Yunus Söylet ‘bir İ.Ü. polisiyesi...’
“Benim kantindeki adamın sakalından bile haberim olur.” Bu sözler İstanbul Üniversitesi rektörü Yunus Söylet’e ait. Geçtiğimiz günlerde Anadolu Ajansı’nın sorularını yanıtlayan rektör, aslında İstanbul Üniversitesi’nin durumunu gözler önüne seriyor. Nedir rektör peki? Rektör, b
YUNUS SÖYLET DEMOKRASİSİ!
Rektörümüz bizim için çok çalışıyor! Çalışıyor ki sakalımızı bile düşünüyor. “En lüzumsuz isteklerimizi” bile çevirmiyor! Peki İstanbul Üniversitesi’nin durumu nedir?
Soruşturmalar, baskı, tutuklamalar... Özet bu desek? Özel güvenlik görevlilerine verilen misyon ne diye sorsak? Okulda bu kadar çok sivil polisin ne iş yaptığını sorsak? Yunus Söylet ne cevap verir acaba?
Göreve geldiğinden beri, AKP’nin politikalarını üniversitede uygulayan Yunus Söylet, Kürt, demokrat öğrencilere kan kusturmaktan başka bir şey yapmadı. Karton masa açmaktan tutalım da çeşitli gösterilere katıldıkları için birçok öğrencinin eğitim hakkı elinden alındı.
Söylet, özgürlük mü diyor?
Afiş astıkları için 2 dönem okulundan uzaklaştırılanlar, çantalarını aratmayan 45 öğrenciye verilen cezalar… İşte İstanbul Üniversitesi’nin vaziyeti budur!
Bu durumdan öğrencilerle birlikte akademisyenler ve profesörler de nasibini aldı. Rektör devam ediyor: "Her fikre saygım olduğunu üniversitedeki herkes öğrendi. Bunlar ilk günden hallolmadı. Önce bir tanışma, karşılıklı birbirimizi anlama ve sonra da güven süresini geçirdik. Öğretim üyelerinden beni eksik ve hatalı bulanlar olabilir, daha iyi yapılabilecek işleri görenler vardır, mutlaka bu tür hatalar yapıyoruz ve yapacağız da... Ama şuna emin oldular, ‘Rektör iyi niyetlidir, amacı üniversitenin görev tanımı içinde çalışmaktır, herhangi bir sembol üzerinden mesaj vermez, semboller üzerinden kavga yürütmez, bunlardan hoşlanmaz ve rektörlüğünü yapar. İster ki, insanlar hakikaten bunlara enerji harcamasınlar.”
Her fikre saygı, düşünce özgürlüğü demokrasinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Bu üniversiteler için de geçerlidir. “Somut gerçeklerin somut tahlili” açısından konuyu ele alırsak bugün ne ülkede ne de üniversitelerde böyle bir ortam yoktur. Öğretim üyelerinden onu eksik ve hatalı görenlerin sayısı çoktur. Yunus Söylet' in “düşünce özgürlüğü” penceresinden bakarsak; velev ki bir akademisyen çıkıp rektör aleyhine konuşsun, onu eleştirsin. Demeyin onun haline! O da kapı dışarı edilecektir. İşte yaratılmaya çalışılan “korku imparatorluğu” etrafa böyle dehşet saçmaktadır. Evet, rektörler semboller üzerinden kavga yürütmemelidir ancak Yunus Söylet, 12 Eylül'ün ve onun devamcısı olan AKP hükümetinin “sembolü” olmuştur. 12 Eylül’de üniversitenin bahçesine tanklarını, askerlerini yığanlar bugün de üniversitelerde soruşturmalarla, tutuklamalarla öğrencileri susturmak istemektedir.
Bu zihniyet artık o kadar çığrından çıkmıştır ki, sivil polis-ülkücü-özel güvenlik triosu hemen hemen hergün okulda dehşet saçmaktadır. Sınırsız arama yetkisi verilen güvenlikçiler herkesi didik didik ararken nasıl olur da ülkücülerin satırlarını görmemektedir?
Her ülkücü saldırıda, ülkücülerle sivil polisler kol koladır, omuz omuzadır. İşte gerçek budur. Üniversiteler üzerine oynanan oyunlar bunlardır. Böyle bir zihniyettir ki üniversiteleri parsel parsel satmaktadır, sermayenin kucağına itmektedir.
12 EYLÜL, ÜNİVERSİTELER VE BUGÜN
1980 darbesi üniversitelere en ağır “darbelerden” birini indirdi. Darbeyle birlikte neoliberal politikalar üniversitelere entegre edilmeye başlandı. Hükümetler ve YÖK, bu süreci birlikte ördü ve sermayenin kucağına itilmiş üniversite modelleri oluşturulmaya başlandı. İçinden geçtiğimiz sürecin şu anki devamcısı ve sürdürücüsü AKP'dir. Bundandır ki üniversitelerde, iktidara karşı en ufak hak mücadelesine girenler hemen soruşturmalar yemekte, potansiyel suçlu görülmektedir. Görülmektedir ki 31 yıldır hiçbirşey değişmemiştir, artarak devam etmektedir. Yunus Söylet’lerin izlediği politikaların da nerden geldiği açıktır.
ULUDERE KATLİAMI, IRKÇI SALDIRILAR VE ÖGB' NİN TUTUMU
Uludere' de 35 Kürdün katledilmesiyle birlikte her yerde eylemler oldu, Türkiye sokaklara çıktı, katliam lanetlendi. İstanbul Üniversitesi’nde de öğrenciler tepkilerini afişlerle, yazılarıyla dile getirdi. Ancak İstanbul Üniversitesi üzerine oynanan oyunlar devam ediyordu. Polis ertesi gün ülkücülerle birlikte okula girdi ve çıkan olaylarda fatura yine yurtsever, demokrat öğrencilere çıktı 24 kişi gözaltına alındı. ÖGB( Özel Güvenlik Birimleri) ise Uludere katliamını lanetleyen afişleri parçaladı. İşte bu trio (üçlü) yine birlikte, yine organizeydi.
YÖK VE GERİCİLİĞE KARŞI DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE!
Yaşananlar gösteriyor ki üniversiteler büyük bir tehlike altındadır. AKP Hükümeti ve onun temsilcileri kendisine karşı geleni susturmakta kararlıdır. Ancak bu sistemin biz gençlere verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Onların bize reva gördüğü tıpkı 500’ün üzerinde arkadaşımızın içerde olduğu gibi zindanlardır. Onların istediği üniversiteleri kendi tekeline kazandırmaktır. Ve istekleri için birlikte hareket etmektedirler. Bizler de hiçbir şekilde ayrım yapmaksızın, bu durumdan rahatsız olan öğrenci kesimleriyle birlikte hareket etmeliyiz. Yan yana gelmeliyiz. Sesimizi birleştirmeliyiz. Ancak bu şekilde yapılan saldırıların önünü kesebiliriz.