Kaza değil bu bir katliam
29 aralık sabahı başta Şırnak olmak üzere tüm Türkiye güne acı ve hüzünle uyandı.bu acı ve hüzün Şırnak’ın Uludere(Qilaban) ilçesinde tek geçim kaynağı kaçakçılık olan köylülerin TSK’ya bağlı F-16 savaş uçakları ile katledilen 35 köylünü
Şırnak’taki yaşantınız nasıl? Günlük hayat nasıl?
Baran(18): Şırnak küçük bir il burada pek fazla sosyal çevremiz yok olan da bayağı kısıtlıdır. Gençlerin çoğu günün büyük çoğunluğunu kafe, kıraathane ve oyun salonlarında geçirmektedir.
Bişeng(18):Baran’ın dediği gibi Şırnak’ta biz gençlerin etkinlik alanları çok kısıtlıdır. Bölgenin sosyal yapısından dolayı kızlar için bu durum daha vahimdir; eğer okumuyor yada çalışmıyorsanız. Evden çıkmanız neredeyse imkansız gibi bir şey.
Harun:(16): Biz Şırnak’lı gençler için sosyal etkinlik deyince aklıma gelen tek şey 1 Eylül, 8 Mart, Newroz ve belediyenin düzenlediği festivalde gelen sanatçıların verdiği konserlerdir. Şehrimizde ne tiyatro ne de sinema var. Büyüklerimizden duyduğumuza göre eskiden Şırnak’ta sinema varmış. Şimdi neden yok dediğimizde bize verebilecekleri bir cevapları yok. Ben anlayamıyorum nasıl olur da Melaye Ciziri’nin , Ahme Xane’nin ve İsmail Ebul-iz’in yaşadığı bir yerde bilim, kültür ve sanat bu kadar geri olur? Kim buna izin verir?
Şırnak halkının ekonomik durumunu ve bölgedeki kaçaklığı anlatır mısınız?
Baran(18):Şırnak’ın ekonomisi ticaret ve tarıma dayalıdır. Şehrimizde herhangi büyük bir sanayi kuruluşu olmadığı için sanayi yok denilecek kadar azdı. TSK’nın yaylarımızı, meralarımızı güvenlik bölgesi ilan etmesinden dolayı artık hayvancılıkta yapamıyoruz. Elimizde kalan tek şey şehir merkezlerine yakın arazilerimizde sınırlı bir şekilde tarım yapmak ve K.ırak ile olan sınır ticaretidir. Sınır olmasaydı herhalde buralarda kimseler kalmazdı çünkü tüm varımız K.ırak sınırıdır. Şırnak’ta kaçakçılık açıkça yapılan bir şeydir. Valisinden karakol askerine kadar herkes biliyor Şırnak halkının kaçakçılık yaptığını. Burada iki tür kaçakçılık vardır. Birincisi Silopi ilçesinde Habur sınır kapısından yapılandır. Haburdan araçlarla normal yolcu gibi sınırı geçerek Irak’tan ihtiyacımız olan şeker, çay, pirinç, sigara gibi mallarımızı alıp geri döneriz. Tabi bunun için hem Türk Devletine hem de Irak Devletine belli bir har(a)ç veririz. İkinci bir kaçakçılık yolu ise Uludere ve Beytüşebab ilçelerinin dağlık kesimlerinden katırlarla sınırı geçmektir. Bu yolu daha çok bölge köyleri kullanıyor. Tehlikeli bir yol ama yaşamaları için başa çareleri yok. Ne ekecek arazileri ne de hayvanlarını otlatacak yayları var.
