15 Mart 2009 00:00
İletişime dair farklı bir kitap
İletişim etiği son yılların en çok tartışılan konularından biri. Yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve yeni sorunların ortaya çıkmasıyla birlikte daha da çok tartışılacağa benziyor.
İletişim etiği son yılların en çok tartışılan konularından biri. Yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve yeni sorunların ortaya çıkmasıyla birlikte daha da çok tartışılacağa benziyor.
İletişim etiği nedir, neden bu kadar çok konuşuluyor? Etik, nitelikli bir medya içeriği oluşturmanın aracı olabilir mi? Medya, giderek yitirdiği güvenilirliğini etiği ön plana çıkararak tekrar kazanabilir mi? Etiğin etkili olmasının koşulları nelerdir? Etik sihirli bir değnek midir, yoksa kumlara yazılan yazı mı? Medyada yaşanılan ve kamuoyunun ilgiyle izlediği tartışmalar, polemikler, kavgalar, iletişim etiği açısından ne anlama geliyor?
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ruhdan Uzunun 343 sayfalık İletişim Etiği: Sorunlar ve Sorumluluklar adlı kapsamlı kitabı, bu ve benzeri tüm sorulara açıklık getiriyor. Dipnot Yayınevinin çıkardığı kitap, iletişimcilerin karşılaştıkları sorunların ve işlerini yaparken duyacakları sorumlulukların üzerinde odaklanıyor. İletişim etiğindeki temel sorun alanlarını tartışarak, iletişimcilerin etik sorunları görme ve aydınlatma bilincinin gelişmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Çünkü etik; iletişimi anlamanın ayrılmaz bir parçası durumunda.
Etik, küreselleşmenin yaşadığımız yeni evresinde uluslararası bir politika haline gelirken, iletişim etiği de bu bağlamda, dikkatleri üzerine topluyor. İletişim Etiği: Sorunlar ve Sorumluluklar kitabı, iletişim etiğini ele alarak iletişime ilişkin mesleklere giderek artan güvensizliğin giderilmesinde etiğin rolünü inceliyor. Kitap, farklı alan ve ürünler üzerinden tartışılan iletişim etiğini tanımlayarak başlıyor. Yazar, var olan düzeni onaylayan etik dışı davranışların, bazen genlerin bencilliğiyle bazen de dinlerin gerekleriyle açıklanıp meşrulaştırılmaya çalışıldığına dikkat çekerek, etiğin günümüzde toplumsaldan soyutlanmış bireysel seçimlerin alanına hapsedilmek istenmesine karşı çıkıyor.
KAPSAMLI BİR ETİK DEĞERLENDİRMESİ
İletişim etiğinin, son derece geniş bir konu olarak yüz yüze iletişimden kitle iletişimine, tek yönlü iletişimden interaktif iletişime, megafondan multimedya teknolojilerine kadar akla gelen her tür iletişim biçimini ve aracını kapsadığını belirten Doç. Dr. Ruhdan Uzun; kitap, kayıt, film, bilgisayar, yazılım, televizyon, müzik, radyo, gazete, dergi, reklam, halkla ilişkiler endüstrilerinden her birinde etkisel sorunlardan söz edilebileceği gibi, eğitimden siyasete, sanattan bilime iletişim ögesinin yer aldığı her türlü etkinliğin de etik ilişkilere konu olabileceğine işaret ediyor.
Kitapta, etik ilişki, eylem ve değerlendirme konusunda bilgi verilerek, gazetecilik etiğindeki temel sorun alanlarının tartışılmasıyla normlar ve bunların işlerlik koşulları değerlendiriliyor. Etik sorunların ve normların incelenmesinde, Türkiyeden ve dünyadan örneklerle konunun somutlaştırılmasına ve tartışma noktalarının belirlenmesine odaklanıyor.
