09 Şubat 2009 00:00
ARA SIRA
Kredi akışının yeniden normale dönmemesi durumunda krizin derinleşeceği, bu ortamda da bankaların zararının tahminlerden çok daha büyük hale gelip bankaların bütünüyle kamulaştırılması gibi senaryolar da sıkça tartışılan konular arasında yerini alıyor.
Kapitalist dünyayı saran ekonomik ve mali krizinden en ağır şekilde etkilenen ülkelerin başında İngiltere geliyor. Her ne kadar İngilterenin ekonomik göstergeleri ve dengeleri bu krizin salt bir finansal kriz olmadığı; üretken ve ticari sermayeyi kapsadığı, temelinde de bunun yatığı gerçeğini su yüzüne çıkarsa da... İngiliz hükümetinin temsilcileri, sözcüleri ve yandaşları, maddeci gerçekliğini veya geleneğini yerle bir ederek; uluslararası kapitalist ekonomik krizi, kredi krizi olarak nitelendirmekte ve piyasaları, kapitalizmin genel yasalarından kopuk bir şekilde tartışmakta ısrar etmekte. Piyasa ve sermaye olgusu kutsal olduğu kadar gizemli olarak tanıtılmakta veya yutturulmak istenilmekte. Ve sihirli kurtarma paketlerinden medet umulmakta.
Dolayısıyla kredi piyasasının normalleşmesi, her şeyin ön koşulu olarak görülmekte. Neredeyse her üç ayda bir kredi akışını sağlamak için bankaları kurtarma paketleri açıklıyorlar. Şimdiye kadar hazırlanan kurtarma paketleri, var olan krizin tahribatını ve derinliğini sınırlamak bir yana, kredi piyasasında istenen normalleşmeyi bile yaratamadı. Yarattığı tek şey varsa, o da sermayenin biriktiği zararları kamulaştırmak oldu. Kör sübjektivistler her ne kadar krizin kaynağını, üretim alanının soyutlanması sonucunda oluşan kapitalizmin yasaları dışında arasalar da, krizin kaynağının aşırı üretimde yatığı gerçeği her geçen gün netleşiyor.
Başbakan Gordon Brown ve Hazine Bakanı Alaistair Darling, 3. Kurtarma Paketini açıkladılar.
Yeni program uyarınca Northern Rock gibi bazı bankaların, borçlarını geri ödemek için ek süre aldıkları belirtiliyor. Ayrıca bankaların devlet tarafından alınan hisseler karşısında sunduğu imtiyazlı hisseler, çürük hisseye dönüştürülüyor. Bu şekilde banka, kârından bağımsız olarak, devlete önceden belirlenen bir getiri üzerinden ödeme yapmaktan kurtuluyor. Bunun yerine, devletin bankalarda sahip olduğu hisse oranı artıyor. Örneğin Royal Bank of Scotland, 5 milyar sterlin tutarındaki imtiyazlı devlet hissesini çürük hisselerle değiştirdiğini açıkladı.
Böylece devletin bankadaki hisse oranı, yüzde 58den yüzde 70e yükseldi.
Yeni İşçi Partisi hükümeti, bankalara destek verirken vergi mükelleflerinin parasının kullanılmasını, bunun yüksek getirili bir yatırım olacağını belirterek savunmuştu. Hazine Bakanlığının da bankalardan, konut kredisi borçlarını da kapsayan alımlar için yaklaşık 50 milyar sterlin bir fon oluşturacağı açıklandı. Ancak bankaların yeniden işletmeler ve bireylere kredi vermesini sağlamayı hedefleyen yeni kurtarma paketinin, vergi mükelleflerine 350 milyar sterlinlik bir fatura çıkarabileceği kuvvetle öngörülüyor.
Ancak bu yeni girişime rağmen, bankaların hisseleri değer kaybetmeye devam etti. Ve kredi akışının yeniden normale dönmemesi durumunda krizin derinleşeceği, bu ortamda da bankaların zararının tahminlerden çok daha büyük hale gelip bankaların bütünüyle kamulaştırılması gibi senaryolar da sıkça tartışılan konular arasında yerini alıyor.
Yüklü bir zarar açıklaması beklenen ülkenin en büyük bankalarından Royal Bank of Scotland (RBS) hisseleri, yüzde 71 değer kaybetti. Birleşme sürecini tamamlayan Lloyds TSB ve HBOSun oluşturduğu Lloyds Banking Group hisseleri yüzde 32 gerilerken, HSBC yüzde 10, Barclays yüzde 18, Standard Chartered yüzde 9 düştü. Sterlin de dolar karşısında bir ara 1.3733e dek geriledi. Böylelikle sterlin para birimi, dolar karşısında 1985 yılından bu yana en büyük gerilemeyi yaşadı. Bütün bu gelişmeler ışığında, Rogers Holdingin Başkanı ve Quantum Fundı Gorge Sorosla birlikte kuran ünlü spekülatör John Rogers, şu iddiada bulundu: Şu an Britanyada sağlam olan bir banka yok!
Öte yandan, Ulusal İstatistik Bürosunun (ONS) yayınlamış olduğu bilgilere göre işsizler ordusuna 131 bin kişi daha eklendi. Böylece, 1.92 milyon kişi İngilterede işsiz. Bu da, ekonomik krizin etkisinin gün geçtikçe emekçiler açısından ne anlama geldiğini somut olarak ortaya koyuyor.
Veli Yadırgı