14 Haziran 2008 01:00
10 Mart'ta ve devamında Uludağ Üniversitesi'nde neler olduğunu hemen herkes biliyordur. Ama bilenler hep taraflı olarak anlatılan şeyleri duymuştur. Öğrencilerden çok büyüklerin konuşması sanki her şeyi hep onlar biliyormuş(!) gibi davranmaları insanların bizde bir önyargı oluşturmalarına sebep olmuştur. Bu yaşanan olayların içinden biri olarak insanların gazetede ve medyada duydukları ile benim anlattıklarım arasındaki yedi veya daha fazla farkı bulsunlar istiyorum.
Evet , 10 martta çoğu üniversiteli olmayan 60 kişilik ülkücü-faşist grup okulun çardaklarında oturan 6 kişiye demir sopalarla saldırdılar. Buna haklı olarak tepkimizi gösterdik Rektörlükten jandarmadan ve yurt müdüründen güvenliğimizin sağlanmasını diledik. Her nedense ülkücü 60 kişiye nasıl yetelim diyen jandarma bize (250 kişiye) coplu biber gazıyla saldırmıştır. 75 kişi gözaltına alındık türlü baskılara maruz kaldık serbest bırakıldıktan sonra savcı iki haftada bir yakalama emri çıkarttı ve 5 kişi tutuklandı.
Bu belki bizi üzüyordu ama dayanışma gücümüzü daha da arttırmıştı. Biz yanlış bir şey yaptığımıza inanmıyorduk. Tutuklamalarda sonra dayanışmayı daha da büyütmek için kurumlara gidiyor onlardan destek istiyorduk. Gazetelere yazı gönderdik en önemlisi okuldaki öğrencilerin desteğini sağlamak için kampanya düzenledik. Arkadaşıma dokunma kampanyasıyla birçok insana ulaştık. Bu hem bizi hem de tutuklu arkadaşlarımızı motive ediyordu.
Bu yaşadıklarımız karşısında okuldan jandarmadan belki yara aldık fakat biz inancımızdan, özgürlükten, eşitlikten, adaletten vazgeçmedik. Bizi tek tip olmaya zorlayan, tek tip düşünmemizi isteyen baskılara karşı sesimi yükseltmeye devam edeceğiz. Bitmedi sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek .
Uludağ Üniversitesi öğrencisi Sevgi Demir (BURSA)
Evrensel'i Takip Et