25 Kasım 2008 00:00
Akreditasyon iptali yargıda
Muhabirimiz Sultan Özer, akreditasyon iptalini yargıya taşıdı. TGS ile birlikte dava açan Özer, bir hak ihlali ve sansür ile karşı karşıya kaldığını söyledi
Başbakanlık tarafından akreditasyonu yenilenmeyerek Başbakanlığı izlemesi engellenen muhabirimiz Sultan Özer, yürütmenin durdurulması ve akreditasyon uygulamasının iptali istemiyle dün Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ile birlikte Ankara İdare Mahkemesine dava açtı.
TGS Disiplin Kurulu üyesi olan muhabirimiz Sultan Özer adına, Avukat Meliha Selvi tarafından Ankara İdare Mahkemesine açılan dava dilekçesinde, yürütmenin durdurulması ve kararın iptali istendi.
Dava açılmasının ardından mahkeme önünde açıklama yapan Özer, gazetecilerin yoğun katılımına teşekkür ederek, Bunu meslek dayanışması açısından önemsiyorum dedi. Başbakanlığın, kendisiyle birlikte 7 gazetecinin akreditasyonunu yenilemediğini kaydeden Özer, Üstelik de çok keyfi bir biçimde, aslında sansür niteliğinde bir engelleme dedi. Özer, bu hak gaspına karşı TGS aracılığıyla yürütmenin durdurulması ve iptali istemiyle dava açtıklarını hatırlattı.
Çözüm beklerken keyfi uygulama geldi
TGS Ankara Şubesi Başkanı Turgut Dedeoğlu ise akreditasyon konusunun ülkemizde hâlâ bir sorun olarak gündemde olduğunu belirterek, Bizler sorunun çözümünü beklerken, yeniden keyfi değerlendirmelerle karşılaşıyoruz dedi. Akreditasyon iptallerinin sadece gazetecileri mesleklerini yapmaktan alıkoymadığını, aynı zamanda halkın bilgilenme hakkını da yok saydığını kaydeden Dedeoğlu, Asker, akreditasyon yoluyla birilerini karargah dışında bırakıyor, Başbakanlık kurallara uymadı diye akreditasyon iptal ediyor diye konuştu.
Bu ülkede sistemin adı demokrasi ise ülkenin anayasasında hukuk devleti olduğu kayda geçirilmişse, herkesin karşısındakine tahammül etmesi gerektiğini ve gazeteciler ve gazetelerden ağzı yananların haklı olduklarına inanıyorlarsa, haklarını yargı yoluyla aramaları gerektiğini belirten Dedeoğlu, iktidar ya da muhalefetin, asker-sivil bürokrasinin bundan başka yapacağı bir şey olmadığını hatırlattı.
Tekrarlıyorum: sistemin adı demokrasi ise ve hukuk devleti olma sıfatı Anayasada özellikle belirtilmişse, halkın haber alma hakkını kullanan medyanın özgürlüğü, kızanlar, küsenler tarafından da korunmak zorunda diyen Dedeoğlu, ulusal güvenlik ya da terörle mücadele gibi kavramların da bu gerçeği değiştiremeyeceğini söyledi.
Basın özgürlüğü hatırlatması
Siyasiler de, asker-sivil bürokrasi de medyanın halk adına bekçilik yaptığını unutmamalı uyarısı yapan Dedeoğlu, Yalan yanlış, abartılı habercilik anlayışına verilecek en etkili cevabın bu tür haberleri yapanları tehditle, baskıyla, sansürleyerek, boykot çağrıları yaparak, akreditasyon uygulayarak sindirip yok etmek değildir. O yayınlara en etkili cevabı yalandan dolandan, abartıdan hoşlanmayan gazeteciler ve gazeteler verecektir diye konuştu.
Basın özgürlüğünden taviz vermeyeceklerinin altını çizen Dedeoğlu, Hukuk devletine olan güvenleri sonucu Başbakanlık Basın Merkezinin uygulamasını Gazeteci Sultan Özer adına İdare Mahkemesine taşıyoruz dedi. Dedeoğlu sözlerini, İnanıyoruz ki buradan çıkacak karar, basına uygulanan sansürün ortadan kaldırılmasına yardımcı olacak ve her kurumun kendi gazetecisini yaratma çabasına da set çekecektir diye bitirdi.
