26 Ocak 2009 00:00

‘Ebu Garib’de yaşadıklarım insanlık dışıydı’

ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgal etmesinden önce askeri sanayi heyetinde yönetici olarak çalışan Abdulcabbar El-Azawi, Ebu Garib cezaevinde yaşadıklarını gazetemize anlattı.

Paylaş

ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgal etmesinden önce askeri sanayi heyetinde yönetici olarak çalışan Abdulcabbar El-Azawi, Ebu Garib cezaevinde yaşadıklarını gazetemize anlattı. Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta konuştuğumuz El-Azawi, işgal kuvvetleri tarafından 19 Kasım 2003 tarihinde tutuklandığını ve Ebu Garib'in yanı sıra Güney Irak'ta bulunan Buka hapishanesinde 7 ay tutuklu kaldığını söyledi. El-Azawi yaşadıklarını "Kitle imha silahlarına dair bir bilgimin olduğunu sanıyorlardı. Ayrıca, eski Irak Yönetiminden üst düzey yöneticilerinin yerini bildiğim veya benim El-Kaide Örgütü üyesi olduğum gibi iddia ve ithamlarla, çok kötü bir şekilde ve vahşice göze alındım." diye anlattı.

Ebu Garib cezaevinde yaşadıklarınızdan bahsedebilir misiniz?
Hakikaten hapishanelerde çok kötü muameleye maruz kaldım. Askıda uzun süre kalmamdan dolayı, sağ omuzum çıktı. Ayrıca, göğsümde ve vücudumun mahrem yerlerinde bütün kıllar işkencede yolundu. Gördüğüm işkence sonucu defalarca bayıldım. Doktor beni ayılttıktan sonra, işkencecilere "devam edebilirsiniz" diyordu. Ancak bu durum, benim daha da dirençli olmama yardım etti. Hakikaten gördüğüm muamele, bir insanın görmemesi gereken çok vahşi muameleydi. Bulunduğum hücrede ısı eksi derecedeydi ve bu hücrede beni anadan doğma bir vaziyette tutuyor, durmadan üzerime soğuk su döküyorlardı. Beni, anadan doğma bir şekilde, diğer tutukluların bulunduğu bölümlere götürdüler. Hiçbir sesin ve ışığın geçmediği bir hücrede tutuluyordum. Burada sayamayacağım işkenceler yaşadım.
Ayrıca tutukluluğum sırasında, hiçbir kayıt olmadan hapishanede tutulduğumu anladım. Mesela her tutuklunun bileğinde bulunan numara, benim bileğimde bulunmuyordu ve işkence için gelen askerler, benim böyle bir numara taşımadığımı gördüklerinde, "Oo, çok özel" diyorlardı.

Irak hapishanelerinde bulunan tutukluların sayısı ve durumu nedir? Hangi şartlarda tutuluyorlar?
Ebu Garib cezaevinde yaşananlar, ister Irak hükümeti hapishaneleri, isterse ABD işgalci kuvvetleri hapishaneleri olsun, bütün Irak hapishanelerinde yaşanmaktadır. Hatta Irak hükümeti hapishanelerinde bugün yaşananlar, işgalcilerin hapishanelerinden daha da kötüdür diyebiliriz. Ancak Irak'taki siyasi çevrelerin baskısı sonucu, hapishanelerdeki kötü durum, bir nebze de olsa daha hafiflemiştir.
Irak'taki tutukluların sayısını sorarsanız şayet, ABD kuvvetleri hapishanelerinde ve Irak hükümeti hapishanelerinde toplam otuz üç binden fazla tutuklu bulunmaktadır.

Peki, Irak'taki direniş hareketi şu anda hangi durumda? Irak'ta Sünni - Şii bölünme ve anlaşmazlık hangi boyutta?
Aslında Irak'taki bölünme, bir inanç veya ideolojik bölünme sonucu değil sadece siyasidir. Dış güçlerin siyasi emellerini uygulamak üzere faaliyet gösteren siyasi grupların faaliyetleridir. Dışarıdan kendilerine dikte ettirilen program çerçevesinde Sünni - Şii ihtilafı yaratmak isteyen siyasi grupların faaliyetleridir söz konusu yaşananlar. Aksi takdirde kesinlikle bir inanç savaşı veya çekişmesi söz konusu değildir. Ancak dışarıdan dayatılan bu iğrenç faaliyetler sonucunda ve Iraklıların da büyük bir hataya düşerek bu faaliyetlere kanmaları, birçok Iraklının hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Ancak Irak'ta tekrar akl-ı selim hakim olmuş ve ABD'nin Irak halkını Sünni - Şii eksende bölme girişimleri başarısız olmuştur. Şu anda Irak halkı da, Irak direnişi de tek vücut halindedir.

Irak direnişinin askeri açıdan şu andaki durumu nasıl? Sizce, Obama'nın Irak işgalini bitirme niyeti var mı?
Şunu açıklığa kavuşturmak isterim; Irak direnişi, beş senelik bütün faaliyetleri sonucunda, ABD'nin Irak'a yönelik bütün planlarının suya düşmesine yol açmıştır. Şu anda ABD, Irak'ta çok vahim bir durumdadır. Öyle ki, ABD yönetimi bugün, Irak'tan sağ salim çıkabilmek için veya en az hasarla çıkabilmek için çeşitli ittifaklar kurmaya çabalamaktadır. Ancak ABD, bu çabalarıyla çok komik ve küçük düşmüş bir duruma gelmiştir. Bu da Irak direnişinin yürüttüğü mücadele neticesinde olmuştur. Irak direnişi bugün mücadeleyi daha da ileriye götürebilmiştir ve düşmanımızı yenecek yeni stratejiler geliştirmiştir. Aynı zamanda Irak direnişi, sadece bugüne yönelik değil, işgal kuvvetlerinin Irak'tan çekilmesinden sonraki duruma yönelik de plan ve programlar geliştirmiş ve hâlâ geliştirmektedir. Iraklılar direnişi bugün, - Obama Irak'tan çekilme kararı versin veya vermesin - işgalcileri ülkelerinden kovmaya kararlıdırlar. Ayrıca işgalcileri Irak'ta çok daha kötü bir gelecek beklemektedir.

İşgalci ABD ordusu Irak'tan çekildikten sonra, Irak halkı, şimdiki Irak hükümetini kabul eder mi, yoksa yeni bir yönetim mi oluşur?
Irak hükümeti, şu anda hiçbir şekilde kabul edilmediği gibi, ne yakın ne de uzak gelecekte kabul görecektir. ABD tanklarıyla gelenler, Irak'ı hiçbir şekilde temsil edemezler. Irak'ı, ancak Irak direnişi temsil edebilir. Irak halkı, işgalci kuvvetlerin işbirlikçilerini, ajanlarını kendi temsilcileri olarak kabul etmez. Irak halkı, Iraklı insanları kimliklerinden dolayı katledenleri kendi temsilcileri olarak kabul etmezler. Irak halkı, işgalcilere karşı savaşan Iraklı direnişçileri katledenleri kendi temsilcileri olarak kabul etmezler. Irak halkı, işgalcileri savunmaya, işgalcileri korumaya yönelik stratejiler geliştirenleri hiçbir şekilde temsilci olarak kabul etmezler. Halı hazırdaki hükümet, bütün faaliyetleriyle sadece işgalcilere hizmet eden, işgalcilerin ajanı bir hükümettir; böyle bir hükümeti Irak halkı, hiçbir şekilde temsilci olarak kabul etmez.

Irak'ı işgal edenler, Irak'a demokrasi getirdiklerini ifade ediyorlar. Bu durumda neler söylemek istersiniz?
Irak'ta yaşananların demokrasiyle bir ilgisi olamaz. İşgal, sadece Irak petrolüne el koymak amacıyla yapılmıştır. Bu yapılanlar, sözde Irak halkını diktatörlükten kurtarmaya yönelik yapıldı; oysa Iraklı işbirlikçiler ve ajanların da katılmasıyla ve daha önce planlanmış hedefleri, yani Irak petrolünü talan etme planlarını uygulamaktı. (Beyrut/EVRENSEL)

İşkence merkezi yeniden açılıyor

ABD’nin Irak işgali sonrasında mahkumlara yapılan işkencelerle “ünlenen” Ebu Garib Cezaevi yeniden açılıyor. Irak Adalet Bakan Yardımcısı Buşo İbrahim, “uluslararası standartlarda yenilendiğini” söylediği cezaevinin, kötü bir ün salması nedeniyle “Bağdat Merkez Cezaevi” adıyla açılacağını kaydetti. İbrahim, “yenilenen” cezaevinin 3 bin 500’ü uzun dönemli ceza alanlar olmak üzere, ülkenin her yerinden getirilecek 13 bin ila 14 bin mahkumu barındırabileceğini açıkladı.
Yeni cezaevinin birçok sorunlarını çözeceğini ifade eden İbrahim, Nasıriye, Basra, Amara ve Bağdat’taki bazı cezaevlerinin aşırı kalabalık olduğunu, buralardaki mahkumların yeni cezaevine nakledileceğini söyledi.
Görüntüler tüm dünyayı ayağa kaldırmıştı
Ebu Garib Cezaevi, Saddam Hüseyin döneminde 40 bin ila 60 bin mahkumu barındırıyordu. ABD işgaliyle 2003 yılında Saddam Hüseyin devrildikten sonra bu cezaevi, ABD askerlerinin Iraklılara yönelik işkence ve kötü muamelelerinin görüntülerinin kaydedilmesi ve bu görüntülerin basına yansımasıyla gündeme gelmişti. Ebu Garib’den yansıyan görüntüler, tüm dünyada tepkiyle karşılanmıştı. Irak’taki ABD ordusu, Kuveyt sınırı yakınlarında bir cezaevi kampı inşa ettikten sonra 2006 yılında Ebu Garib Cezaevi’ni kapatmıştı.
Ebu Garib’den çıkan fotoğrafların ardından işkencelerin anlatıldığı ve kamuoyundan gizlenen 53 sayfalık bir rapordan kimi bölümler de ABD basınında yer almıştı. Basında yer alan haberlerde, “sadistçe, kaba ve gayriahlaki” diye tanımlanan çok sayıda işkence örneği anlatılırken, “Iraklı esirlere sopalar ve farklı aletlerle tecavüz edildiği, çırılçıplak soyuldukları, kadın çamaşırları giymeye zorlandıkları, günlerce su ve tuvalet bulunmayan hücrelerde tutuldukları ve sürekli olarak dövüldükleri” dile getirilmişti. Olayların ortaya çıkmasından sonra ABD’li Çavuş Charles Graner, askeri mahkemede yargılanarak suçlu bulunmuştu. Ebu Garib’den sorumlu General J. Kaprinski de, Ebu Garib Cezaevi’nin askeri istihbarat tarafından yönetildiğini, taciz ve kötü muamelenin fiilen resmi politika olduğunu ve sorgulamalara CIA ajanlarının da katıldığını itiraf etmişti. (DIŞ HABERLER)
Adnan Yılmaz - Mehmet Özer
ÖNCEKİ HABER

İsrail ve BBC’ye tepki sürüyor

SONRAKİ HABER

MEDBAKIŞ

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa