Tazminat sizlerin olsun, babamı istiyorum ben!
2011 yılında bir çıkmaza sokulan “Kürt Sorunu” neredeyse her gün gündemde kalırken, 2012 yılına Roboski (Ortasu) Köyü’nde yaşanan katliam ile girdik. Tutuklanan siyasetçileri, gazetecileri, öğrencileri hep birlikte izlerken, bu kez sınıra yakın bir köyde savaş uçaklarının kaçakçılıkla ge&cced
![Tazminat sizlerin olsun, babamı istiyorum ben!](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/51a84b9777_51a84b9777.JPG.jpg)
Aydınlar, sanatçılar, kurum temsilcileri ve milletvekilleri ile Roboski’ye taziyeye gidiyoruz. Ortasu ve Gülyazı köylerini ziyaret ediyoruz. Her iki köyde de köyün erkekleri önce bizi karşılıyor, ardından kadınlar geliyor. Kadınlar çok üzgün, çok ağlamışlar, her konuşmanın ardından yine ağlayanlar oluyor.
“GÖRDÜM BABALARIN AĞLAMASINI”
Şair Hasan Hüseyin diyor ya;
Gördüm babaların ağlamasını Dalları düğüm düğüm Gövdesi kahve falı Bir zeytin ağacını köklemek var ya Dökmek var ya sarp yamaçtan ardıcı Kazma vurmak beş yüz yıllık meşeye Acısı duymak var ya kopmanın Babaların ağlaması işte o Babaların ağlaması öyle zor…
Sadık Alma’ya, Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın, “Ölenlerin ailelerine tazminat ödeyeceklerini ve resmi özür beklemenin yanlış olduğunu” sözlerini hatırlatıp, neler düşünüyorsunuz diyorum.
Sadık Alma bombalamada hayatını kaybeden Nadir Alma’nın babası; öfkeli bir ses tonuyla, “Tazminatı kabul etmiyoruz. Çocuklarımızı, canlarımızı istiyoruz. 1 trilyon verseler de biz almıyoruz. Para için çocuklarımızın davasından vazgeçmiyoruz. Bu hakarettir.” diyor.
Hiç kimsenin gözünde paranın bir önemi yok. Tazminatla ilgili ölen yakınları aynı şeyleri söylüyor.
BİZ SADECE ÖZÜR BEKLİYORUZ!
Kerem Encü, “35 canımız gitti. Biz para istemiyoruz. Kim bu katliamı yapmışsa ortaya çıksın. Başbakan gelip bir özür dilesin” diyor.
35 kişiden biri olan Mehmet Ali Tosun’un babası Zeki Tosun, “35 fidanımızı toprağa verdik. Üç beş kuruşla kimse bizi kandırmasın. Sadece olayın aydınlatılmasını istiyoruz. Ellerini vicdanlarına koysunlar. Biz sadece özür bekliyoruz.” diye ekliyor.
Ortalıkta geziniyor bazı çocuklar, köylüler ateş yakmışlar biz gelmeden önce. Dağın tepelerinde kar var. Gündüz hava çok güzeldi, pırıl pırıldı gökyüzü. Tekrarlamıştım, “hava ne güzel” diye. Araçtan daha önce de Roboski’ye giden bir gazeteci arkadaşım cevap veriyor, “Ya, sen bir de Roboski’deki havayı gör!”
Ortalıkta gezinenler meğer yetimmiş, babasız kalmışlar. Mikrofonu çocuklardan en büyüğü alıyor, O’da bir çocuk.
Osman Encü’nün küçük çocukları, “Babamın hakkını devletten istiyorum. Benim babamı öldürdüler, hakaret ettiler. Bizim için gitmişti, 60 milyon para için. Biz 5 yetim kaldık. Babamı geri istiyorum” diyorlar.
“ERDOĞAN NE İSTİYOR BİZDEN?”
Katliamda ağabeyini ve kuzenini kaybeden bir genç kızda yaşananlara isyan ederek,
“Bir abim, bir kuzenim öldü. Niye öldüler? Bir bidon mazot için mi? Abim daha gencecikti, 19 yaşındaydı. Ben ağabeyimi damat edecektim. Bunu niye yaptınız? Oradan daha önce de gittiler. Abim iki akşam önce de oradan geçti. Biliyordunuz. Bir suçu vardıysa gelip yakalasaydınız. Cezaevine koysaydınız. Haftada bir telefon açsaydı, sesini duysaydım. Kuzenim öğrenciydi. Bu sene lise sondaydı. Niye aldınız onları bizden? Erdoğan ne istiyor bizden?” diye soruyor.
“DOYMADILAR YOKSUL KANI İÇMEYE”
Biz de bunu düşünüyorduk, “Ne istediler bu insanlardan?”. Mezarlığa gittiğimizde peş peşe sıralanmış yatıyordu ölenler. Üzerlerine atılan bomba ile yanmış bedenlerine bir de mazot kokusu karışmış. Mezarlıkta bir ağır koku, yüreğim burkuluyor. Sırayla bakıyorum mezarlara, başlarına bir tahta konmuş, üzerlerine adlarını yazmışlar zift gibi bir boyayla. Ölenler arasında 12 yaşında olan da vardı, o geliyor aklıma ama etrafına bakmaya gör, sanki herkes 12 yaşında, sanki herkes çocuk.
Roboski’den dönerken sanatçı Aynur Doğan , “Doymadılar yoksul kanı içmeye” demişti. O sözleri geliyor aklıma. Hakikaten nedendi bunlar? Neden 12 yaşında bir çocuk sınırdan geçip kaçakçılık yapardı? Ölenlerin yakınları ne yaparlardı bundan böyle? Kime inanırlardı? Özür dilemeyen devlete mi?
Bir hikaye değil anlatılanlar ama bir hikaye doğurur. Roboski’nin gözyaşı elbette kolay dinmez. Ne de olsa tarihin yetim evlatlarıydı Kürtler. Öyle ki bu coğrafyada yaşanılanlar duyulmasın diye medyaya emirler veriliyor, üç maymunu oynamaları emrediliyordu. Onlar da bunu yaptılar. Ama aydınlar, sanatçılar sessiz kalmadılar olanlara. Şırnak Uludere’ye gelip kardeşlerine sahip çıktılar. Bizim de katliam soruşturmasına gizlilik kararı verenlere, olayın üstünü kapatmak isteyenlere bir cevabımız olsun; unutturamayacaksınız olanları, bunu hep hatırlayacağız. Halkımızın katilleri bir gün mutlaka hesap verecek.