20 Ocak 2012 15:58

Tuvale yansıyan modernleşme

İsmail Afacan

Yeni yapılan özel galerisinde, dönem salonlarına uygun şeklinde tasarlanan serginin bilimsel danışmanlığını Prof. Dr. Semra Germaner ve Doç. Dr. Ahu Antmen üstleniyor. Tanzimattan cumhuriyetin ilk yıllarına yolculuğa çıkaran sergi, Türk Modernleşmesini resim sanatı üzerinden gözlemleme imkanı tanıyor.

Tanzimat ve cumhuriyetin ilk yıllarını kapsayan resimler üç döneme ayrılıyor. İlk olarak Fransa’da eğitim alan asker kökenli ressamlar kuşağının ürünleriyle başlıyor. Bu dönemin eserlerinde ağırlıklı olarak yapılan çalışmalar: natürmort, portre ve manzara. İkinci dönem ise Çallı Kuşağı olarak da bilinen 1914 kuşağı eserlerinden oluşuyor. Bu dönemde ise 2. Meşrutiyetin özgürlük havası yansıyor. İbrahim Çallı, Hüseyin Avni ve Halil Paşa’nın Nü çalışmaları bu dönemin özgünlüğü olarak beliriyor. Üçüncü dönem ise Çallı Kuşağı’nın eğitimciliğe başladığı cumhuriyetin ilk yıllarında yetiştirdiği gençlerden oluşuyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında manzara resimlerinde değişiklik gözlemleniyor. Artık ressamlar İstanbul dışındaki Anadolu illerindeki manzaraları tuvale yansıtıyor. Ayrıca Nazmi Ziya Güran’ın ‘Taksim Meydanı’ adlı eseri bu dönemin çarpıcı eserlerinden. Bu üç dönemin ve üç kuşağın çalışmalarında kadının modernleşmenin simgesi olarak işlendiğine, geçirdiği değişime tanıklık ediyoruz.

Yaklaşık 100 eserin yer aldığı sergide Osman Hamdi Bey imzalı ‘Naile Hanım’ portresi Türkiye’de ilk defa sergileniyor. Halil Paşa’nın Paris Fuarı’nda 1889’da sergilenen ve Bronz Madalya ile ödüllendirilen ‘Madam X’ eseri ilk defa ödül belgesi ile sergileniyor.     

PORTRE-MANZARA-NATÜRMORT

Tanzimat Fermanının yayınlanmasıyla birlikte başlayan yenileşme ile gelişme gösteren sanat dallarından birisi de resim. Sultan Abdüllaziz’in saltanat dönemi bu süreci ilerletir. Saray Yaveri, Ressam Şeker Ahmed Paşa danışmanlığında Dolmabahçe Sarayı’nda zengin bir resim koleksiyonu oluşturulur. Osmanlı Sarayı’nın emrinde çalışan Guillemet’in 1874’te ilk resim akademisini açması resim sanatının gelişimini hızlandırır. Osman Hamdi Bey, Halil Paşa kendi imkanlarıyla Şeker Ahmed Paşa ve Süleyman Seyyid Bey’in devlet desteğiyle Fransa’ya gönderilmesi  Türk Resminin ilk önemli kuşağının doğmasını sağlar. Gerome ve Boulanger gibi ressamların yanında eğitim gören Osman Hamdi ve Halli Paşa figürlü anlatımın uzantısı olarak portreye yönelir. Ressamlarımız bu padişah portreciliğinden başka bir anlayışın bulunmadığı ülkede sıradan insanların ve yakın çevrelerindeki kişilerin portrelerini yapmaya yönelirler. Sergilenen koleksiyonda dikkat çeken eserler arasında Osman Hamdi Bey’in ‘Naile Hanım Portresi’, ‘Kokona Despina’, ‘Zeybek Portresi’ Halil Paşa’nın ‘Pembeli Kadın Portresi’, ‘Şakayıklar ve Kadın’, ‘Madam X’ tabloları yer alıyor. Bu dönemin manzara resimleri başkentle sınırlı. Bağlar, bahçeler, parklar ve ormanlar resimlenen doğal alanlar. Şeker Ahmed Paşa’nın ‘Orman’, ‘Ormanda Karaca’ Hüseyin Zeki Paşa’nın ‘Yıldız Parkı’ Halil Paşa’nın ‘Bostancı Deniz Hamamı’, ‘Çengelköy Vapur İskelesi’ çalışmaları dikkatleri üzerine topluyor. O dönemin ressamlarının ‘Yemiş Resimleri’ dediği, bizim Fransızca’dan bildiğimiz Natürmort çalışmaları özenli ve başarılı çalışmalar. Bu alanda çok sayıda başarılı örnek veren ressamlarımız meyve ve çiçeklerden oluşan ‘Natürmort’ eserler ile  sergideki özgün yerlerini almış.  Şevket Dağ’ın ‘Meyveler Çiçekler’, Hüseyin Zekai Paşa’nın ‘Karpuzlu Natürmort’, ‘Güllü Natürmort’ ve ‘Meyveli Natürmort’ isimli tabloları gözleri üzerine topluyor.

RESİMDE ÇIPLAKLIĞIN KEŞFİ

20. yüzyılın başarında Sanayi-i Nefise’de açılan Avrupa Sınavını kazanan ve ayrıca kendi olanaklarıyla 1909-1910 yılında Avrupa’ya giden, Paris’te Julian Akademisinde eğitim gören 1. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla yurda dönen gençler; İbrahim Çallı, Nazmi Ziya Güran, Hüseyin Avni Lifij, Namık İsmail gibi isimler ikinci kuşağı oluşturur. Bu kuşak “1914 Kuşağı” ya da “Çallı Kuşağı” olarak tanınır. Kendi izlenimlerini ve kişisel yorumlarını tuvale yansıtmaları Türk İzlenimcileri olarak anılmalarını sağlar. Bu dönemin en özgün yönü ise nü çalışmalarıdır. O zamanın koşullarında ülke sınırları içinde çıplak kadın resmi yapmanın imkanı yoktur. Paris’teki atölyelerde nü çalışmaları yapan gençler bu alanda başarılı örnekler verir. 1920’den itibaren Galatasaray salonlarında nü çalışmalar sergilenmeye başlar. Çallı Kuşağının nü eserler vermesinde 2. Meşrutiyet Döneminde hızlanması tesadüf değildir. Halil Paşa’nın 4 eserden oluşan nü isimli çalışması ilk olması açısında önemli ayrıca Halil Paşa’nın nüsü daha anatomik bir özellik taşır. İbrahim Çallı’nın nü, ‘Kadın ve Kuğu’ ve Hüseyin Avni Lifij’in ‘Alegori’ isimli tabloları romantik izler taşır.

TUVALE ANADOLU YANSIYOR

Çallı Kuşağı’nın genç ressamları eğitimciliğe başlamasıyla birlikte cumhuriyetin ilk yılları yeni bir ressam kuşağının yetişmesine olanak sağlar. Bu dönemde manzara resimlerinde Bursa, Amasya gibi Anadolu kentleri ressamların fırçaları aracılığıyla yer edinmeye başlar. Sergide yer alan tek kadın ressamımız Hale Asaf’ın ‘Bursa’ ve Ali Avni Çelebi’in ‘Amasya’nın Deresi’ isimli çalışmaları ressamların gözlerinin İstanbul dışına çıkışını yansıtıyor. Bu çalışmalar yeni cumhuriyetin diğer Anadolu şehirlerine önem vermeye başlamasıyla paralel şekilleniyor. Nazmi Ziya Güran’ın ‘Taksim Meydanı’ isimli çalışmasında cumhuriyet modernleşmesini Taksim Meydanı’ndaki gezinti yaparken görüyoruz. Modern giyimli kadınlar  sosyal yaşamın merkezinde.

Cumhuriyet kuşağı ressamları arasında Fikret Mualla ayrıksılığı ile göze çarpıyor. 1939 yılında Fransa’ya giden Fikret Mualla’nın bohem ve çalkantılı yaşantısı başlar. Alkolik olan Mualla, birçok tablosunu yok pahasına sanat tacirlerine bırakır. Fikret Mualla’nın resimleri bu atmosferde şekillenir. Kendi Paris dünyasını resimleyen Mualla’nın ‘Sokak-Mavi’, ‘Sokak-Beyaz’, ‘Bistro’ ve ‘Cannes’ tabloları sokak yaşantısı ve küçük burjuva bohemi yansıtıyor.
(İstanbul/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et