Bütün hükümetler KHK’cı

Sultan Özer / Şükran Doğan

KHK’lerin uygulaması 1876’lı yıllara dayanmakla birlikte, hukukçular o dönem çıkarılan KHK’lerin bugün tartışılan KHK’lerden farklı olduğu görüşündeler. Bugünkü anlamda ilk KHK 1972 yılında Ferit Melen hükümeti döneminde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda değişiklik amacıyla çıkarıldı. En çok  KHK çıkaran Hükümet Turgut Özal Hükümeti olurken, O’nu Bülend Ulusu, Tansu Çiller Hükümetleri izledi. Bu hükümetler döneminde çıkarılan 269 KHK, Anayasada “öncelikle ve ivedilikle görüşülmesi”zorunluluğuna rağmen halen yasalaşmadı. Sonradan gelen Yıldırım Akbulut ve Bülent Ecevit Hükümetleri de KHK’lere başvurmayı tercih eden hükümetler oldular.

Turgut Özal 186, Bülend Ulusu 91, Tansu Çiller 75, Yıldırım Akbulut 40, Bülent Ecevit 40 KHK’ye imza attı O dönem çıkarılan kararname sayısı 511’e ulaştı.

Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığındaki AKP Hükümeti de 35 KHK’ye imza atmakla birlikte, düzenlemelerin kapsamı, içeriği açısından Turgut Özal dönemini hiç aratmadı.

Ekonomik kriz döneminde Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu örneğinde olduğu gibi KHK’nin, Anayasa’da “çok acil, ivedi ve gecikmesinde tehlike olabilecek durumlarda” başvurulabilecek yöntem olarak yer almasına rağmen iktidarlar hep, Meclis’ten çıkaramayacaklarını düşündükleri yasalar için bu yolu tercih ettiler.

Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü’nün çıkardığı “KHK Külliyatı” ve TBMM İnternet sitesinde KHK’ler bölümünde iktidarların dört elle sarıldığı KHK’leri ve kapsadıkları alanları görmek mümkün.

İLK KHK 657 İÇİN

İlk çıkarılan 14 KHK,  657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile ilgili. Ancak bir kanunla ilgili kısa sürede bu kadar çok KHK’nin çıkarılmasını hukukçular eleştiriyor.

KHK konusunda Turgut Özal’ın yolundan ilerleyen AKP Hükümeti’nin Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, “Türk Anayasa Hukukunda KHK” adlı doktora tezinde KHK’leri şöyle değerlendiriyor; “Her iki aya bir KHK düşecek şekilde çıkarılan ve Devlet Memurları Kanunu’nda muhtelif değişiklikler yapan sözkonusu KHK’ler ile personel reformundan eser bırakılmamıştır. Mevcut durum iyice karıştırılmış, kanunun yüzde 55’e yakın kısmı değiştirilerek memur statüsü içinden çıkılmaz bir duruma sokulmuştur.”   

Benzer bir durum, “Ödeme güçlüğü içinde bulunan bankerlerin işlemleri ile ilgili KHK” için de sözkonusu olup, 35 nolu KHK, 15 kez değiştirilerek, yine Kuzu’nun değerlendirmesiyle, “bankerlerle ilgili mevzuat içinden çıkılmaz hale geldi ve sorun halledilemedi.”.

Ancak aynı Kuzu’nun üyesi olduğu AKP Hükümeti de aynı konuda birden çok KHK ile kamu düzenini istediği gibi biçimlendirdi, memurların iş güvencesini ortadan kaldırıp, sermayenin istediği bir kamu yapılandırmasını hayata geçirdi.

YETKİ NE, AMAÇ NE? SENDİKALAR NE YAPTI?

AKP Hükümeti’nin aldığı KHK çıkarma yetkisini içeren kanunda amaç; “kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak” olarak düzenlendi.

