12 Haziran 2008 00:00

Sevgi neydi? Sevgi emekti

Hayatını kaybeden Kırgız yazar Cengiz Aytmatov, bizde en çok, filme çekilen ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ eseriyle tanınıyordu

Paylaş

Almanya’nın Nünberg kentinde tedavi gördüğü hastanede önceki gün yaşamını yitiren Cengiz Aytmatov, “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Gün Uzar Yüzyıl Olur”, “Toprak Ana”, “Cemile” gibi dünyada hayranlıkla okunan onlarca eserin yazarıydı. Aytmatov ülkemizde en çok “Selvi Boylum Al Yazmalım” ile tanınıyordu.
Ünlü Yönetmen Atıf Yılmaz tarafından 1977 yılında çevrilen, Kadir İnanır ile Türkan Şoray’ın baş rollerini paylaştığı Türk sinemasının başyapıtlarından “Selvi Boylum Al Yazmalım”ın esin kaynağıydı Cengiz Aytmatov... Yazarın 1961 yılında kaleme aldığı “Selvi Boylum Al Yazmalım” adlı eserinden beyaz perdeye aktarılan, Cahit Berkay’ın müziğiyle belleklerde silinmez iz bırakan film, Cengiz Aytmatov’un Türk halkına bir hediyesiydi. Aytmatov, eserinde emeğin sevgideki rolünden söz ediyordu.
Dünya edebiyat literatüründe sıkça kullanılan “Mankurt” veya “Mankurtizm” kavramının isim babası da Cengiz Aytmatov’du. Aytmatov, insanın kendi özüne yabancılaşması neticesinde kişiliğini ve kültürel hafızasını kaybetmesini, zihni yönden köleleşmesini, eserlerinde “mankurtizm” kavramıyla çarpıcı bir şekilde izah ediyordu. “Beyaz Gemi”, “Gün Uzar Yüzyıl Olur”, “Cengiz Han’a Küsen Bulut”, “Dişi Kurdun Rüyaları” gibi romanlarında Aytmatov, “mankurtizme”, sıkça yer veriyordu.
“Gün Uzar Yüzyıl Olur” adlı romanında belleği silinen Mankurt oğul, annesi Nayman Ana’yı öldürürken, aslında kendi geleceğini katletmiş oluyordu. Annenin temsil ettiği barış, sevgi dolu yaşatıcı ve kapsayıcı değerler bütünü, Mankurtlaştırılmış, robot hale dönüştürülmüş kişilikler için hiçbir önem taşımıyordu. Eserlerinde mankurtlaştırmaya karşı çıkan Aytmatov, insanı dirilmeye, uyanmaya, aktif olmaya, töresine, örfüne, geleneğine ve geleceğine sahip çıkmaya çağırıyordu.
Aytmatov’un hayatı
Kırgızistan’ın Talas eyaletine bağlı Şeker köyünde 1928 yılında dünyaya gelen Aytmatov, babası Törekul’un görevi nedeniyle bir süre Moskova’da eğitim gördü. Annesi ve üç kardeşiyle yeniden Şeker köyüne dönen Aytmatov, sığındığı babaannesi Ayımkan Hanım ve halası Karakız’dan eski Kırgız efsanelerini, masallarını ve halk türkülerini dinledi. Bu yüzden Aytmatov, eserlerinde sıkça yer verdiği efsaneleri ve halk kültürünü öğrendiği babaannesi ve halası için “beni yeniden doğuran iki insan” diye bahsetti. II. Dünya Savaşı sırasında Aytmatov, kolhozlarda katiplik, postacılık ve vergi memurluğu yaptı. Böylece vatandaşlarını, kurumları, büyük acılar karşısında insanların durumlarını yakından tanıma imkanı buldu. Bütün bu deneyimlerini daha sonraki eserlerinde malzeme olarak kullandı.
