3 Mayıs 2009 00:00

Aç kapıyı gardiyan başı


"Dünyadaki tüm çocuklara bayram armağan etmiş bir ülke Türkiye. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ilk imzacılarından. Çocukların öncelikli yararını sağlamaya, büyüme ve gelişmelerini desteklemeye ve çocuklar arasında ayrım gözetmemeye söz vermiş. Ancak Türkiye’nin hapishanelerinde aylardır adaleti bekleyen çocuklar var. Ailelerine, evlerine ve okullarına dönmeyi bekliyorlar.”
Yukarıdaki paragraf Çocuklar İçin Adalet Koalisyonu’nun basın açıklamasından alındı. Türkiye kanunlarının özellikle Kürt çocukları hakkındaki düşüncelerinin kısa bir özeti. Türkiye’de gözaltına alınan yaşları 13-18 arasında değişen çocukların sayısı 300’e yakın. Türkiye tarafından imzalanmış olan BM (Birleşmiş Milletler) Çocuk Hakları Bildirisi’ne aykırı olarak yargılanıyor ve hapis yatıyorlar. Adana’da 50 civarında çocuk örgüt adına suç işlemek suçundan yıllara varan ceza alırken, onlarcası cezaevinde ve dışarıda ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyorlar.
Haberimizin devamında gözaltına alınan, tutuklanan, hakkında yıllara varan cezalar istenen, dövülen, hakaret edilen çocukların kendi dillerinden yaşadıklarını, zorla yaşatılanları okuyacağız. Hemen hemen her gün polisler tarafından bir şekilde rahatsız edilen bu çocuklar haberimizde sadece isimlerinin baş harfleri ile geçecek.

Mahalle abluka altında
İlk olarak Kürt vatandaşların yoğun olarak yaşadığı Şakirpaşa Mahallesi’nden başlayacağız. Mahallede otobüsle çocuklarla konuşacağımız yere giderken mahalle içinde hemen çocuk parkının yanında bir panzer dikkatimi çekiyor. Çocukların yanına gittiğimde soruyorum ‘Eylem mi var?’ diye, çocuklar cevap veriyor; “Hayır, eylemlerden sonra hep bekler oldu o panzer orda. Güya karşıdaki marketi koruyorlarmış. Ama sadece bu marketi mi koruyorlar.” Evet neden devlet mahallede bir marketi korusun. Diğer marketler neden korunmuyor o zaman. Çocuklar polislerin mahalledeki çocukların gözünü korkutmak için sürekli orda beklediklerini söylüyorlar. Daha konuşmaya başlamadan mahalledeki hava anlatılacaklar için ipucu veriyor. Yaşları 13-17 arası çocuklar etrafımdalar. Küçük elleri ile çay demliyorlar.

Esrar sat, adam öldür ama hakkını arama
Çaylarımızı içerken 14 yaşındaki A. ile sohbete başlıyoruz. A, Ceyhan’da katıldığı gerilla cenazesi sonrasında araçla Adana’ya gelirken gözaltına alınmış. Beş arkadaşı ile polisler tarafından araçlarının önü kesilmiş. Birçoğu çocuk yaşta ama çocuk şubeye götürülmeleri gerekirken Terörle Mücadele Şubesine götürülmüşler. Bundan sonrasını A’dan dinliyoruz; “Emniyete götürülünceye kadar dövüldük. Emniyette bizi sadece şortla bıraktılar. Bir taraftan döverken bir taraftan küfrediyorlardı. Ağza alınmayacak küfürler. Kimliğim yoktu. Bunun için beni daha çok dövdüler. Üzerimize verdikleri battaniyeler çiş kokuyordu. Tuvalete gitmemize izin vermiyorlardı. İki gün boyunca ne ekmek ne su verdiler.”
A, sonra ilginç bir ayrıntı paylaşıyor, gözaltında polisler tarafından İstiklal Marşı okutulduğunu belirtiyor. Bilmeyenler, dayak, küfür sonrasında bilip de söylemeyenler daha çok dayağa maruz kalıyorlarmış. A, bilmediği için okuyamadığı İstiklal Marşı sonrasında daha çok dayak yemiş. A, daha sonrasında ise sürekli yapmadıkları suçların üzerlerine atıldığını ifade ediyor ve ekliyor; “Polis aklına gelen bütün suçlamaları söyleyip siz işlediniz kabul edin diyordu.” A’nın anlattığı diğer bir ilginç olay ise polislerin çocuklara “Esrar satın, adam öldürün gelin size bir şey olmaz. Ama siyasetten gelirseniz yanarsınız” telkini. Polis kanunları kenara atıp, neyin suç neyin suç olamayacağını belirliyor. Esrar satanı, adam öldüreni aklıyor, kim bilir polis belki de görmezden geldiği olayları itiraf ediyordu çocuklara. Bir çocuk olarak 23 Nisan’da ne yaptığını sorduğumuz A, Hakkari’de 14 yaşında akranına yapılanları gördükten sonra ona üzüldüğünü söylüyor ve ekliyor; “Hakkari’de yaşananlar çocukluğumuzu bir kez daha unutturdu…”

