10 Ocak 2012 11:38

Kamu, özel sektöre göre düzenleniyor

Hükümet, 12 Haziran seçimlerinden önce 6 aylığına aldığı yetkiye dayanarak çıkardığı toplam 35 KHK ile kamu yönetiminde ve personel sisteminde köklü değişiklikler gerçekleştirdi. Esas olarak temel kamu hizmetlerinin tasfiyesini hedefleyen bu değişiklikler aynı zamanda siyasi kadrolaşma için de geniş bir olanak sunmaktad

Kamu, özel sektöre göre düzenleniyor
Paylaş

Atila İrey

 

BAKANLIKLARIN İSMİ DEĞİŞTİRİLDİ

Tarım Orkam-Sen olarak örgütlü olduğumuz işkolumuza yönelik 6 KHK çıkartıldı.  639 ve 651 sayılı KHK’ler ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının teşkilat yapısı yeniden düzenlenerek bakanlığın ismi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak değiştirildi. 636, 644 ve 648 sayılı KHK’ler ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 645 ve 657 sayılı KHK’lerle de Orman ve Su Bakanlığı kuruldu.

Burada dikkat çeken ise her bakanlık için iki KHK çıkartılmış olması. Öyle anlaşılıyor ki; acele çıkartılan KHK’lerin eksiklikleri nedeniyle, aynı konuda ikinci KHK’ye ihtiyaç duyulmuş. Bu bile bakanlıkların yeniden yapılandırılmasındaki ciddiyeti ortaya koymaya yetmektedir.

KÖYLÜLÜK YOK SAYILDI

639 ve 651 sayılı KHK’lerle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarım ve gıda tekellerinin hizmetine sunulmak için dizayn edildi. Köylülük ve tarımsal üretim tamamen yok sayılarak, köy işleri kavramı bile bakanlığın adından çıkartıldı. Bankalığın kuruluş amacı  “Gıda, tarım ve hayvancılığa yönelik genel politikaları belirlemek, uygulanmasını izlemek ve denetlemek” olarak ifade ediliyor.

Bakanlığın görevleri sıralanırken, cümleler “yapmak ve yaptırmak” biçiminde bitiriliyor. Çiftçi eğitiminden, gıda kontrolüne, proje hizmetlerinden, bitki koruma faaliyetlerinin tümüne artık bakanlığın yaptığı işler değil, yaptırttığı ve izlediği hizmetler olmaya aday. Bakanlığın ilk görevleri arasında “rekabetçi bir tarım sektörünün oluşturulması” sayılıyor. Bakanlığın bu yapısı ile tarım sektöründeki sorunları çözmesi bir yana, küçük ve orta ölçekli üreticiyi gözden çıkardığı ve piyasaya teslim ettiği çok açık.

Ayrıca bakanlıkta gıda, tarım ve hayvancılık uzmanı ve uzman yardımcılığı gibi yeni kadrolar tahsis edilirken, bu kadrolara alınacaklarda aranacak şartlarda bakanlığın temel çalışma disiplini dışındaki hukuk, işletme, iktisat, siyasal bilimler fakülteleri mezunlarına da yol açılmış oluyor.

HES’LERİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER YOK ARTIK

645 ve 657 sayılı KHK’lerle kurulan Orman ve Su Bakanlığı; orman alanlarımızın ranta dayalı işletilmesi, ülkenin dört bir yanında yapımı planlanan HES projelerinin önündeki engellerin kaldırılması, sularımızın ve derelerimizin satışının kolaylaştırılması için yapılandırıldı.

Yine bakanlığın ve bağlı genel müdürlüklerin kuruluş amacı ve görevlerinde açıkça ‘yaptırmak, işlettirmek’ gibi ifadelerden de anlaşılacağı gibi bu alandaki hizmetlerin tasfiyesi ve özelleştirilmesi hedefleniyor. Orman alanları üzerinde oynanan oyunlar ve 2-B’deki ısrar göz önüne alındığında tehdidin boyutu da anlaşılıyor. Yasayla milli parklar, tabiat parkları, tabiat koruma alanları ve sulak alanların korunmasından, işletilmesine kadar özel şirketlerin devreye girmesinin önü açılıyor.

Orman Genel Müdürlüğünün görevleri arasında; “Orman ürün ve hizmetlerinin sürekliliğini güvence altına alarak ormanları teknik, sosyo-kültürel, ekonomik icaplara göre işletmek, orman ürünlerinin üretim, taşıma, depolama iş ve işlemlerini yapmak ve yaptırmak, bu ürünleri yurt içinde ve yurt dışında pazarlamak” sayılırken, bu ifade orman alanlarımıza yönelik ciddi tehdidi de gözler önüne seriyor.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

636, 644 ve 648 sayılı KHK’lerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile doğal yaşam alanlarımızın, tarihi ve kültürel varlıklarımızın yağmalanmasının ve kentsel dönüşüm adı altında ranta dayalı politikaların önü tamamen açılıyor. Çevreyi korumakla görevli bir bakanlık, korumakla görevli olduğu alanların ranta açılması için görevlendirilmiş oluyor. Bunun için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına olağanüstü yetkiler veriliyor. Bu yetkilerle artık şahıs veya kuruluş hiç kimsenin tapulu arazisi bile güvence altında değil.

Bakanlığın görevleri arasında “depreme karşı dayanaksız yapıların bulunduğu alanların dönüşüm projelerini ve uygulamalarını yapmak ve yaptırmak, kentsel tasarım projeleri yapmak, yaptırmak ve onaylamak, imar hakkı transfer etmek, kamulaştırma yapmak…” sayılıyor. Keyfiyete açık bu yetkilerin nasıl kullanılacağını Ankara Dikmen Vadisi, Kocaeli Arızlı ve İstanbul Başıbüyük Mahallesi sakinleri yaşayarak görüyorlar.

ÇEVRE TAHRİBATI ARTACAK

Yapılan değişikliklerle özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı kapatılıp, görevleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devredildi. Artık milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiat koruma alanları, doğal SİT alanları, sulak alanlar, özel çevre koruma bölgelerinin kullanma ve yapılaşmaya ilişkin kararları bakanlıkça verilecek. Bu görev için; içinde ziraat mühendisi, biyolog, peyzaj mimarı ve su ürünleri mühendislerinin olmadığı, Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ile taşrada Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonları kuruldu. Bu komisyonlarda ilgili meslek disiplinlerinin olmaması da çevre tahribatının tüm hızıyla devam edeceğini gösteriyor.

3194 sayılı imar yasasına eklenen madde ile de mera, yaylak ve kışlaklar 29 yıllığına kiralanıp yapılaşmaya açılabilecek. Bu düzenleme ile tarım ve hayvancılık alanında yaşanan sorunlara yenileri eklenecek ve özellikle hayvansal üretim neredeyse bitirilecek.

Yeni kurulan her üç bakanlıkta da temel istihdam biçimi olarak sözleşmeli çalışma ve performans kriterleri esas alınıyor. Aynı zamanda birçok kadro ihdas edilirken, çalışanların yarınlarına ilişkin endişeli bekleyişi de sürüyor.


SU KAYNAKLARI TİCARİLEŞTİRİLECEK

658 sayılı KHK ile Türkiye Su Enstitüsü kurularak, uzun bir zamandır sürdürülen suyun ticarileştirilmesinde önemli bir adım daha atıldı. Enstitünün görevleri arasında “su kaynaklarının sürdürülebilir kalkınma ve yenilenebilir enerji üretimi amacıyla kullanılması ilkelerinin belirlenmesine yönelik bilgi üretmek” denilerek, açıkça su kaynaklarının ticarileştirileceği ifade ediliyor.
Orman ve Su İşleri Bakanının Başkanlığında kurulan, çeşitli bakanlıklar ve şirketlerin kurduğu STK’lardan oluşan “Yönlendirme Komitesi” aracılığıyla su politikaları belirlenecek. Yine kuruluş yasasına göre enstitüye her türlü bağış yapılabilecek. Buradan da anlaşılıyor ki enstitü uluslararası su lobilerinin yönlendirmesiyle faaliyetini sürdürecek.

410 BİN 2-B ARAZİSİ TEHDİT ALTINDA

Tehdit bununla da sınırlı değil. Kamuoyunda 2-B olarak bilinen “orman vasfını yitirmiş” arazilerin satışını düzenleyen kanun tasarısı yeniden gündeme getirildi. Uzun bir süredir planı yapılan bu düzenleme özellikle kıyı şeritlerinde bugüne kadar yağmalanmış orman alanlarına gizli bir af getiriyor. Uygulama “orman köylüsünün yararına” gibi gösterilerek gerçekler saklanıyor. Yetkililerin toplam 410 bin hektar 2-B arazisi olduğu demeçleri de dikkate alındığında, rantın boyutu gözler önüne seriliyor.

Bakanlığın Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ile de “…yenilenebilinir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerindeki yenilenebilir enerji kullanımına ilişkin gelecek tahminleri üretmek, master plan, fizibilite ve örnek uygulama projeleri hazırlamak…” denilerek HES’ler, nükleer santraller vb. projelere zemin hazırlanıyor.

(*) Tarım Orkam-Sen Genel Sekreteri

YARIN: BES Ankara 2 Nolu Şube Başkanı Fikret Aslan ve Eğitim-Sen Kocaeli Şube Başkanı Veysel Kaplan

evrensel.net

ÖNCEKİ HABER

Bir “operasyon kazası” ve Metin Göktepe

SONRAKİ HABER

Okullar çocuksuz, sıralar öğrencisiz, oyunlar arkadaşsız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa