Bunu evrensel insan hakları temel gazetecilik ilkesi doğrultusunda gerçekleştirir. Yani gerçekten, haktan, adaletten, ezilenden, ötekileştirilenden, barıştan, özgürlüklerden, demokrasiden yana olur.
4. kuvvet denmesi de bu yüzdendir. Bu yüzdendir ki iktidarlar/egemenler basını yedeğine almaya, denetime sokmaya çalışır.
Buna yanaşmayan, gazetecilik ilkelerine sadık duruş sergileyenler de olur. Bunu seçenler birçok mağduriyeti, baskıyı, ötekileştirilmeyi göze almış demektir.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bunun bolca örneği var.
Roboski olayı bunun en öğretici örneğidir. Türkiye’deki güçlü medya kuruluşları 35 köylünün Uludere sınırında F-16 savaş uçaklarınca bombalanarak öldürülmesini olaydan saatlerce sonra görebildi. O da genelkurmayın açıklamasından sonra oldu. Oysa yabancı basın saatler önce olayı duyurmuştu. Bu bir “atlatma” değildi. Daha doğrusu Türkiye’nin büyük medya kuruluşlarının vermek istemeyişinden kaynaklı bir durumdu.
Bu Star gazetesinde Taha Kıvanç’ın ileri sürdüğü gerekçeyle hiç açıklanamaz. Sayın Kıvanç 10 Ocak 2012 tarihli köşesinde medyanın olaya yaklaşımını şu sözlerle savunuyor: “Roboski olayının geç verilmesi ‘gizleme’ çabası veya ‘korku’ ile açıklanamaz. Makul açıklama yanlış yapmama konusunda titizlik göstermesi, olayı bilebilecek durumdaki kaynaklara doğrulatma çabasına girmesidir.”
Bu izah medyanın olaydan haberdar olduğunu teyit ediyor. Peki neden vermemiş? Gerçekten bir titizlik mi? Aynı titizliği Suriye’de olan bitenle ilgili ya da KCK davasında göremiyoruz. Veya başka bir çok konuda... Bu durumda bu “titizlik” ya da “yanlış yapmama kaygısı”nın nedeni başka bir şey olsa gerek.
Öyle olmasa 35 kişinin yaşamını yitirmesi ilk anda duyurulur, sonraki saatlerde ise nedenleri verilirdi. Anlaşılan bu hassasiyet birilerinden işaret alınmasıyla ilgilidir. Birkaç ay önce basına yapılan “ince ayarı” hatırlayalım! Ayarlama Roboski olayında da devam ediyor. Mavi Marmara olayında İsrail’den özür ve hesap isteyen medyanın Roboski olayındaki hali tam tezattır.
Olayın üzerine gitmek yerine kaymakamın dövülmesi önemsendi, öne çıkarıldı. Hükümetten “Roboski için sadece tazminat verilecek” açıklamasına karşı “Neden hâlâ bir özür dahi dilenmiyor?” sorusu sorulamadı.
İşin doğrusu Roboski olayında hükümetten önce basının halktan özür dilemesi gerekmez mi?
(*) 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi/Kocaeli
Evrensel'i Takip Et