Binlerce öğretmene rotasyon yolu göründü

Veysel Kaplan

70 milyonu ilgilendiren KHK, kamuoyunun bilgisine sunulmadan, tartışılmasına imkân vermeyen bir anlayışla eğitim fakültelerinden, üniversitelerden, sendikalardan, konunun uzmanlarından kaçırılarak gizlice hazırlandı.

PERFORMANS VE HİZMET KALİTESİ

652 sayılı KHK ile rotasyonun kapsamı genişletilirken, yer değiştirmelerde performans ve yeterliliklerin dikkate alınacağı belirtildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in; “Bundan sonra 657’yi tümden ele alıp, personel rejimimizin çağın gereklerine, Türkiye’nin şartlarına uydurulması konusunda bir çalışma gerçekleştireceğiz… Çakılı kadro gibi memurların 15-20 yıl aynı yerde görev yapması, hizmette verimi de düşürüyor, heyecanı da ortadan kaldırıyor… Kamu çalışanı kamu çalışanıdır, ülkenin dört bir yanında hizmet verebilmelidir” açıklamaları hatırlarda. Yine Antalya’da gerçekleştirilen Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayında öğretmenlere rotasyon uygulanması yönünde kararlar alındığını da ifade etti. Bunları birlikte değerlendirdiğimizde KHK ile yapılan değişikliklere dayanarak, önümüzdeki dönem yüzbinlerce öğretmenin performans dosya bilgileri doğrultusunda rotasyona tabi tutulacağını söyleyebiliriz.  
652 sayılı KHK ile eğitim yöneticilerinin yetki ve sorumlulukları da yeniden düzenlendi.  Yöneticiler görevlerini sadece mevzuata, plan, program ve emirlere göre değil, aynı zamanda “performans ölçütlerine” ve “hizmet kalite standartlarına“ uygun olarak yürütecek. Kararnamede öne çıkan “rekabet edebilme”, “kalite standardı”, “performansı denetleme ve yönetme”, “insan kaynakları yönetimi” gibi piyasacı dil ile birlikte değerlendirdiğimizde, yer değiştirme sürecini nelerin etkileyeceğini daha iyi anlayabiliriz. Uygulamanın nasıl hayata geçirileceğinin ipuçlarını, şu anda pilot illerde uygulanan performans yönetim sisteminde ve Bakanın “öğretmenlerin yeterliliğini ölçeceğiz” yaklaşımında görebiliriz.

ÖĞRETMENDEN YÖNETİCİ OLMAZMIŞ

Kararname ile kadrolaşmaya hız verilerek üst düzey yöneticilerin çoğu değiştirildi. Bu değişikliklerde bakanın “öğretmenden yönetici olmaz” düsturu ile hareket edilerek, üst düzey görevlere eğitimcilerin dışında atamalar yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (TTKB) bakanlık hiyerarşisinde alt sıralara kaydırılarak, öğretmenlikle, eğitimle ilgisi olmayanların da kurul üyesi olması benimsendi.

KHK’de okul ve kurum müdürlerinin belirlenmesinde “kariyer” ve “liyakat” esasları yerine sözlü sınav ile hizmet süreleri, “performans” ve “yeterlikleri” dikkate alınarak il milli eğitim müdürünün teklifi üzerine “vali tarafından” atanması öngörülerek yargı kararlarına rağmen bakanlığın siyasal kadrolaşmadan ödün vermeyeceği ilan edilmiş oldu.
Bu düzenleme öğretmen yeterliliklerinin ölçülmesi, performanslarının belirlenmesi sürecinde il milli eğitime ve valilere yetersiz öğretmenleri tespit etme, yerlerini değiştirmeleri için zemin hazırlıyor. Eğitim yöneticilerini istediği gibi seçmek isteyen bakanlık, istediği öğretmeni yetersiz ilan etme hakkını da eline alarak öğretmenler üzerinde baskı oluşturma ve istediğini yapan, itiraz etmeyen öğretmen dönemini başlatmak için fırsat yaratıyor.

ARTIŞ BÜROKRAT MAAŞLARINDA

Yeni Teşkilat Yasası ile öğretmenlerin özür tayinlerini sınırlandıran, özlük haklarını gerileten, eşit işe eşit ücret uygulamasında öğretmenlerin yok sayılmasına göz yuman Milli Eğitim Bakanı, yeni atadığı bürokratların maaşlarında ise yüzde 25-40 oranında artış sağladı.

KHK ayrıca, eğitimin rant aracı haline getirildiğinin ilanı ve yasal dayanağı olarak hazırlandı. Bu kararname ile okulların satışı ve kiralanmasının yasal dayanakları oluşturuldu. Okullar, eğitim yerleşkeleri gibi eğitim tesisi olarak ifade edilebilecek yerlerin yapımı, eğitim-öğretim hizmetleri dışındaki bütün hizmetlerin ve ticari alanların işletilmesi, gerçekleştirilecek, sözleşme ile tek bir özel şirkete 49 yıla kadar kiraya verilebilecek, dolayısıyla eğitim hizmeti şirketlere devredilebilecek.

Ders araç ve gereçlerinin bakanlıkça üretilmesini sağlayan Yayımlar Dairesi Başkanlığı ile Eğitim Araçları ve Donatım Dairesi Başkanlığı ortadan kaldırıldı. Kararnamede yer alan ifadeyle, “Ders kitaplarını, kaynak ve yardımcı eğitim dokümanlarını, ders ve laboratuvar araç ve gereçleri ile basılı eğitim malzemelerini, makine, teçhizat ve donatım ihtiyaçlarını temin edecek” Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü oluşturuldu! Yeni oluşturulan İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü ile eğitim yönetimi anlayışından, işletme yönetimi anlayışına geçen bakanlık bu anlayış doğrultusunda öğretmene ve öğrenciye hizmet sunan; Hizmet İçi, İdari ve Mali İşler, Öğretmene Hizmet ve Sosyal İşler, İşletmeler, Yatırımlar ve Tesisler, Eğitim Araç ve Donatım, Sağlık İşleri, Ortaöğretim Burs ve Yurt, Eğitimi Araştırma ve Geliştirme gibi pek çok hizmet birimini kapattı. Bu hizmet birimleri  tasfiye edilirken, zorunlu olarak verilmesi gereken hizmetlerin dışarıdan satın alınması tercih edilerek, eğitim alanında özel sektöre yeni rant alanları yaratılmasının yolu açılmış oldu.

OKUL ÖNCESİNE DE ZORUNLU DİN EĞİTİMİ

“Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü” ile “İlköğretim Genel Müdürlüğü” birleştirilip, “Temel Eğitim Genel Müdürlüğü” oluşturularak, ilköğretimde zorunlu olan din derslerinin, yeni oluşturulan “temel eğitim” kavramı çerçevesinde okul öncesi eğitimde de zorunlu olarak okutmasının yolu açıldı. Eğitim-öğretim açısından din öğretimi, matematik, fizik, tarih, fen, sosyal bilimler öğretimiyle benzer bir öğretim alanı  iken diğer alanların öğretimiyle ilgili genel müdürlükler yokken din öğretimi ile ilgili genel müdürlüğün varlığının  korunmasını, bir başka KHK ile Kuran kurslarına gidecek öğrencilerde yaş sınırının kaldırılmış olmasını ve Arapça seçmeli ders çalışmalarını birlikte alıp fotoğrafın bütününe baktığımızda; 652 sayılı kararnamede laikliğe, bilimselliğe demokratik ve toplumsallık gibi kavramlara, değerlere neden  vurgu yapılmadığını daha iyi anlıyoruz.

Özetle teşkilat yasasında; eğitim-öğretimde işletmecilik, piyasanın önceliklerine göre eğitimi planlama, kadrolaşma, angarya çalıştırma, kayırmacı ve yaranmacı ilişkilere zorlanan çalışan ve gerici muhafazakâr değerlerle donatılmış rekabetçi gençler yetiştirme öne çıkıyor.