Bişeng(18): Şırnak’ta ekonomik yaşam durmuş durumdadır. Gençlerinin çoğu işsiz, çalışanları ise ya şöförlük ya da çok az bir maaşa bir yerlerde çalışmaktadır. Bu nedenle Şırnak’taki birçok kişi kaçakçılık yapmaktadır. Ve burada yapılan kaçakçılığı da bölgede olan herkes bilmektedir. Sınırdan katırlı geçişi de köylerin karakol komutanları da Şırnak sınır taburu komutanı da bilmektedirler. Buna göz yumuyorlar. Göz yummalarının bazı nedenleri vardır; bunları halkın ekonomik durumunun iyi olmadığını bildiklerinden ve kaçakçılarla beraber kendi istihbarat elemanlarını da sınırı geçirerek bölgeden bilgi toplamak için yapıyorlar.
Katliamı ilk duyduğunuzda ne düşündünüz?
Baran(18): Katliam haberini sabaha karşı internetten okudum. İlk başta inanamadım böyle bir şey olamaz dedim. Belki de haberi yanlış okuduğumu düşünerek uyudum. Sabah uyanıp tekrar haberlere baktığımda katliamın görüntülerini görünce donakaldım ve nasıl böyle bir şey olur dedim. Böyle bir şeyi niçin yaparlar? Oradaki köylülerin sürekli sınırı geçtiklerini biliyorlardı. Bunun bir insanlık ve savaş suçu olduğunu düşünüyorum. Hiçbir ülke savaşta bile olsa silahsız insanları öldüremez. Bu saldırı Kürt halkına karşı yapılan baskı ve sindirmenin geldiği son noktadır.
Bişeng(18):Ben Uludereliyim. Olan katliamdan dolayı çok üzgünüm. Orda ölenler içerisinde uzaktan bile olsa akrabalarım vardı. Köylülerin büyük bir çoğunluğunun geçim kaynağı kaçakçılıktır. Kaçakçılık yapmasalar geçinemezler. Çocuklarını okutamazlar ve herkes onların kaçakçılık yaptığını bilir. Bazen karakola biz kaçağa gidiyoruz diye haber verilir. Bu nedenle halen nasıl böyle bir şey olduğuna anlam vermiş değilim. Bir devlet nasıl kendi halkını hem de suçsuz bir halkı öldürür? Pardon biz Kürtler devletin gözünde en azılı suçluyuz! Çünkü biz dilimizi kültürümüzü yaşatmak için mücadele ediyoruz.
Hükümetin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Baran(18): Hükümet ilk başta sessiz kalarak katliam ilgili herhangi bir bahane bulmaya çalıştı. Ve saatler sonra yaptığı açıklama vahimdi: ‘büyütülecek bir şey yok, bu bir operasyon kazasıdır.” Nasıl bir kazadır ki 50 kişilik sivil köylüyü kaçakçı olarak tanımlıyorlar? Onların sınırdan geçen her şeyden haberleri vardı. Başbakan çıkıp katliamın sorumlularını bulacağına gerçekleri yazan gazetecileri tehdit ederek halkın gerçekleri öğrenmesinin önünü kesiyor. AKP iktidarıyla ülkedeki süreci yönetmektedir. Gündemi değiştirmekte uzman olmuş durumda. Yıllardır Genelkurmay Başkanı ıle ilgili davalar varken; katliamdan bir hafta sonra İlker Başbuğ’u tutuklatarak Uludere’yi unutturmaya çalışmıştır.
Bişeng(18): Hükümet katliam sonrasında ilk önce sessiz kalarak konuyu örtbas etmek istemiştir. Ancak ülkeden yükselen tepkilerden dolayı yapamamıştır. 10 yıllık iktidarı boyunca sürekli ordunun karşısında olan AKP iktidarı, bu katliamda TSK’yı desteklemiş ve herhangi bir sorunu olmadığını söylemiştir. Bu bile katliamın açık bir şekilde AKP’nin emri ile yapıldığını kanıtlamaktadır. Asıl ilginç olan ise her konuda bir şeyler söyleyen İçişleri Bakanının halen ortaya çıkmamasıdır. Yarın çıkıp da “Biz yeni aldığımız f-16’ları denemek için bu katliamı yaptık” derse hiç şaşmam.