Etik değer ve ilkelerin belirlenmesinin, tek başına gazetecilerin etik davranmasını sağlamaya yetmeyeceğini vurgulayan yazar, uygulanmayan bir etik ilkenin ahlaki açıdan ne kadar mükemmel olursa olsun bir yarar sağlamayacağını belirtiyor. Kitap, etik gerekliliklerin kabul ettirilmesi için bunların uygulanmasını izleyecek uygun bir mekanizmaya gereksinim duyulacağından hareketle, özdenetim mekanizmalarını, özelliklerini ve işlerliklerini tartışıyor. Her ülkenin kendi yapısına uygun bir özdenetim mekanizması oluşturması gerektiğini belirten yazar, Basın Birliğinden başlayarak, Türkiyedeki özdenetim mekanizmalarını tartışıyor ve basın özgürlüğünün gazetecilik etiğinin geliştirilmesindeki olmazsa olmaz konumunu vurguluyor.
Kitapta; etik ilişki, eylem ve değerlendirme konusunda bilgi verilerek, gazetecilik etiğindeki temel sorun alanlarının tartışılmasıyla normlar ve bunların işlerlik koşulları değerlendiriliyor. Bu bağlamda, terör olaylarında, savaşta, sırları ve gizliliği giderek artan devletin denetlenmesinde, basında giderek tekelleşen ve küreselleşen sermayenin egemenliği altında, siyasette giderek artan spin denetiminin gölgesinde gazetecilerin karşılaştıkları engelleri ve sorunları irdelerken; diğer yandan da hediyeler, bedava geziler ve çek defteri gazeteciliğinin gelişmesinin tehlikelerine dikkat çekiyor. Haberlerde çiğnenen onurların, yok sayılan gerçeklerin, çarpıtılan olayların yalnızca etiğin konusu olamayacağını vurgulayan yazar, gazetecilerin sorumluluklarından yola çıkarak, gazeteciliğin yaşadığı sorunların çözülmesinde etik ilkelerin işlevini sorguluyor.
Kitapta, basın yanında haber fotoğrafçılığı ve televizyon etiği de habercilik açısından ele alınıyor. Fotoğraflarda yapılan dijital oynamalardan, gizli kamera çekimlerine kadar görüntünün gerçekleri çarpıtmada nasıl kullanılabileceği sergileniyor. Görüntülü basın bültenlerinin kullanımının giderek arttığını belirten kitap, gazeteciler ve okurlar/izleyicilerin dikkat etmesi gereken tehlikeler açısından bir uyarı niteliği taşıyor. Kitapta ayrıca, günümüzde habercilik alanıyla ilişkileri giderek sıkılaşan, ancak etik tartışmalarında çok da sözü edilmeyen halkla ilişkiler mesleğinin etik ilkelerine de yer veriliyor.
SANAL UZAYDA TARTIŞMALAR
Kitapta ele alınan konulardan bir diğeri de yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte gündeme gelen sanal uzaydaki etik tartışmaları. Yeni teknolojilerin, bir yandan yeni etik sorunlara yol açarken diğer yandan da mevcut sorunların yeni bir biçime bürünmesine neden olduğunu vurgulayan yazar, kitabında sanal uzaydaki etik sorunları incelerken, gazetecilik mesleğindeki dönüşümleri de ele alıyor ve iletişim etiği üzerinden gazeteciliğin günümüzdeki durumunu ve sorunlarını kavrama girişiminde bulunuyor. Bu bağlamda, e-posta etiğinden etik kurallarına, intihalden uluslararası tartışmalara kadar bilişim etiği inceleniyor.Kitap, etiğin bir bütün içinde ele alınmasını ve sorgulanmasını öneriyor. İletişim etiğinin iletişimle ilgili mesleklerin koşulları içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtirken, mesleklerin de toplumun siyasal ve sosyoekonomik koşullarından bağımsız olmadığını anlatıyor. Bütün bunlar göz önüne alınmadan, her şeyi düzeltebilecek sihirli bir değnek gibi algılanması ve sunulması durumunda, etiğin, kuma yazılan yazılardan farkı kalmayacağını vurguluyor.
Metin Aksoy