4 yıl 4 ay ceza verdiler
Annesinin babasının yanından ailesine küfürler edilerek gözaltına alınan 15 yaşındaki S, yakalanan bir arkadaşının polisler tarafından dövülerek adının belirlendiğini söylüyor. S’de terörle mücadele şubesine götürülüyor. Sürekli dayağa maruz kalan S, kendisinden de isim istendiğini ancak vermediğini ifade ediyor. Karakolda da dövüldüğünü ve hakarete maruz kaldığını sıkılarak anlatan S, dayaktan sonra soğuk suyun altında bırakıldığını anlatıyor.
Polislerin kendisine ‘Sen kim oluyorsun da devlete karşı geliyorsun’ dediğini söyleyen S, “Sürekli sözle ve dayakla taciz ettiler. İki gün boyunca ne yemek ne su verdiler. Annemin getirdiği yemekleri bile vermediler. Benim katıldığım olayda yaralanan polislerin hastane masraflarını benim ödeyeceğimi söylüyorlardı” diyor. Daha sonra serbest kalan S, ağır ceza mahkemelerinde yargılanıp 4 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılıyor. Bir daha eyleme katılırsa hapis cezasını çekecek.

Duvarda yazılı kalan bir söz
‘Adalet mülkün temelidir’

15 Şubat eylemlerine katıldığı için tutuklanan T. ise kendisi ile görüştüğümüzde iki gün olmuştu cezaevinden çıkalı. Siz bu yazıyı okurken, 4. günü olacak özgürlüğünde. 15 Şubat’tan bir hafta sonra evinden alınmış T. Sadece ifadeni alacağız demiş polisler. Önce terörle mücadeleye sonra çocuk şubeye götürmüşler. Daha önce de sıkça gözaltına alınan T, ‘Bu sefer dövmediler’ diyor. Savcı tarafından ifadesi alınan T, hakim tarafından tutuklanmış. Önce Kürkçüler Cezaevi’ne gönderilmiş. Cezaevine giderken askerlerce sürekli dövülmüş. Cezaevinde gardiyanlar ‘yine mi sen geldin’ diyerek dövmüşler, sırtına binmişler T’nin.
Daha sonra Pozantı cezaevine gönderilmiş. T, 3 ranzalı 6 kişilik koğuşta 13 kişi kaldıklarını anlatıyor ve ekliyor; “Bazı arkadaşlarımız yerlerde yatarken, bazıları ikişer üçer kişi yatıyordu. Ameliyat olmuştum cezaevine girmeden önce, sürekli ilaç kullanmam gerekiyor. Revire çıktım, doktor muayene etmeden senin bir şeyin yok deyip geri gönderiyordu. İnsan muamelesi yapmıyorlardı bize.” Newroz’da ne yaptıklarını soruyoruz halay çektiklerini ancak bundan dolayı haklarında tutanak tutulduğunu söylüyor T. Tüm dünyanın çocuklarına armağan edilen 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda cezaevindeydi T ve arkadaşları. O gün de kendilerince bir kutlama yaptılar halay çektiler dört duvar arasında. Ama o da 23 Nisan da yasaktı Kürt çocuklarına. Bedenleri, yaşları her ne kadar çocuk olsa da yasaktı çocuk olmak onlara. T, son olarak sıkça gördüğü mahkeme duvarlarındaki “Adalet mülkün temeli” sözünün hiçbir anlam ifade etmediğini söylüyor kendisi için ve; “duvara yazılmış bir sözden başka bir şey değil…” diyor.

Evrensel'i Takip Et