28 Şubat 2009 01:00
Onca işi arasında TSK, Mecliste Kürtçe konuşmaya da karıştı. Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, TBMM Grup toplantısında DTP Eşbaşkanı Ahmet Türkün yaptığı Kürtçe konuşmayla ilgili olarak, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Herkesin anayasa ve yasalara uygun şekilde hareket etmesi gerekir. Hukuk devletinde yasalara aykırı hareket edenler karşısında yargının harekete geçmesi de doğal bir husustur diyerek savcıları göreve çağırdı.
Gürak, TRTnin Kürtçe yayını ile ilgili olarak da Üniter devlet ve ulus devlet yapısına zarar vermeyecek şekilde devlet kültürel açılımlar yapabilir yorumunu yaparak TRT-Şeş yayınını olumlu bir açılım olarak değerlendirdi.
DTP Eşbaşkanı Ahmet Türke; Uluslararası Anadil Gününde, DTP Meclis Grubunda Kürtçe konuştu diye, cümle milliyetçi ve şoven odaklardan tepkiler yükselmiş. Meclis Televizyonu Ahmet Türk konuşmaya başlayınca yayını kesmişti! Meclis Başkanı Köksal Toptan da; Yine Kürtçe konuşan olursa Meclis TV yine yayını keser diye kestirip atmıştı!
Bu faşizan tepkiler, Meclis çatısı altında Türkçe konuşmak Anayasanın emridir!e dayandırıldı.
Peki; TRT Şeşin de Anayasaya aykırı olarak yayın yaptığı herkesin malumu değil mi?
Öyleyse; TRT Şeş bu durumda yayın yapıyor da neden Meclis TV yapmıyor; bu ne tutarsızlık diye sormazlar mı?
Ne var ki bu, AKPnin, hükümetin ve dünkü açıklamadan anlaşıldığına göre Genelkurmayın politikası gereği olarak yapıldığı için Anayasa filan kimsenin aklına gelmiyor.
Sadece Mecliste mi bu tutarsızlık?
Başbakan Diyarbakırda seçim mitinginde Kürtçe konuştu ama kimse soruşturma açmadı. Ama DTP Siirt adayları, seçim bürosunun açılışında Kürtçe konuştukları için DTP Van adayı, Van yerine, TRT Şeşte de yazıldığı gibi, Wan yazdığı için DTP Wan örgütü hakkında Türkçeden başka dilde seçim propagandası yaptığı için dava açıldı. Ama AKP Vanı Kürtçe afişlerle donattı; dün Başbakanı bu afişlerle karşıladı. Ama AKP hakkında soruşturma yapıldığını duymadık. Üstelik AKP Wan örgütü, önce parti örgütü adını da pankartlara yazdı, sonra da örgüt adını afişle kapatarak hile yoluna saptığını da herkese gösterdi.
Öyle anlaşılıyor ki; Ahmet Türkün söylediği gibi, Kürtçe konuşmak ve yazmak anadili Kürtçe olanlara yasak. Ama Türklere, ya da başka milliyetten olanlara Kürtçe konuşmak ve yazmak serbesttir!
Bu aslında yeni bir kriter, ülkeyi yönetenlerin yeni bir iki yüzlülüğü değil.
Şu örnek pek çok kez yaşanmıştır: Aynı haberi Evrensel; Gündem, Hürriyet, Sabah vb. gazeteler, neredeyse aynı cümlelerle yazmıştır. Ama savcılar sadece Evrensel ve Gündeme dava açmıştır. Savcılar, bu açık tutarsızlığı; Sizin niyetiniz farklı diye açıklamışlardır.
Bir bakıma şimdi de Kürtçeden dolayı DTPye yönelik baskıların arkasında bu zihniyet vardır: DTPnin niyeti farklı! demek istiyorlar.
Ama gerçekte Erdoğanın ve öteki Kürtçe istismarcılarının (TRT Şeş üstünden Kürt halkının gözünü boyamak isteyenler) niyeti kötüdür. Çünkü; Ahmet Türk, DTPnin Van ve Siirt adayları, hatta AKPnin Wan Örgütü anadili olduğu için Kürtçe konuşup yazıyor. Ama Erdoğan, TRT Şeşciler kötü niyetle Kürtçeyi kullanıyorlar.
Yani bir niyet aranacaksa Erdoğan ve ötekilerin niyetindedir. Savcıların buradaki tutumu da herhalde kötü niyet primi oluyor. Yasaların egemen olduğunun iddia edildiği bir ülkede, yasayı herkese karşı farklı uygulama olur mu; böyle olursa hukuk, adalet, demokrasiden söz edilebilir mi? derseniz; elbette olmaz! Peki öyleyse, bütün bu tutarsızlıklar, iki yüzlülükler, askerin müdahaleleri ne demektir?
Elbette; Demokrasi ve özgürlük mücadelesine devam demektir. Başka yol yok! demektir.
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et