14 Ocak 2009 00:00

UFUK


Türkiye dokuz yıl önce bu zamanlar, yine yeni bir yıla girdiğimiz günlerde, birtakım kazıları günlerce naklen izledi. Bugünlerde kazılarda ortaya çıkarılan Ergenekon silahlarını izleyen Türkiye, o günlerde Hizbullah’ın mezar evlerinde yapılan kazılardan çıkarılan cesetlere şahitlik etmişti.
Lübnan Hizbullah’ından farklı olarak, Türkiye’de PKK’ye karşı yürütülen “terörle mücadele”nin bir unsuru olarak resmi bir şemsiye altında palazlandırılan Hizbullah’ın tedavülden kaldırılış tarihi 2000’inin hemen başıydı.
Örgüte en büyük darbe 17 Ocak 2000’de indirildi.
Kanlıca’da bir eve baskın düzenlendi ve televizyonlar tarafından naklen yayınlanan 4.5 saatlik operasyon sonucunda evde bulunan Hizbullah örgütü lideri Hüseyin Velioğlu ölü, örgütün Marmara ve Ege Sorumlusu Edip Gümüş ve Askeri Kanat Sorumlusu Cemal Tutar sağ olarak ele geçirildi. Evde yapılan aramada, üç kalaşnikof silah ve mermileri, G - 3 mermileri –Ergenekon kazılarında da bu mermilerin bulunduğunu hatırlayalım-, iki adet 9 milimetre çapında tabanca ve mermileri, bir MP - 5 otomatik tabanca, TNT kalıpları, örgüt yayınları, cep telefonları, bilgisayarlar ve disketleri bulundu.
Bunların arasında İslamcı yazar Konca Kuriş ve Malki cinayeti davası sanığı Mehmet Sümbül’ün sorgulandığı video kasetler, kayıp 11 işadamının da aralarında bulunduğu yüz kişilik “kaçırılacak insan listesi” de bulundu. Operasyondan iki gün sonra Edip Gümüş’ün ifadesi doğrultusunda Üsküdar Hasippaşa Caddesi’ndeki bir eve yapılan operasyonla da Hizbullah’ın, büyük bir toplu mezar vahşetine giriştiği ortaya çıktı. Evin kazılan her köşesinden toprağa gömülmüş cesetler çıktı. Elleri ve ayakları bağlı olan ve cenin pozisyonunda gömülen on cesetten bazılarının kafatasında beton çivisi bulunduğu görüldü. Ardından Etimesgut’ta bir gecekondu olan evin bodrum katında yapılan kazılarda İstanbul’daki gibi elleri arkadan bağlı ve çıplak gömülmüş üç ceset bulundu. Türkiye genelinde sürdürülen operasyonlar çerçevesinde 21 Ocak 2000’de Konya’da düzenlenen operasyonda da, biri kadın üç cesedin yer aldığı toplu mezar bulundu.
Hizbullah’ın mezar evleri bu kadarla sınırlı kalmadı. Örgütün İstanbul’daki ikinci mezar evi, 28 Ocak 2000’de Kartal’da ortaya çıkarıldı. Villa tipi evde yapılan aramada dokuz ceset bulundu.
Radikal dini motifli Hizbullah örgütüne yönelik operasyonunun, 28 Şubat 1997’de MGK’nın ‘siyasal İslam’a karşı yeni bir süreç başlatmasının arkasından gerçekleşmesi şaşırtıcı değildi.
Ve geçmişte Hizbullah’ı hoş gören açıklamalara imza atan yetkililer de, arşivlerden çıkarılarak gazete sütunlarına taşınan eski açıklamalarında tashih yapma yoluna gittiler. Örneğin, “Hizbullah’ın PKK’ye karşı örgütlendiği”ni (15 Şubat 1993, Show TV, 32. Gün) söyleyen dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Hizbullah’ın tasfiye edildiği günlerde, şu açıklamayı yaptı: “Hizbullah’ın Güneydoğu’da PKK’nin üzerine gidiyor diye halk tarafından sempatiyle karşılandığı gerçek, ama bunu devlete mal etmek doğru değil.” (26 Ocak 2000, Sabah)
Bir derin devlet örgütlenmesi olarak Hizbullah, Ergenekon iddianamesinin 310-321. sayfaları incelendiğinde de görülecektir.
Tanık Emekli İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, 28.02.2008 günü alınan ifadesinde özetle; “Hatay İl Emniyet Müdürlüğü görevini sürdürdüğü dönemde tahminen 1991 yılı içerisinde Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral TEMEL CİNGÖZ ve İl Jandarma Alay Komutanı VİCDAN BAŞARAN olduğu halde şehir kulübünde bir yemek yediklerini, bu yemekte Bölge Komutanı’nın yanında bulunan ve önceleri emir eri olduğunu zannettiği sivil giyimli şahsın daha sonra İstanbul’da Hizbullah Operasyonu’nda ölü ele geçirilen Hizbullah Lideri HÜSEYİN VELİOĞLU olduğunu öğrendiğini (...) ERGENEKON yapılanmasının sağcı ve milliyetçi kesimi kullandığı gibi aşırı sol örgütleri ve Hizbullah örgütünü de naylon terör örgütü olarak kurdurduğu kanaatine vardığını...” dile getirdi.
9 yıl aradan sonra ise, yine yeni bir yıla girdiğimiz günlerde bu sefer, Türkiye Ergenekon silahlarının gömülü olduğu yerlerden çıkarılışını “temizlik operasyonu” olarak izliyor.
Hizbullah gerçeği de hatırlandığında, ortaya çıkarılan Ergenekon silahları ve operasyonu bize sanki derin devletin misyonunu tamamlamış kollarının tedavülden kaldırılarak yeni bir döneme hazırlanıldığını haber veriyor.
Ancak gerçeğin böyle tezahür ediyor oluşu, bugüne kadar derin devletin, Özel Harp Dairesi’nin tasfiyesini savunan bizleri, bu konuda tavır almaktan alıkoymamalıdır. Türkiye’nin gerçek anlamda demokratikleşmesini isteyenlerin, değiştirici bir politik özne olarak davranmakta zayıf kaldığı koşullarda, bu değişimlerin, Genelkurmay’ın da onayı alınarak devlet merkezli değişimler olarak gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Bunun böyle olmaması, emek ve demokrasiden yana olan güçlerin sürece aktif müdahalesine bağlıdır.
Fatih Polat

Evrensel'i Takip Et