06 Nisan 2009 00:00
Antalya mı? yoksa Davos mu?
Sonuçları itibariyle 2009 yerel seçimlerinde ülkenin nabzının attığı yerlerden birisi de Antalya oldu diyebiliriz. Başbakan 28 defa gelmişti bu kente ve her gelişinde çantasında bir yatırım paketi getirmişti.
Sonuçları itibariyle 2009 yerel seçimlerinde ülkenin nabzının attığı yerlerden birisi de Antalya oldu diyebiliriz. Başbakan 28 defa gelmişti bu kente ve her gelişinde çantasında bir yatırım paketi getirmişti. Başta Adalet Bakanı olmak üzere AKP kurmayları iki ay öncesinden kamp kurmuşlardı Antalyaya. Çünkü doğal güzellikleri ve tarihi dokusu ile birlikte devasa yerel kaynaklara sahip olan bu kent; tarifeli başbakanlık seferlerinin sürmesi için karada, suda havada da olsa mutlaka avlanmalıydı. Öyle ki, tüm köşe başları tutulmuş, yeterinden fazla kömür, para, tapu ve dua dağıtılmış, hatta son hafta içerisinde ücretsiz tramvay seferleri de başlatılmıştı.
Her şey ama her şey AKP adayı Menderes Türelin kazanması için hazırlanmıştı. Anketler de aynalar da öyle diyordu! Ama Antalya seçmeni 29 Mart akşamı kendisinin günlük yaşamı ve geleceği üzerine yapılan bu hesapları bozabilecek bir iradeyi açığa çıkardı. Daha doğrusu karaya, havaya ve suya göre yapılan tüm hesapları Antalyalı tramvayla bozdu. Ve Başbakanı da, Menderes Türeli de tramVAY VAY VAY.. diyerek gönderdi. Çünkü tramvay; Antalyanın doğal dokusu, ticari yapısı ve insan yaşamını talan ederek yağmalamanın adı olan kentsel dönüşüm projesi içerisinde bir simge olma özelliğini kazanmıştı. Dolayısıyla; Antalya seçmeni AKPyi en yumuşak yerinden vurmasını bildi ve Başba-kanın kimyasını da bozdu dersek abartı olmaz.
Başbakana göre Antalya halkının tercihi anormaldi! İlginin bu kadarı fazla gelmişti Antalyalıya! Başbakan bir daha Davosa gider mi bilemeyiz ama, Benim için Antalya bitmiştir, bir daha da Antalyaya gelmem... der gibiydi.
Antalya seçmeninin bu tercihini doğru okumak gerekir. Menderes Türel şahsında AKP politikalarına Antalyalı seçmen dur demiştir. Daha doğrusu, Antalya seçmeni, günlük yaşamı ve geleceği üzerinde oynayan bu uygulamalara karşı tepkisini anormal derecede yüksekten ifade etmiş ve kendi ezberini bozma pahasına sorunlarının çözümüne dair bir iradeyi açığa çıkarma becerisini göstermiştir.
Ancak, sadece ortaya çıkan sonuca bakarak, çözüm için adres olarak CHPyi gördüğünü söylersek; Antalyalı seçmenin tepki ve tercihine haksızlık etmiş oluruz. Bu değerlendirmeyi doğrulamak için CHPnin İl Genel Meclisinde aldığı oyların sayısı ile Mustafa Akaydının aldığı oyları karşılaştırmak yeterlidir (CHP yüzde 33-Akaydın yüzde 41). Buna birçok AKP ve MHP taraftarının Akaydına oy verdiği bilgisi de eklenebilir. Evet. Antalyada AKP kaybetmiştir, ama kazanan CHP de değildir.
O zaman kazanan kim? sorusu sorulabilir elbette. Bu soruya Antalya halkı kazanmıştır dersek bir başka gerçeği teslim etmiş oluruz.
Mustafa Akaydının politik bir geçmişi olmamasına rağmen demokrat, aydın, ilerici ve laik kişiliği yanında; başta tramvay, Antkart ve kentsel dönüşüm projesi uygulamalarına karşı söylemleriyle, halkta yaşadığı sorunları çözebileceğine dair bir inanç uyandırdığı açıktır. Akaydının Antalyanın kaynaklarının halkın yararına kullanılması; kent nazım planı, işsizlik, yoksulluk, çevre, su enerji, konut, ulaşım gibi temel sorunlarına doğru yerden yaklaştığını da söylemek mümkündür.
Bu durumda bize düşen görev ise seçimlerde verilen sözlerin takipçisi olmanın ötesine geçerek, halkın ihtiyaçlarının karşılanması ve yaşadığı sorunların çözümü üzerinden yerel örgütler kurarak, kent yaşamına doğrudan ve taraf olarak katılmalarına yardımcı olmaktır. Bu temelde göstereceğimiz her faaliyet ve tüm çaba; düzen partilerinin, halkın ihtiyaçlarını istismar ederek yedeklemesi ve bölerek karşı karşıya getirmesinin olanaklarını da bertaraf edecektir.
Dolayısıyla böyle bir çalışma tarzı, politikalarımızla birlikte partimize de halk nezdinde yerel ve genel meşruluk kazandıracaktır.
İlhan Karakurt (Antalya)