Bu amaca uygun olarak da;
* Kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek, mevcut bakanlıkların birleştirileceği veya kaldırılacağı, yeni bakanlıkların kurulacağı,
* Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memur, işçi, sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliği artırmak üzere, atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarının düzenleneceği, hükümleri yer aldı.
Yetki kanunu, bu düzenlemelerin hangi alanlarda yapılacağına da yer veriyor. Bunların bazıları;  Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Hakimler ve Savcılar Kanunu, Yükseköğretim Personel Kanunu,  657 sayılı Devlet Memurları Kanunu...
AKP’ye göre  bu değişiklikler aşağıdaki ilkeler için gerçekleştirildi:
*Kamu hizmetlerinin verimli, süratli ve etkin bir şekilde yürütülmesi, ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alarak hizmetin özelliği ve gereklerine uygun düzenlemeler yapılması,
*Kamu hizmetlerinde iş bölümü ve koordinasyonun sağlanması, benzer hizmetlerin tek kuruluş veya birim tarafından yürütülmesi ve kaynak kullanımında israfın önlenmesi,
*Kaynakların ekonomik ve sosyal ihtiyaçlara uygun ve rasyonel kullanılması, kamu hizmetlerinde etkinliğin artırılması yönünde düzenlemeler getirilmesi,
*Yürütülen hizmetin, özelliklerini de dikkate alacak şekilde çağdaş kamu yönetimi anlayışına uygun bir şekilde geliştirilmesi,
*Standardizasyon sağlayacak düzenlemeler yapılması,
*Yönetim görevlerine atanmada ve bu görevlerde yükselmede kariyer ve liyakat esasları ile nitelikli personel istihdamının esas alınması.
Yetki kanununun içeriği, AKP’nin kamu kurum ve kuruluşlarında bugüne kadar yaptıklarına ilaveten çok ciddi değişiklikler yapacağını açıkça gösteriyordu. Bu değişikliklerin hangi kamu kurum ve kuruluşlarını kapsayacağına da büyük oranda yer verildi. Yine bu kurumlarda çalışanları derinden etkileyecek, ciddi değişikliklerin yapılacağı da gören gözler için ortadaydı.

Ama ilginçtir ki; kamu kurumlarında örgütlü sendikalar, konfederasyonlar (işçi sendikaları da dahil) kanun hükmünde kararname yetkisi konusunda yaptıkları eleştiriler bir yana bırakılırsa, üyelerine ve dolayısıyla kendilerine yönelen tehlike karşısında emekçileri aydınlatan, mücadeleye hazırlayan bir çaba içinde olmadılar.

KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME NEDİR?

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kavramı, “Muvakkat Kanun” adı altında 1876 yılında çıkartılan Kanun-u Esasi’de yer alıyor. Bugünkü anlamda KHK’lerden farklı olmakla birlikte yürütme organı tarafından çıkarılmaları ve kanun güç ve değerinde olmaları bakımından benzerlikler var. Bu nedenle Türkiye’de KHK’nin ilk doğuşu 1876 olarak kabul ediliyor.

1921 ve 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu dönemlerinde 1876 Anayasası’nda kabul edilen “Muvakkat Kanun” usulü kaldırılıyor. Ancak 1921 döneminde bazı kanunların kararnamelerle değiştirildiği; “Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun” ve “Milli Korunma Kanunu”na dayanarak çıkarılmış kararname örneklerinde de görülüyor.
Bugünkü anlamda KHK’ye 1961 Anayasası’nda 1971 yılında yapılan değişiklikle rastlamak mümkün. Aynı düzenleme 1982 Anayasası’nda da yer alıyor. 1982 Anayasası’nda 1961 Anayasası’ndan farklı olarak “olağanüstü durumlarda, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde KHK çıkarılabileceği” hükmüne yer veriliyor.

KHK’leri kararnamelerden ayıran özellik, kanun güç ve kuvvetinde olmaları, dolayısıyla Meclis’in tasdikine sunulmalarıdır. Hukukçular, Meclis’in tasdikine sunulmayan KHK’lerin, KHK olarak kabul edilemeyeceği görüşündeler. KHK’lerin ancak Parlamento tarafından tasdik edildikleri zaman kanun güç ve kuvvetinde olma özelliklerini devam ettirebildikleri, aksi halde alalade bir kararnameden hiçbir farkları olmadığı görüşü yaygın.

Hukukçular, “yürütme organı tarafından düzenlenmiş olan KHK’lerin parlamento tarafından verilen bir yetkiye dayanılarak çıkarıldıkları halde, parlamento tarafından tasdik edilmedikleri sürece organik bakımdan idari bir işlem” oldukları görüşündeler ve bu bakımdan da çıkarılan KHK’lerin sadece parlamentoya sunulması değil, fiilen tasdik işleminin de gerçekleşmiş olması gerektiğini savunuyorlar.  Ancak, Ferit Melen döneminden bugüne kadar tüm hükümetlerin başvurduğu ve en kısa sürede parlamentoya sunularak, onay alınması şartına rağmen Meclis komisyonlarında bekleyen yüzlerce KHK bulunuyor.  Oysa 1982 Anayasası’nın 91’inci maddesi’nde “kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme” başlığı altında, hükümete tanınan KHK çıkarma yetkisinin sınırları çiziliyor. Maddede ayrıca çıkarılan KHK’lerin TBMM komisyonları ve Genel Kurulu’nda “öncelikle ve ivedilikle” görüşülmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, sözkonusu Anayasa döneminde çıkarılan KHK’ler halen komisyonlarda bekletiliyor.

YARIN: KHK’lerin hükümetlere göre dağılımı,  BTS Genel Başkanı Yavuz Demirkol ve Selfet Pektaş

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et