AKP’nin Sağlık Reformu Aldatmacası ve 21 Aralık Grevi
Bilindiği gibi AKP hükümeti iktidara geldiğinden bu yana, sağlıkta reform adı altında birçok değişikliğe gitti. Bu değişiklikler, sağlıkta özelleştirmenin adım adım hayata geçirilmesiydi. Sağlıkta özelleştirmenin ilk adımı taşeronlaştırma ile atıldı. Hastanelerin yemekhaneleri, hemşirelik hizmetleri vb. hizmetler taşeron firmalara devredildi. Bu da eşit işe eşit olmayan ücretlendirmeyi beraberinde getirdi.
Başbakan ve tam gün yasası
İkinci önemli uygulama ya da aldatmaca ise Tam Gün Yasası ile hayata geçirildi. Birçok hekim özel muayenehanelerini kapatıp kamu hastanelerinde çalışmak zorunda bırakıldı. Yahut tamamen kamu hastanelerinde çalışmaktan vazgeçmek zorunda kaldı. Bu da halkın nitelikli hekimlerden hizmet alabilmesinin önüne geçti. Ayrıca tıp fakültelerinde eğitim veren nitelikli hekimler, üniversite ve eğitim araştırma hastanelerinden istifa ettiği için tıp fakültelerinde yeni yetişecek hekim adaylarına eğitim verecek nitelikli öğretim elemanı sayısı da azaldı.
Bu arada hatırlayacaksınız, Başbakan Erdoğan geçtiğimiz haftalarda ameliyat oldu. Marmara Üniversitesi Araştırma Hastanesinde ameliyat olan Başbakan, özel muayenehanede çalışan bir hekim tarafından ameliyat edildi. Böylece Başbakan kendi bakanlığının uygulamaya koyduğu tam gün yasasını delmiş oldu.
‘Her aileye bir doktor’ kandırmacası
Üçüncü uygulama ise Aile Hekimliği oldu. Bilindiği üzere, temelde birinci basamak sağlık hizmetlerini özelleştirmeyi hedefleyen Aile Hekimliği Sistemi, bu amaç doğrultusunda, kamunun sağlık ocağı sisteminin yerine özel hekim muayenehanelerini geçirmeyi öngörüyor. Eskiden sağlık ocaklarının kira, elektrik, su, tıbbi malzeme vb. masrafları Sağlık Bakanlığı bütçesinden karşılanırken şimdi doktorlar tarafından ödenmek zorunda bırakıldı. Yine eskiden doktorlar sadece hastasının sağlığıyla ilgilenirken Aile Hekimliğiyle beraber, Aile Sağlığı Merkezi’nin ayakta durabilmesi için onun her ihtiyacını düşünmek ve yerine getirmek zorunda kalan işletmeciler konumuna getirildi. Böyle bir sistemde doktorlardan verimli bir hizmet beklemek mümkün mü? Öte yandan bu sistemle beraber, aile hekimliğinde çalışan sağlık personelleri ve doktorlar sözleşmeli konuma getirildi.
Kamu Hastane Birliği Yasası ile ne yapılmak isteniyor?
Dördüncü ve son uygulama ise Kamu Hastaneleri Birliği Yasası. Peki nedir bu yasa? Bu tam anlamıyla hastanelerin özelleştirilmesi demektir. Bu yasayla birlikte kamu hastaneleri, il özel idarelerine devredilecek. Hastanelerin başına profesyonel yöneticiler getirilecek. Böylece Sağlık Bakanlığı’nın hastaneler üzerindeki etkisini bir başka kuruma devretmesinin yolu açılmış olacak. Ve il özel idareleri kâr etmeyen hastaneleri satabilme yetkisine sahip olacak. Satılan hastaneler, özel hastane olarak işletilecek ya da hastanelerin değerli arsaları sermayenin büyük tekellerine satılıp otel ve alışveriş merkezi haline getirilecek. Kamu hastaneleri birliği hastanelerinde çalışan sağlık personeli ise aile hekimliğindeki sağlık personeli gibi sözleşmeli konuma getirilecek. Yine böylece sağlıkçılar güvencesiz çalışma ile yüz yüze bırakılacak.
“Paran yoksa öl”
Sağlıkta özelleştirme politikaları bununla son mu buldu? Elbette hayır. AKP hükümetinin 9 yıllık iktidarı boyunca sindire sindire hayata geçirdiği özelleştirme politikalarının can yakıcı sonuçlarına yeni yılda hep beraber tanık olacağız. 1 Ocak itibariyle uygulanmaya başlanan, aylık geliri en az 289 lira olan her vatandaşın kendi sağlık primini kendisinin yatıracağı sistemdir. Bu sisteme göre 289 TL geliri olan vatandaş 30 TL sağlık pirimi ödeyecek. Bu prim vatandaşın aldığı maaşa oranla artacak. Böylece her vatandaş sağlık hizmetlerinden yatırdığı prim oranında yararlanacak. Bu, “paran kadar sağlık” demek. Sağlık primini ödeyemeyenler ise hiçbir sağlık hizmetinden yararlanamayacak. Örneğin kalp ameliyatı olması gereken bir kişinin yatırdığı sağlık pirimi bu ameliyatın gerçekleşmesine yetmiyorsa, ameliyatı yapılmayacak. Bu da, “paran yoksa öl” demek. Bu sistemle aslında özel sağlık sigortalarının desteklenmesi hedefleniyor. Bu nasıl mı olacak? Sistemin getirisi olan pirimi yatırmak istemeyen ya da pirimin karşıladığı kısıtlı sağlık hizmetinden yararlanmak istemeyen vatandaş kendisine özel sağlık sigortası yaptıracak bu da sigorta şirketlerinin ekmeğine yağ sürecek.
9 milyon yeşil kart iptal!
Sağlıkta özelleştirmenin uygulamadaki sonuçları yukarıda özetlemeye çalıştıklarımızla bitiyor mu? Tabii ki hayır. Nasıl mı devam ediyor? Türkiye’de 9 milyon yeşil kartlının yeşil kartı iptal edilerek. 9 milyon vatandaş hiçbir sağlık hizmetinden yararlanamaz hale getiriliyor. Sağlık hizmeti almak isteyen her vatandaş 3-5 TL muayene katkı payı ödemeye zorlanıyor. Aldığı sağlık hizmeti sonucu yazılan reçetede 3 kalem ilaca kadar 3 TL ve sonra yazılacak her kalem ilaç için 1 TL ödemeye zorlanıyor.
21 Aralık grevi
Sağlıkta reform yaptık diye övünen hükümet, iş başına geldiğinden bu yana halkın çıkarları adına hiçbir şey yapmadığı gibi, var olan sosyal haklarını da kırptı. Ardı arkası gelmeyen özelleştirme politikalarıyla hem sağlıkçıları hem de halkı içinden çıkılamaz bir duruma soktu.
İşte bütün bu yaşananlardan dolayı 21 Aralık’ta, en uzun gecede, karanlığın en çok olduğu günde greve gittik. KESK ve sağlık örgütlerinin düzenlediği grev, başarılı ve coşkulu geçti. Hastanelerden, okullara, vergi dairelerinden adalet saraylarına kadar birçok kamu kuruluşunda hizmet verilmedi. Kamu emekçileri, ücretsiz sağlık ve eğitim hizmeti için, insanca yaşam, eşit işe eşit ücret, sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması, baskı ve sürgünlere son verilmesi, halkların kardeşliği talepleri ile greve çıktık. 21 Aralık günü sağlıkçılar ve halkın sağlığı üzerine oynanan oyunlara dur demenin günüydü.
Evrensel'i Takip Et