Basın açıklamasına TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü ve Petrol-İş Ankara Şubesi Başkanı Mustafa Özgen ile şube yöneticileri de destek verdi.
Gazetecilere çok açık tehdit
Avukat Meliha Selvi tarafından Başbakanlık aleyhine açılan yürütmeyi durdurma ve duruşma istemli dava dilekçesinde, Başbakanlığın belirlediği bütün şartları taşımasına, 11 yıllık sarı basın kartı sahibi ve 8 yılı aşkın süredir Başbakanlık muhabiri olmasına rağmen müvekkili Sultan Özerin kartının iptal edildiği hatırlatılarak, uygulamadaki keyfiliğe dikkat çekildi.
Özerin ve gazetesinin Başbakanlığa yaptıkları, iptal işleminin ortadan kaldırılmasına ilişkin başvuruların da yanıtsız bırakıldığı ve hatadan dönülmediği kaydedilen dava dilekçesinde, akreditasyon iptaline ilişkin gazetecilerin kişilikleri ile ilgili açıklamasının da gazetecilerin meslek yaşamlarının bitirilmesi anlamına geldiği dile getirildi.
Bu uygulamanın, Sansür, halkın haber alma özgürlüğünün engellenmesi sonucunu ortaya çıkaracak nitelikte bir idari işlem ve Gazeteciler üzerinde çok açık bir tehdit olduğu ifade edilen dilekçede, kararın iptali istendi. Akreditasyon uygulamasının Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AB müktesebatına aykırı olduğu da vurgulanan dilekçede, Ankarada gazeteciliğin, asıl olarak resmi kurumlar nezdinde yapıldığı hatırlatılarak, telafisi imkansız zararlara yol açmadan önce kararın iptal edilmesi istendi. (Ankara/EVRENSEL)
Avrupalı gazetecilerden tepki
Başbakanlık basın danışmanlığı tarafından 7 gazetecinin akreditasyonunun iptaline Avrupalı gazetecilerden tepki geldi.
2009 Avrupa Kültür Başkenti Linzde toplanan Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Genel Kurulunda Türkiye'de 7 gazetecinin Başbakanlık akreditasyonlarınının yenilenmemesi de tartışılarak, Akredidasyon uygulamaları gazetecileri cezalandırmaya dönük bir araç olarak kullanılamaz denildi.
Avusturya'nın Linz kentinde toplanan AEJ Genel Kurulunda L. Doğan Tılıç yeniden Yürütme Kurulu üyeliğine seçilirken, Recep Güvelioğlu da Denetleme Kurulu üyesi oldu. Medyaya olan güvenin azalmasının nedenlerine ilişkin tartışmaların yapıldığı ve farklı ülkelerdeki gazetecilikte yaşanan durumlara ilişkin raporların konuşulduğu Genel Kurulun ikinci gününde, bir Ermeni gazeteci Edik Baghdasaryan'ın Erivan'da saldırıya uğraması kınandı. Başbakanlık akreditasyonları yenilenmeyen Türkiyeden 7 gazetecinin durumuna ilişkin bir önerge de Genel Kurul Kararı olarak kabul edildi.
Önergede; Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ), bütün ülkelerde olduğu gibi, Türkiyedeki basın özgürlüğü durumunu da yakından izlemektedir. Linzde toplanan kongremiz, 7 Türk meslektaşımızın Başbakanlık akreditasyonlarının yenilenmemesini üzüntüyle karşılamıştır. AEJ akreditasyon uygulamalarının gazetecileri cezalandırmaya dönük bir araç olarak kullanılmasına şiddetle karşı çıkar ve tam da ekonomik kriz gerekçe gösterilerek kitlesel işten çıkarmaların yaşandığı bir dönemde akreditasyonları yenilenmeyen 7 meslektaşımızla ilgili kararın tekrar gözden geçirileceğini umar denildi. (Linz/EVRENSEL)