17 Şubat 2009 00:00
İnkardan kirli ikrare
Aslında benden istenen TRT 6nın kullandığı dile ilişkin bir yazı yazmamdı.
Aslında benden istenen TRT 6nın kullandığı dile ilişkin bir yazı yazmamdı. Ancak hem TRT 6yı düzenli izleme imkanım olmaması hem de böyle bir konuda yazmayı fazla anlamlı bulmadığım için başka bir konuda yazmayı önerdim, arkadaşlar da kabul etti. Öncellikle niye sürekli izleyemediğimi belirteyim, çünkü TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Birçok Kürt kökenli vatandaşımız antenlerinin yönünü TürkSat a çevirtmek için uydu anteni satıcılarının önünde kuyruk olmuş deyince gözüm korktu, o kadar kuyruk beklemeyi göze alamadım.
Şaka bir yana, benim antenim hâlâ Hotbirde çevrili, çünkü Roj TV benim için hâlâ vazgeçilmez bir bilgi kaynağı. Ayrıca bütün Kürt kanalları Hotbird uydusu üzerinden yayın yapıyor, ben de bir Kürt olarak Kürtlerin yaşadığı her yerden haberdar olmak istiyorum.
Bu yazıda AKP ve Kürtçe ilişkisini irdelemek istiyorum. AKPnin Kürtçeye bakışı nedir? Neden böyle hızlı bir karar değişikliği yaparak TRT 6yı hızla hizmete soktu? Karar değişikliğinin sebeplerine geçmeden önce, eski tutumlarına ışık tutacak birkaç şey belirtmek istiyorum. AKPnin Kürtler ve Kürtçe ile ilgili tutumunu gösteren en önemli belge Gazze Fatihi Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın konu ile ilgili açıklamalarıdır. Erdoğanın Kürtlerle ilgili Düşünmezsiniz yoktur tutumundan Kürt sorunu benim de sorunumdur tutumuna ondan Sevmeyen gitsine savrulan çelişkili açıklamaları bilinmektedir. Doğrudan konumuz bu olmadığı için meseleyi fazla irdeleme niyetinde değiliz.
Ancak Kürtçe ile ilgili tutumu son TRT 6 icraatına kadar belli bir tutarlık arz ediyordu. Bunu da birçok olay vesilesiyle kullandığı Bekara karı boşamak kolay sözüyle göstermişti. 06.01.2008 tarihinde Amedte 15 sivil toplum örgütü ile yaptığı görüşme sırasında, Amed Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu ile Tayyip Erdoğan arasında şöyle bir diyalog geçmişti:
Tanrıkulu: Şiddet bazı kesimler tarafından meşru görülüyor. Bunun giderilmesi için Kürt sorununda bazı açılımlar yapılmalı... Demokrasi ve özgürlükler başta olmak üzere.
Erdoğan: Sen Başbakan olsan, benim yerimde olsan ne yapardın? Bu açılım ne olurdu.
Tanrıkulu: Anadilde Kürtçe eğitim ve üniversitelerde Kürtçeye dair edebi bölümlerin açılması gibi, Kürtçenin seçmeli ders olması gibi
Erdoğan: Türkiye`de sadece Kürtler yok. Yarın Çerkezi de, Lazı da isterse ne olacak? Herkes talep edecek. O zaman nasıl birlikteliği sağlayacağız? Söylemek kolay. Bizde bir laf var. Sorumluluk mevkiinde değilsen atış serbest! Bekara karı boşamak kolay! (www.tumgazeteler.com)
AKPnin Kürtçe ile ilgili niyetini gösteren asıl belgeler bunlar değil. Zira bu açıklamalar kamuoyuna dönük olduğu için değişebilir ama bazı belgeler niyetin değişmeyen yüzünü gösterir. AKPnin 2008 yılının Haziran ayında ANFnin ortaya çıkardığı gizli belgenin 30. maddesi Kürtçe eğitime ayrılmış. Bu madde AKPnin konu ile ilgili görüşünü çok net ortaya koyuyor:
Tedbir No: 30
Kürtçenin eğitim dili olarak kullanılması konusunun Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu Yaratma gayretlerinin bir parçası olduğu hususunun, bölücü terör örgütü ve yandaşı kuruluşlar ile bağlantısı ortaya konulacak; ulaşılan sonuçlar yurt içi ve dışında çalışmalarda bir mesnet olarak kullanılacaktır. Bölücü terör örgütünün siyasal alanda çok önem verdiği ve üzerinde çalıştığı bu konunun binlerce yıldır birlikte yaşamış milletimizi birbirine kenetleyen dil bağını koparma maksatlı olduğu, Türkiyede Türkçeden başka resmi dil ve eğitim dilinin kabul edilmeyeceği uluslararası her platformda ifade edilecektir. Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenimi yapılırken, bunlardan herhangi birinin eğitim-öğretim dili olmasına izin verilmeyecektir. (www.gundem-oline.com)
Burada dile getirilen görüşler, hem AKPnin, hem de genel olarak devletin Kürt diline bakışını net bir biçimde ortaya koyuyor. Bu görüş asimilasyon politikalarının yeni biçimine ışık tutuyor. Eskiden olduğu gibi Kürtçe yine ulus inşası önünde engel olarak görülüyor, tek millet nakaratı tekrar edilerek, dil bağı en önemli etmen olarak sunuluyor. Türkçe dışındaki diller ise Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçeler isminden de anlaşılacağı üzere, geleneksel olarak kullanılan günlük yaşamın dar kalıpları içine hapsediliyor. Bu yeni statü ile yapılmak istenen şeyi ünlü dilbilimci Emir Hasanpour şu sözlerle ifade ediyor: Ben bu dili bizzat öldürmüyorum, ölmesine izin veriyorum.
Hazırlanan Kürtçe kurs ve yayın yönetmeliği bu niyeti çok açık bir biçimde ortaya koyuyor. Ancak bu TRT 6 teorik olarak olmasa da, pratik olarak bu anlayıştan da bir kopuşu ifade ediyor. TRT 6 yayın yaparken bu yasal çerçeveyi hiçbir şekilde dikkate almıyor. Aslında TRT 6 bu politikanın iflas ettiğinin ikrarı oluyor. Ancak Osmanlıda oyun bitmez hesabı bunda da farklı bir oyun var . Bunu anlamak için de AKPnin başka bir gizli belgesine bakmak gerekiyor. Bu da yeni ortaya çıkan seçim talimatnamesidir. Bu talimatnamede söylenen bazı şeyler durumu izah etmeye yarıyor. Bu talimatnamede yer alan aşağıdaki maddeler değişimin amacını net bir biçimde ortaya koyuyor:
e-) Osmaniye gibi halk nüfusunun önemli bir kesiminin Kürtlerden oluştuğu yerlerde Zaza ve Kırmanc farkı önemsenmelidir. Özellikle Zaza + İslam ve Kurmanc + Sol yaklaşım anlatılmalı, konuşmalarda hep Kürt ve Zaza diye ayrı ayrı adlandırılmalı, ikisi ayrı ayrı tutulmalıdır. Kesinlikle konuşmalarda ikisi ayrı halk, ayrı ulustur gibi cümleler kullanmamalı, bu sadece belirtildiği şekilde ima edilmelidir.
f-) TRT 6 ve üniversitelerde Kürtçe eğitim gibi açılımlarımız özellikle Siirt, Şırnak, Hakkari, Van, Muş, Ağrı ve Diyarbakır ilçelerinde iyi anlatılmalıdır. Kürt yazarların TRT 6 ile ilgili olumlu, sıcak yazılar yazmaları sağlanmalı, sanatçı ve yazarlar davet edilmelidir.
g-) Seçim propagandasında Kürtçe kullanılmalıdır. Kürtçe şarkılar seçilerek kullanılmalıdır. Kürt sanatçılar seçim propagandasına katılmalıdır. Özellikle TRT 6daki sanatçılardan faydalanılmalı, istedikleri para ödenmelidir. (www.firatnews.org)
Tabii bu talimatname klasik bir seçim yatırımının işareti değildir. Bundan çok daha derin bir konseptin göstergesidir. Bunu anlamak için de talimatnamenin diğer maddelerine bakmak gerekiyor. Diğer maddelerde AKPnin DTPye karşı CHP ve MHP ile ittifak yapacağı dile getiriliyor. Ayrıca Hewlêre (Erbil) taşınan Abant Platformunu, Güneye yönelik bombardımanı da dikkate alınca bu hızlı politika değişikliğinin sırrı çözülüyor; Kürtlerin iradesini kırarak teslim almak. Bunun için de siyasi olarak yenilgiye uğratılmaları gerekiyor. Bu yüzden bugüne kadar yasaklanan Kürtçe birden bire psikolojik savaş aracına çevriliyor. Geçen seçimlerde Kürtler kömür ve makarna ile kandırılırken bu sefer TRT 6 ile kandırılmaya çalışılıyor. Ortalama bir devlet memurunun maaşı 2 bin lirayı bulmazken, TRT 6 çalışmaları için bazı insanlara 5 bin lira hatta 10 bin lira teklif ediliyor. Kürtçe direnen Kürtlere yasaklanırken, biat eden Kürtlere serbest oluyor.
Ancak bu politikanın çok uzun ömürlü olmayacağını şimdiden söyleyebiliriz. Devletin 85 yıllık inkar politikaları açısından artık deniz bitti diyebiliriz. Eğer Kürtler bu yeni savaş aracını da boşa çıkartırlarsa, o zaman gerçek bir çözümün ve özgürlüğün kapısını açabilirler.