Kırgızistan’da üniversite eğitiminin ardından yazılar kaleme almaya başlayan Aytmatov, “büyük yaratıcı yeteneği” nedeniyle 1956 yılında Moskova’daki Yüksek Edebiyat Kurslarına kabul edildi. Aytmatov’un bu sırada kaleme aldığı “Cemile” adlı eseri 1958 yılında Sovyetlerin en önemli dergisi Novy Mir’de yayınlandı. Ünlü şair, eleştirmen Aragon’un yazısında “Cemile’yi dünyanın en güzel aşk öyküsü” diye nitelendirmesi bütün dünyanın Aytmatov’u tanımasını sağladı.
Aytmatov, Sovyetler Birliği’nin en büyük sanatkarlık ödülü sayılan “Lenin Edebiyat Ödülü”nü 1963 yılında “Bozkırlar ve Dağlardan Masallar” adlı öykü kitabı ile aldı. 1968 yılında Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’nü kazanan Aytmatov, aynı yıl Kırgızistan’ın “milli yazarı” seçildi.
Romancılığa kaydı
Aytmatov’un edebi seyri bu yıllarda hikayecilikten roman yazarlığına doğru kaydı. İlk romanı olan Toprak Ana, 1963 yılında yayınlandı. Yine aynı yıl yayınlandığı sırada büyük heyecan uyandıran “Elveda Gülsarı”yı kaleme alan Aytmatov, daha sonraki yıllarda çeşitli yayın organlarında hikayelerini yayınlatmaya devam etti. 1964 yılında kaleme aldığı “Kızıl Elma” ve 1969’da “Oğulla Buluşma” hikayelerinden sonra, 1970 yılında edebiyat dünyasında yankı bulan “Beyaz Gemi” romanını yayınladı. Aytmatov’un, daha sonra 1972’de “Asker Çocuğu” hikayesi, 1975’de Kazak yazar Kaltay Muhammedcanov’la birlikte “Fuji-Yama” adlı tiyatro eseri, 1976’da “Sultanmurat”, 1977’de “Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek” hikayeleri okurla buluştu. 1980 yılında kaleme aldığı “Gün Uzar Yüzyıl Olur” romanıyla büyük yankı uyandıran Aytmatov, 1986 yılında yayınlanan “Dişi Kurdun Rüyaları” isimli romanıyla da yazarlık seyrini yerelden, evrensel alana taşıdı. Büyük Yazar, 1990 yılında ise “Beyaz Yağmur”, “Yıldırım Sesli Manasçı” ve “Cengiz Han’a Küsen Bulut” adlı romanlarını okuyucuyla buluşturdu.
Aytmatov, 1978 yılında Yüksek Sovyet Prezidiumu tarafından “Sosyalist İşçi Kahramanı” olarak ödüllendirilirken, 1983’de de “Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü”nü ikinci kez kazandı. Gorbaçov döneminde Sovyet Parlamentosu Kültür ve Ulusal Diller Komitesi Başkanlığı ve Sovyet Yazarlar Birliği Sekreterliği görevlerinde bulunan Aytmatov, Sovyetler Birliği dağılmadan önce Gorbaçov’un beş danışmanından biriydi.
Cengiz Aytmatov, edebi çalışmalarına ek olarak, 15 yıl Avrupa’da SSCB ve Kırgızistan’ın büyükelçiliğini yaptı. Avrupa Birliği, NATO, UNESCO ve Benelüks ülkelerinde görev yaptı.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Sadık Tural başkanlığında oluşturulan “Cengiz Aytmatov İçin Nobel Komitesi” Aytmatov’u 80. doğum yılında Nobel’e aday göstermek üzere hazırlık yapıyordu.
Aytmatov, bir Rus televizyon kanalının belgesel çekimleri için gittiği Tataristan’ın başkenti Kazan’da 16 Mayıs’ta ani böbrek rahatsızlığı geçirmesi üzerine hastaneye kaldırılmıştı. 79 yaşındaki yazar, 18 Mayıs’ta ambulans uçakla Almanya’ya nakledilmişti. Öte yandan, Kırgızistan’da 2008 yılı, “Cengiz Aytmatov Yılı” ilan edilmişti. (KÜLTÜR SERVİSİ)
ÖNCEKİ HABER

çocukluk

SONRAKİ HABER

Tuzla tersanelerini anlatan film bugün gösteriliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa