15 Nisan 2009 00:00

Mücadele etmenin tam zamanıdır

Böyle giderse kriz bir yılını tamamlar. Krizler bahar yağmuru gibi, gelir geçer.

Paylaş

Böyle giderse kriz bir yılını tamamlar. Krizler bahar yağmuru gibi, gelir geçer. Ancak bahar yağmurunda bereket, asalet var, krizde ise sefalet, yoksulluk, işsizlik var. İşçi ve emekçiler açlığa yoksulluğa hiç de yabancı değil. Krizi çok yakından tanırız, sefaleti, açlığı, yoksulluğu her gün iliklerimize kadar yaşıyoruz. Ondan dolayı yoksulluktan başka yoksunluğun ne demek olduğunu kimse bilmez ama biz biliriz, o kadar derinden yaralanmışız ki yeni doğan çocuklarımızın adını neredeyse “yoksul” koyacağız ve aynı zamanda sorunlarımızı kağıda dökerek yaşadıklarımızı anlatarak herkesin okumasını, tartışmasını ve herkes için krizin nasıl geliştiğini ve yaşamımızı nasıl etkilediğini iyi kavranması, krizin kimleri teğet kimleri tam ortadan vurduğunu doğru kavramak önemli. Diğer türlü başımıza gelen bu kriz felaketinin ne olduğunu ve neler götüreceğini bilmemek ileride daha da etkili olacak krizler çok daha kötü sonuçlar doğuracak.
Kriz ilkin işimizi elimizden aldı, işten çıkartılmayan işçilerin de ücretleri düşürüldü. Daha sonra çalışma süreleri uzatıldı ve böylelikle çıkarılan işçilerin işi de içerde kalan işçilere yaptırılmaya başlandı, ne ücretlerini doğru dürüst ödedi işveren ne de mesai saatlerinin ücretini. Şimdi, bu durumda işten atılan işçiler sokakları, kahveleri doldururken ya da evlerine tıkılırken, işten atılmayan işçi ise çıkarılan işçilerin yerine daha fazla çalıştırılarak, daha fazla mesai yaparak 2 kat daha sömürülürken günün büyük kısmını işte geçirir ve evine sadece yatmak için gider, ertesi gün aynı şekilde sürer gider. Ailesine, akrabalarına, mahallesine, sokağına, kahvesine ve arkadaşlarına zaman ayıramaz ve krizin yarattığı bu sonuç kimilerini işsiz bırakırken kimilerini de insanlıktan çıkarır. Yaşatılan bu kriz bir yerde işçiler diğer yandan işsizleri, aynı sınıfın insanlarını birbirinden ayırır.
Krize karşı neler yapılacağına dair çözümü uzakta aramamak gerekir, işçilerin ve emekçilerin yaşamından yola çıkarak. Yani yaşanılan süreci toparlarsak krizi yaşayan insanlar, yaşadıklarından sonuç çıkararak krizi tarif etmeye çalışır. Bundan dolayıdır ki kime sorarsan krizin ne olduğunu kendi yaşadıkları üzerinde cevaplayacaktır.
İşçi mücadelesi açısından krizi bu kadarla tanımlayabilir miyiz? Elbette ki hayır. Bu yaşananlar krizin kendisi değil, krizin sadece yansımalarıdır. Öyleyse bizler krizi daha iyi kavramak için yaşananlardan yola çıkarak krizin üstüne gidebiliriz.
Bir arkadaşım güzel bir söz söylemişti: “Cevizin kabuğunu kırmadıkça cevizin özüne gidemezsin.” Biz işçi ve emekçiler de krizin sebepleri üstüne gitmezsek tüm yoksulluk, işsizlik, açlık, sefalet başımıza çöreklenir. Cevizin kabuğundan başlayarak özüne gitmek için çalışmalıyız. Ancak krizi tüm etkileriyle ele alırsak krizi çığ gibi yarattığı sıkıntıların üstesinden gelebiliriz.
O zaman plansız üretim ihtiyacı için değil de kâr için rekabet yapılacak. Üretim yapıldığını, diğer taraftan üretenlerin kendi ürettiklerini alamamaları, elde olan paranın sermayeye dönüştürülerek sıkıntılarını nakit paranın kalmamasından dolayı çalıştırılan insanlar mağdur edilecek. Sonuç itibariyle kendi krizlerinin faturasını işçileri işten çıkararak krizin yükünü üstlerinde atmaya çalışıyor. Tüm haklarını kriz sebebiyle vermiyor ya da ödemiyor tüm bunlar yetmiyormuş gibi hükümet halkın parasıyla destek paketleri açıyor. Artık dur demenin tam vaktidir, tüm işçi ve emekçilerin hakları için mücadele etme zamanı gelmiş çatmıştır.
Özdal Yüzer (Antalya)
ÖNCEKİ HABER

Gün mücadele günü

SONRAKİ HABER

G20 zirvesi ve krize karşı mücadele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa