3 Mart 2009 01:00
Bir zamanlar İzmirde yoksul Yahudiler
1966larda İzmirde Karataş Ortaokulunda sınıfımızda iki Yahudi vardı. İkisi de sınıfın en yoksullarından idiler. Karataşta denize dik olarak inen Aile Evleri denilen yerlerde yoksul Yahudiler yaşarlardı. Aile Evleri, dar ve kısa sokak üzerinde sağlı sollu sıralanmış on-on beş gözden oluşuyordu. Tuvalet, mutfak ve banyo ortak kullanılıyordu. Şüphesiz o zaman zengin Yahudiler de epeyce idi. İstanbulda da durum benzer idi. Bu yıllardan sonra yoksul Yahudiler İsraile gittiler. Zenginleri kaldı. Aile Evleri de yıkıldı, yerlerinde apartmanlar var. Bir iki tanesi korunsa idi çok iyi olurdu. Şimdi Yahudi deyince gençlerin akıllarına hemen zenginler geliyor. Halbuki bir zamanlar Yahudilerin önemli bir kesimi ezilen sınıflar içinde idi.
Aklı başında olanlar İsrailin Gazzede yaptığı katliam ile Yahudi düşmanlığını ayırıyor. Müslümanlığın kuruluşu sırasında Medinedeki Yahudi kabileleri ile savaşlar yapılmıştı. İslam alemindeki Yahudi düşmanlığının kökeni de bu tarihe dayanmakta sanırım. Bir zamanlar politik İslamın nerede ise tamamı Yahudi düşmanı idi. Politik İslam ile samimi Müslümanları ayırdığıma dikkatinizi çekerim. İslamı politik amaçları için kullananlar her zaman çıkmıştır. Sonraları politik İslamcıların bir kısmı Yahudi düşmanlığından kendilerini kurtardılar. Ancak önemli bir kesimi için bunun nedeni, hümanist bir gelişme değil ne yazık ki. Asıl neden Amerika, dolayısıyla İsraille kurulan bağ. Yani politik İslamcıların bir kısmı Amerikan hegemonyasına dahil oldular. Neden budur büyük ölçüde.
O yüzdendir ki Irakta Amerikan kuvvetleri milyonu aşkın insanı öldürürken ses çıkarmamışlardır. Olay, Saddam diktatörlüğünün devrilmesi olarak görülmüş, demokrasinin katlanılması gereken bir bedeli olarak değerlendirilmiştir. Demokrasi gelmesine gelmedi ama velev ki geldi, bunun için milyonu aşkın insanın ölmesine katlanılabilir mi? Irak daha barışçı yollarla Saddam diktatörlüğünden kurtulamaz mıydı?
Başbakanın Davosta yaptığı çıkışı, yapılan katliamlar karşısında az bile bulabiliriz. Ancak Filistinlilerin kaderi sadece sözlerle değiştirilemez. Türkiyenin ABD ile stratejik ortaklığı (bu otomatik olarak İsraille de ortaklık demektir) ortada durdukça, Filistinlilerin acısı bitmez.
Bu arada İsrail Filistinden defol sloganını da doğru ve gerçekçi bulmuyorum. Filistine barış gelecekse, bu Araplar ve Yahudilerin bir arada (hatta aynı devlet altında) yaşayacak olması demektir. Bu da Yahudilerin tümünü denize dökmek anlamında yorumlanacak bu sloganla olmaz. Barışı gerçekleştirmek şu anda çok zor, ancak başka daha iyi bir seçenek yok. Küresel ekonomik kriz içinde olduğumuzu ve son iki krizin savaşlarla çözüldüğünü de unutmayalım. Kapitalizmin krizini çözmek için milyonların ölmesine ve altyapının yok olmasına (ne yazık sistem için bu yıkım iyidir) hiç ihtiyaç yok. Kısacası, dikkatli olmalıyız!
TAYFUN ÖZKAYA Prof. Dr. (Ege Üniversitesi)
Evrensel'i Takip Et