26 Ocak 2009 00:00

MEDBAKIŞ

Geçen hafta Limon Ağacı’nı izleyip çıktığımda içim burkulmuştu. Limon Ağacı, İsrail-Filistin sorununun açmazlarını ve iki toplumun barışı ararken savaşın dilini kullandıklarını ve böylece çözümsüzlüğe düştüklerini anlatan bir film.

Paylaş

Geçen hafta Limon Ağacı’nı izleyip çıktığımda içim burkulmuştu. Limon Ağacı, İsrail-Filistin sorununun açmazlarını ve iki toplumun barışı ararken savaşın dilini kullandıklarını ve böylece çözümsüzlüğe düştüklerini anlatan bir film.
Bu ironik ve iyimser filmin kahramanı Selma, orta yaşlı dul bir kadındır. Limon bahçesinden yetişen limonlarla geçimini sağlamaktadır. Zamanının çoğu neredeyse bu bahçede geçmektedir ve bütün hayali limon ağaçlarıyla sınırlıdır.
Ne var ki, İsrail savunma bakanının limon bahçesi ötesine villa yaptırınca huzursuzluk da orada başlar. Selma’nın limon bahçesi, ulusal güvenliği tehdit eden bir unsur olarak tanımlanır. İsrail güvenlik yetkilileri, limon bahçesinden Filistinli gerillaların gizlice sızıp saldırı gerçekleştirebileceğini rapor edilmesi üzerine, bakanlık limon ağaçlarının kamulaştırılmasını ve Selma’ya da gerektiği kadar parasının ödenmesi kararını alır.
Selma ise limon ağaçlarının geçmişini ve ailesini anımsattığını, bu ağaçların eşinden yadigâr olduğunu belirtip bu karara karşı çıkarak avukata başvurur.
Bir zaman sonra avukatın da eşinden ayrılıp yalnız yaşadığını ve bir kızının Rusya’da olduğunu öğrenir Selma. Kendi oğlunun Amerika’da bir lokantada çalıştığını öğreniriz. Onunla telefon görüşmelerinden ve oğlunun annesine para göndermesinden, işyerindeki patronuyla ve arkadaşlarıyla konuşmalarından anlarız, işlerin giderek kötüleştiğini.
Avukatla Selma arasında başlayan aşkın gölgesi, İsrail’deki Filistinli azınlığın tepkisine neden olur. Selma’ya bu ilişkinin bitirilmesi yönünde uyarılarda bulunurlar.
Yasal hakkını savunmak için yerel mahkemeye, temyize ve üst mahkemeye karar düzeltmeye varana değin bıkmadan, yılmadan gerekli yolu izler ve sonuna kadar gitmekteki kararlığını gösterir.
Davanın seyri giderek uluslararası boyut kazanınca her şey karmakarışık olur.
Bakanlığın kamulaştırma kararına karşı çıkan Selma’yı, onu görüşleriyle destekleyen bakanın karısını, basını ve kamuoyunu etkilemek amacıyla bir eylem düzenlenir. Bir akşam bakanın villasında verilen parti esnasında limon ağaçları arasından silahlar patlar, gecenin eğlencesine ara verilir, herkes heyecanlı, ne olduğunu merak eder. O esnada Selma’nın evine özel tim tarafından baskın düzenlenir ve evi darmadağın edilir.
Bu arada savunma bakanının eşi bir televizyon muhabiriyle yaptığı söyleşide Selma’nın haklı olduğunu belirtip, İsrail devletinin bu yalnız ve zor durumdaki kadınla uğraşmasının ve onu izole etmeye kalkışmasının yanlış ve anlamsız olduğuna dair açıklamalarda bulunması bakanı zora sokar.
Selma’nın avukatı, bu davanın kazanılması halinde Filistin’in kazanacağı açıklamalarında bulunur. Limon bahçesinin Ortadoğu’nun en modern ülkesinin güvenliğini tehdit ettiğini söyleyen İsrail savunma bakanının, mahkemelerin ve güvenlik teşkilatının iddiaları bir yana, bunun mahkemeye yansıtılmasından savunmalarına kadar hep Filistin mücadelesine indirgeyen avukatın tutumunu izlerken yaşanan acıları, ödenen bedelleri ve geçirilen onca zamanı düşündüm.
Taraflar karşılıklı zıtlaşmalarda bulunarak işi yokuşa sürerler.
Bu arada Selma, mahkemenin aleyhte karar vermesiyle avukatıyla olan aşk ilişkisini bitirmeye karar verir. Limon ağaçları mahkeme kararıyla otuz santim budanır ve trajikomik bir tablo ortaya çıkar.
Çok basit bir çözümü olan bir sorunun nasıl da devasa boyuta getirilebildiğinin açıkça göstermek niyetinde olan yönetmen Eran Riklis’in çok beğenilen bu filmi, Filistin-İsrail sorununa insani bir açıdan yaklaşımda bulunurken her iki tarafı da eleştiren bir bakış sergilemektedir.
Şubat 2008’de Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyeri yapılan Limon Ağacı, yönetmen Eran Riklis’in Suriyeli Gelin filminin ardından çektiği ilk film.
Senaryosu yine Eran Riklis ile Filistinli eski gazeteci Suha Araf tarafından yazılmış Limon Ağacı filminin. 2004 yılında da aynı ikili Suriyeli Gelin filminde bir araya gelip aynı görevleri üstlenmişler.
Limon Ağacı’nın, 2008 yılında Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyerinde, Panorama İzleyici Ödülü’nü ve İsrail’de Film Akademisi ödülü’nü aldığını belirtelim.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: İsrail ve Filistinli iki elden çıkmış bu filmin, bütünden önce ayrıntıya bakıldığında, insani boyutunun yanında bir de politik boyutu var.
Geçen yıl izlediğim Bandonun Ziyareti filmi ve geçen hafta izlediğim Limon Ağacı filminin barışçıl mesajlarının olması, bu kaygıyı gütmeleri ve soruna doğru bir yerden bakıyor olmaları umut verici.
Vedat Çetin
ÖNCEKİ HABER

‘Ebu Garib’de yaşadıklarım insanlık dışıydı’

SONRAKİ HABER

‘Sümer kraliçesi’ 95 yaşında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa