16 Şubat 2009 01:00
İşçi sağlığı, hemen şimdi!
DİĞER HABERLER
GÜNÜN YAZILARI
Son bir haftada basında yer alan birkaç habere bakalım: Türkiye Taşkömürü Kurumuna (TTK) ait maden ocağında yerin 260 metre altında 4 işçi göçük altında kaldı; işçilerden 2si yaralı kurtarılırken, 2 işçi ise öldü. Tuzla Tersaneler Bölgesindeki Dentaş Tersanesinde çalışan Selim Sevgili, çalıştığı geminin ambar kapakları arasına sıkışarak can verdi. Mersin Limanında faaliyet gösteren taşeron şirkette çalışan Yasin Kaya, kendi işi olmamasına rağmen yükleme-boşaltma işinde çalıştırıldı ve üzerine devrilen metal borular arasında yaşamını yitirdi. Kıraçtaki Gülteks firmasında çalışan Mustafa Karamuh, kredi kartı borcunu ödeyemediği için intihar etti
Türkiye iş kazalarında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü. Türkiyede, resmi verilere göre yılda yaklaşık 80 bin iş kazası yaşanıyor. Son 8 yılda iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerin sayısı 8 bini geçti. Gerçek rakamlar bunun çok daha üstünde. Meslek hastalıkları tespit dahi edilemiyor. Sessiz sedasız, meslek hastalıklarının pençesinde sağlığından olan, yaşamını yitiren işçilerin sayısını dahi bilmiyoruz. İşçi sağlığı sorununun en açık seçik görüldüğü, tüm Türkiyenin gündemine oturan Tuzla tersanelerinde, yalnızca son iki ayda 6 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Davutpaşadaki kaçak-fason atölyede 20 işçinin ölümüyle sonuçlanan patlamanın üzerinden bir yıl geçti. Yeni patlamaların, katliamların yaşanması an meselesi. Hasat mevsiminin başlamasıyla birlikte, tarlalara kamyon ya da traktör kasalarında taşınan mevsimlik tarım işçilerinin, trafik kazalarında nasıl beşer onar öldüklerine ilişkin haberleri okumamıza az kaldı
İşçi sağlığında mevcut tablo, kabaca böyle. Bu tablonun kriz nedeniyle daha da kötüleşeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Krizin işçi sağlığı üzerindeki en ağır etkisinin, işsizlikte yaşanan artıştan kaynaklanacağını söylemek mümkün. Çünkü işsizlik arttıkça, iş bulmak zorlaştıkça, işçiler her türlü çalışma koşuluna rıza göstermek zorunda kalıyor. İşsizlik tırmandıkça, yaşamı ve sağlığı pahasına da olsa, her koşulda çalışmayı göze alanların sayısı giderek artıyor. Dahası, işletmelerdeki kitlesel işten çıkarmalar nedeniyle, işten çıkarılmayan işçilerin iş yükü daha da ağırlaşıyor ve bunun neticesinde iş kazası riski daha da yükseliyor. Öte yandan patronlar, krizi bahane ederek, bazı haklara sahip olan deneyimli işçileri işten atarak, daha düşük ücretlerle çalışacak, deneyimsiz iş gücüne yöneliyor. Bu durum da iş kazası riskini artırıyor. Krizin, işçilerin psikolojik sağlığı üzerindeki yıkıcı etkisi de cabası
Başbakan Erdoğanın TÜSİAD ya da TİSKin bir toplantısında one minute, one minute diye şahlanıp, siz işçileri öldürmeyi iyi bilirsiniz demeyeceği açık. İşçi sağlığı sorunu, ancak ve ancak emekçiler ve emekçilerin örgütlerinin ortak mücadelesi ile çözülebilecek. Ancak emek ve meslek örgütlerinin işçi sağlığı sorununa özgü ortak politikalarının ve araçlarının olduğunu söylemek hayli güç. Tam da bu noktada, geçtiğimiz yıllarda kurulmaya çalışılan ancak bir türlü yaşama geçirilemeyen İşçi Sağlığı Enstitüsünü yeniden gündeme getirmek oldukça önemli. İlk olarak 1998 yılında Türk Tabipleri Birliğinin gündeme getirdiği İşçi Sağlığı Enstitüsü, emek ve meslek örgütlerini işçi sağlığı sorunu etrafında bir araya getirmeyi hedefleyen bir oluşum. Enstitü Girişim Komitesinden Dr. Sedat Abbasoğlu ve Dr. Celal Emiroğlu, Evrenselde yayınlanan bir röportajlarında, İşçi Sağlığı Enstitüsünü şöyle tarif etmişlerdi: Amacımız kamusalcı bir yaklaşımla, taraf olmaktan öte sorunun doğrudan muhatapları olan sendikalar ve meslek örgütleri ile bir araya gelerek kamusal bir anlayışla bu alana müdahale etmek. Buradan bir çıkış noktası yakalayarak, sorunları tespit etmek, çözüm önerileri ve politikalar geliştirmek ve kamunun terk ettiği bu alanın yeniden kamu tarafından düzenlenmesini sağlamak Çalışanların sağlık sorunlarına eğilen enstitü, aynı zamanda zayıflatılmak istenen sendikaları da güçlendiren bir çalışma olacak. Sorunun asıl sahipleri olan çalışanları da sürece katacak bir enstitü, hem sorunun daha da görünür olmasını sağlayacak, hem de emekten yana bir yaklaşımla bu alanda adım atılmasını sağlayacak.
Krizin faturasının emekçilere ödetilmesine karşı, emek ve meslek örgütleri son dönemde ortak bir mücadele hattında buluşmaya başladı. Tam da bu dönemde, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Platformunun 10 Ocakta İstanbulda yapılan bir toplantı ile çalışmalarına başlaması da oldukça sevindirici bir gelişme. Bu birlikteliklerden hareketle, İşçi Sağlığı Enstitüsünü kurmak ve uzun soluklu bir çabayı-mücadeleyi başlatmak mümkün. Enstitünün soyut bir proje olmadığını göstermek için son söz olarak enstitü kurulduğu takdirde enstitünün yürüteceği çalışmalardan birkaçını sıralayalım:
l İşyeri hekimi, işyeri hemşiresi, iş psikoloğu, iş güvenliği mühendisliği eğitimi
l Sendikalara ve işçilere yönelik eğitimler, dokümantasyon ve bilimsel faaliyetler
l İş kazası ve meslek hastalıkları konusunda bilirkişilik hizmetleri
l İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında teknik ve tıbbi danışmanlık hizmetleri
l Alana ilişkin projeler oluşturulması ve bu projelerin uygulanması
l Periyodik muayeneler, testler ve ortam ölçümler ve destek hizmetleri
l İşkollarına, iş kazalarına ve meslek hastalıklarına yönelik araştırmalar
l Alana ilişkin verilerin toplanması ve alana geri dönüşünün sağlanması
l Uluslararası standartların oluşturulmasına katkı sunulması...
ONUR BAKIR Liman-İş Sendikası Uzmanı
Evrensel'i Takip Et