BAKAN DİNÇER’İN RÜYASI

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer hayalini şöyle ifade etmişti: “İşadamlarının mesleki eğitimin direksiyonuna geçmesini istiyorum. İş dünyası, ihtiyaç duyduğu elemanın eğitiminde söz sahibi olmalı… Milli Eğitim müfredatı belirlesin, pratik tarafı da iş adamının atölyesinde yapsın. Hangi tür elemana ihtiyacı varsa iş adamı söz sahibi olsun. İş dünyası ile ortaklaşa eğitim verilsin istiyoruz… Bir hayalim daha var. Bu okulları niçin ben açayım? Bu okulları meslek örgütleri açsınlar. Büyük şirketler, mesela Koç, Sabancı gibi büyük holdingler kendi ihtiyaç duydukları meslek okullarını niçin açmıyorlar? Beko, Vestel otursun hakikaten kendi ihtiyaç duyduğu okulları açsın, kendi ihtiyaç duyduğu alanda eleman yetiştirsin. Eğer iş dünyası bunu yapma konusunda tereddüt geçirirse, uzak kalırsa bir projem daha var. O zaman da öyle bir şey yapayım ki okulu kendisi kursun, bana kiralasın. Okulun bazı alan hizmetlerini bana sunsun, ama eğitimi kendisi üstlensin. Bunun gibi birçok alternatif üzerinde çalışıyoruz.” Bu sözler, milli eğitimin başında bulunan bakanın, eğitim öğretimi sermayenin hizmetinde bir alan olarak gördüğünü, piyasalaştırmaya, ticarileştirmeye ayak bağı olabilecek hiçbir engel tanımayacağını gösteriyor. Teşkilat yasasının özünü oluşturmada da bu anlayışla hareket edildiği
görülüyor.


GİRİŞİMCİ GENÇLER

KHK’de “Küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatarak geleceğe hazırlayan eğitim ve öğretim” öne çıkartılarak girişimci öğrenci hedefi “rekabet gücüne sahip” öğrenci yetiştirme hedefi ile birleştiriliyor. Eğitimin toplumsal niteliği, bireyin kendisini keşfetmesi, yetenek ve becerilerinin açığa çıkarılıp geliştirilmesi, paylaşımcı ve dayanışmacı, insana, emeğe değer veren, demokrasiyi benimseyen bireyler yetiştirilmesi yerine girişimci, rekabetçi gençler yetiştirilmesi milli eğitimin ana hedefi haline getiriliyor.


PERFORMANSA GÖRE ÜCRET

Performansa göre ücret tüm işyerlerine yaygınlaştırılıyor; hükümetin bugüne kadar ki uygulamalarına ve kamuda yaşanan köklü değişikliklere baktığımızda görünüşteki “eşit işe eşit ücret” sistemi ile bireysel puanlama üzerinden performansa göre ücret sistemine geçilmeye çalışıldığı görülüyor. Bu iki ücret sistemi, birbirinin karşısında sistemler gibi görünse de, hükümetin bugünkü haliyle “eşit işe eşit ücret” söylemi “performansa göre ücret” sistemini tamamlayan bir uygulama olarak hayata geçiriliyor. Yasalarla hükme bağlanmış olan haklarımız KHK’lerle elimizden alınıp, amirin keyfine kalmış performans ödemelerine dönüştürülüyor.

Yapılan performans değerlendirmesi sonucu alınan puanlara göre, ücretlerde gerçekleşen artışı ifade eden sistem ile temel ücrette herhangi bir değişiklik yapılmıyor. “Eşit işe eşit ücret” balonunun arkasında performans esaslı yönetim ve çalışanların denetlenmesi vardır. İşin, görevin, görev yeri ve saatinin, niteliğinin belirsizleştirilerek kuralsız ve esnek çalıştırma hedefleniyor.

(*) Eğitim Sen Kocaeli Şube Başkanı

YARIN: Şükran Doğan

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et