz?
Oktay: Asimilasyon 1840’larda başladı, doğru. Fadime fıkralarıyla Karadeniz insanını aşağıladılar. O zaman insanlar “Ben Lazım” diyemiyordu. Hem diller hem de kültürler asimile edilerek tek tip insan yaratmaya çalışıldı. İnsanların özgürlük alanları yok edildi. Doğal yaşam alanlarını yok ettiler. Mesela kemençe çalmanın günah olduğu öğretildi… Tulumun da günah olduğu söylenirdi.
İsmail: Ben türkü söylemek için dağa çıkardım mesela.
Nesrin Aksu
ÖNCEKİ HABER

TO-DER’in neye üzüldüğü hâlâ muamma

SONRAKİ HABER

15-16 Haziran’a 120 metrelik karikatür

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa