25 Şubat 2009 00:00

İngiltere’den bakmak

Ben İngiltere’de yüksek lisans yapan bir öğrenci-yim. Buradaki gerek kültürel gerekse politik anlamdaki izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Paylaş

Ben İngiltere’de yüksek lisans yapan bir öğrenci-yim. Buradaki gerek kültürel gerekse politik anlamdaki izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Öncelikle genelde Avrupa ülkelerinden gelen öğrenciler arasında dikkatimi çeken bir kaç noktayla başlamak istiyorum. Avrupa’dan gelen insanlar arasında Avrupa sınırları bir şekilde kendileri için güvenli ve dışına çıkılmaması gereken bir kalkan olarak görünüyor. Hemen hemen hepsinin Avrupa ülkeleri hakkında birçok bilgisi bulunurken, hemen yanı başlarındaki Türkiye ya da diğer Ortadoğu ülkeleri hakkında pek bir fikre sahip değiller. Bir şekilde kafalarına Avrupa dışı, tehlikeli ve bulunulmaması gereken yerler olarak kazınılmaya çalışılıyor. Tabi bu noktada işin politik nedenleri göze çarpıyor. İnsanlar bir şekilde korku ve bireysellik politikasıyla yönetiliyor. İnsanların kafasına Avrupa dışındaki topraklarla ve insanlarla ilgili yüzeysel ve yönetenlerin politik amaçlarına yönelik bilgiler dolduruluyor. Böylece örneğin bir Londra metrosuna bindiğiniz zaman insanların nasıl korkarak ve bireysel yaşadıklarına birebir şahit olabiliyorsunuz. Bunu, insanları politik olarak hiçbir görüşe sahip olmayan, dünya olaylarına ilgisiz ve hatta yanı başlarındaki insanlara ilgisiz hale getirebilmek için nasıl kullandıkları ortadadır.
İnsanlarla politika konuşmaya başlayınca durumun vahameti daha da derinlemesine ortaya çıkıyor. Yine sömüren sınıfın yürüttüğü politikaların bir sonucu olarak insanlar politikayı, insan ve hayat dışında ve kaçınılması gereken bir şey olarak görüyorlar. İlk komüne beşiklik etmiş Fransa’dan kendisini sol uç kanat olarak tanımlayan birinin “Tembelliklerinden grev yapıyorlar” sözüyle irkilebiliyorsunuz. En acısı da Filistin’de yaşananlar ya çok doğalmış gibi algılanılıyor, aldırılmıyor ya da bilinmiyor. Genel olarak gençler arasında dünyada ki gelişmelere bir duyarsızlık var. İnsanların hayatında bile yalnız yaşamaya ve paylaşmamaya yönelik bir eğilim var. Ama bir şekilde onlara paylaşmanın ve birlikte üretmenin güzelliğini gösterdiğiniz zaman, aslında insanın doğası gereği komün yaşamın özlemini nasıl duyduğunu hissedebiliyorsunuz ve onlara sistem tarafından dayatılan bu yüzeysel ve bireysel yaşamın tek yaşam biçimi ve başka alternatifi olmadığı fikrinden rahatsız olmaya başladıklarını, sorguladıklarını görebiliyorsunuz.
İşin başka bir boyutu da popüler kültürün özellikle gençler arasında nasıl bir yaşam tarzına dönüştüğü. Gündelik hayatta selamlaşmadan öteye gitmeyen arkadaşlıklar, düzenlenen partilerde içkinin de etkisiyle birden olağanüstü samimi yapay bir havaya bürünüyor. Hafta içi günlerde herkes işine gücüne bakarken, cuma ve cumartesi günleri herkes dışarı çıkıyor ya da partilere gidiyor. Partilerde de amaç en kısa yoldan sarhoş olmak çünkü partilerde içmek ve sarhoş olmak artı yapay ilişkiler kurmak yine bize bu düzen tarafından empoze edilmiş eğlence anlayışları.
Bütün bunların sonucu olarak, çoğu arkadaşlıklar içi boş ve yapay olmaktan öteye geçemiyor. Konuştuğunuz konular yüzeysellikten ileri gidemiyor. Böylece, kendilerini gelişmiş yüce medeniyet olarak gösteren ülkelerin aslında nasıl içine kapanık, dünya hakkında bir fikre sahip olmayan, sorgulamayan düşünmeyen insan yığını olduğunu görüyorsunuz.
İlhan Ekin (İngiltere)
ÖNCEKİ HABER

Halkçı belediyecilik ihtiyaç haline geldi

SONRAKİ HABER

Duvarların arkasındaki özgürlük

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa