10 Şubat 2009 00:00

İzmir için büyük tehlike var

‘TÜPRAG, bölgede ekolojik yıkıma neden olacaktır. Bu da öncelikle İzmirlilerin içme ve kullanma suyu kaynağına zarar verecektir.’

Paylaş

İzmir’in Efemçukuru köyünde TÜPRAG Ltd. Şti.’nce altın madeni işletilmek istenmektedir. Bu işletme, bölgede ekolojik yıkıma neden olacaktır. Bu da öncelikle, İzmirlilerin içme ve kullanma suyu kaynağına zarar verecektir.
2000-2004 yılları arasında TÜPRAG Ltd. Şti.’nce yörede oluşturulan meteorolojik istasyon gözlemlerine göre; yağışlar ortalama yıllık 800 milimetre, buharlaşma 400 milimetredir.
Yöre yağışlı mevsimde 1500 milimetreye varan yağış almaktadır. Bu veriler ve kapitalist ekonomik politikalar sonucunda dünyada oluşturulan su sıkıntısı da göz önünde bulundurulduğunda, yörenin, İzmir için yaşamsal önemde bir su havzası olduğu anlaşılmaktadır.
İzmir için bu kadar yaşamsal önemi olan bu havzada, bu madencilik işletmesiyle birlikte kimyasal işletme ve tehlikeli atık depolama alanları da gerçekleşmiş olacaktır. Yani söz konusu, sadece madencilik işletmesi değildir; kimyasal işletme ve tehlikeli atık depolanması olmak üzere üç işletme vardır. Bu bakımdan İzmir’i ve İzmirlilerin yaşamını çok büyük bir tehlike beklemektedir.
TÜPRAG şirketince hazırlatılan Çevresel Etki Değerlendirme raporunda; arsenik, bizmut, kadmiyum, kobalt, krom, bakır, demir, nikel, kurşun, antimuan, çinko metallerinin cevherdeki toplam oranlarının yüzde 6.35 olduğu yazılıdır. Bu oran, cevherin zenginleştirilmesi işleminden sonra, konsantrede yüzde 28.66’ya çıkacaktır. Depolanan tehlikeli atıktaki oranları da yüzde 3.56 olacaktır. Bu da cevherdeki metal ve bazı ağır metallerin zenginleştirilerek konsantreye taşınması demektir. Arsenik ve kurşun 7 kat, çinko ve kadmiyum da 5 kat zenginleştirilmiş olacaktır. Konsantre, ince öğütülmüş, her ortamda kolayca tepkimeye girebilir metal ve ağır metal zengini bileşim olacaktır.
Bu cevherdeki kükürt içeriğinin de yüzde 1 ile 5 arasında değiştiği bilinmektedir. Ancak ÇED raporunda, bu kükürdün konsantrede ne oranda zenginleştiğine dair bir bilgi yoktur. Konsantrenin oksijen ve su ile çok kolay asit üreteceği ve metalleri salacağı da açık ve yadsınamaz bir gerçektir.
Çevresel Etki Değerlendirme raporunun 21. sayfasında, kullanılacağı bildirilen kimyasalların ticari isimleri verildiği için ne oldukları bilinmemektedir. Örneğin SIBX, Cytec S8649, OPT 45, AF 70 kullanılacakmış. Peki bunların kimyasal açılımları nedir, kimyasal olarak nedir bu maddeler?
Açıkça görülmektedir ki bol miktarda tehlikeli atık ve niteliği belli olmayan kimyasallarla karşı karşıyayız. Bunların çevreye yayılması ve insanlar dahil tüm canlı yaşamın varlığını tehlikeye düşürmesi söz konusudur.
Efemçukuru ile ilgili davada, mahkemece bilirkişi atanan Hidrojeolog, Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Gültekin Tarcan, 29 Kasım 2006 tarihinde düzenlediği raporunda, “…yapılacak madencilik etkinliklerinin insan sağlığı ve yaşamıyla ilgili önemli tehlikeler içerdiğini ve kamu yararına olmadığını düşündüğümden, dava konusu altın madeninin işletilmesinin uygun olmadığı kanısındayım…” diye yazmaktadır.
Madenin çalıştırılması konusundaki karşı görüşlerini de raporda aşağıdaki 5 ana maddede özetlemiştir: “1- Dava konusu altın madeni İzmir’e içme suyu sağlanması amacıyla yapılması planlanan Çamlı Barajı’nın uzun mesafeli koruma alanı sınırları içinde ve bu barajın göl alanını besleyen sürekli (yaz-kış) akışlı önemli bir derenin mutlak koruma alanı sınırları içinde yer almaktadır. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmelikleri gereği, bu sınırlar içinde ek kimyasal madde kullanılsın veya kullanılmasın hiçbir madencilik etkinliğine izin verilmemelidir.
2- Davalı maden şirketi, işletmeyi planladıkları madenin Çamlı Barajı havza (yağış beslenme alanı) sınırlarında kaldığını kabul etmektedir. Savunma olarak 28-07-2006 tarihli keşif günü beyan ettikleri gibi, Çamlı Barajı’nın yapımından vazgeçildiği ve dolayısıyla su havzası özelliği kalmadığı iddialarının doğru olmadığı, davacı taraf vekillerinin mahkemeye sunduğu İzsu Genel Müdürlüğü dilekçe ve eklerindeki 5 yıllık stratejik plan raporlarının incelenmesiyle anlaşılmıştır.
3- Yöre halkı tarafından içme ve kullanma amaçlı kullanılan tek su kaynağı yeraltı sularıdır. İçme suları kalitesi insan yaşamıyla doğrudan ilişkili olduğundan, korunması gerekmektedir. Yapılması planlanan madencilik etkinlikleri, ağır metallerce zengin cevherli minerallerin oksijenli ortama çıkmasına ve ezilip parçalanarak mineral-su temas yüzeyinin ve su kayaç etkileşiminin artmasına ve bu nedenle yeraltı sularının asitleşmesiyle birlikte ağır metallerce kirlenmesine neden olacaktır.
4- Yöredeki yeraltı suyu akım yönü, maden cevherinden Kokarpınar Deresi’ne doğru ve oradan da Çamlı Barajı göl alanına doğrudur. Madencilik etkileri sonucunda ortaya çıkacak herhangi bir kirletici veya ağır metallerce zenginleşmiş asit maden suları bir süre sonra baraj gölünü de etkileyecektir.
5- Yörede organik tarım uygulaması yapılmaktadır ve sulama suları yeraltı sularından sağlanmaktadır. Tarımsal üretimin kalitesi ve üretilen gıda ürününün sağlıklı olması, toprak ve sulama suyu kalitesine bağlıdır. Yapılacak olan madencilik etkinlikleri, yeraltı sularının (dolayısıyla sulama sularının) yanı sıra toprağın da kirlenmesine neden olacaktır.”
İzmir’in güney yakasındaki en önemli su kaynağı işte böylesi bir tehlikeyle karşı karşıyadır.
Hükümet, TÜPRAG şirketinin arkasındadır.
İzmirli nerededir? Bu tehlikenin farkında mıdır?
Yerel seçimlerde bunun hesabını sorabilecek midir?
* Bu yazı, büyük ölçüde Jeoloji Yüksek Mühendisleri Sayın Tahir Öngür ve Sayın Savaş Dilek’in çalışmalarından yararlanılarak hazırlanmıştır.
ERTUĞRUL BARKA - KMO Ege Bölgesi Şube Başkanı
ÖNCEKİ HABER

Termik santraller ve çevresel etkileri

SONRAKİ HABER

İnşaat işçilerinin sabrı kalmadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa