02 Şubat 2012 10:11

Alavere, dalavere sendikalar baraj altına

AKP’ustalık dönemi. Her alanda olduğu gibi, sendikal yasaların değiştirilmesi süreci ustalık dönemine denk getirildi. Ustalık dönemi her şeyi ince eleyip, sıkı dokuma dönemi olarak ta karşımıza çıkıyor. Kürt sorununda olduğu gibi, sendikal alanda ustalık sergiliyor. Ne yaptı Kürt sorununda, binlerce Kürdü gözaltın

Alavere, dalavere sendikalar baraj altına
Paylaş
Seyit Aslan

AKP’ustalık dönemi. Her alanda olduğu gibi, sendikal yasaların değiştirilmesi süreci ustalık dönemine denk getirildi. Ustalık dönemi her şeyi ince eleyip, sıkı dokuma dönemi olarak ta karşımıza çıkıyor. Kürt sorununda olduğu gibi, sendikal alanda ustalık sergiliyor. Ne yaptı Kürt sorununda, binlerce Kürdü gözaltına alıp senelerce hapse tıkayarak açılım yapmış oldu. Bunu sorunun çözümü adına yaptı. Susacaksın, sineceksin, korkacaksın işte açılım son versiyonu böyle. Demokrasi meselesinde usta. Basın özgürlüğünde durum farklı değil. AKP her bir meseleyi ustalıkla çözerek geliyor ve sıra sendikal yasalara geldi. Taktik ustaca, önce yanlızlaştırıp köşeye sıkıştırıyor, şantaj ve tehdit ediyor, kolunu, kanadını kırıyor, sonra bir hamle ile istediğini yapıyor. Sendikal yasalarda süreç böyle işliyor. Yıllardır bugün değiştireceğim, yarın değiştireceğim, hele siz aranızda anlaşın biz değiştirelim diyerek yıllarca sendikaları, sendikacıları oyaladı. 12 Eylülü yargılıyorum diyor, ama yasalarını koruyor, değiştirmiyor. Son olarak noter şartı kaldırılacak, barajlar binde beşe düşecek, iş yeri ve ülke barajı düşecek denerek bir rahatlatma hamlesi yaptı ve süreç böyle işledi. Sendikaların ve sendikacıların ağzına bir parmak bal çaldı, meğersem bal dediği şey zehirmiş. Yasa bunların dediği gibi çıkarsa mevcut yasada sözleşme yapanlar yapamaz hale gelecek. Yasanın kırıntı içeren haliyle meclise gelmemesi için hükümetin bakanları imza atmadı ve sermayenin çıkarları için direndiler. TİSK direndi ve kulis faaliyeti yürüttü, sermaye için bu anlaşılır. Ya Türk-İş konfederasyonu ve içindeki bazı sendikalara ne demeli. Onlarda yasanın böyle geçmesine karşı kulis faliyeti yürütmekte geri durmadılar. Barajları aşağı çekmek onların işine gelmedi. Noter şartının kalkması olmazdı. Yani kısacası mevcut yasalar devam etmeliydi. İşçinin sendikalı olma hakkı, sendika seçme hakkı, bunlar boş şeylerdi. Önemli olan o koltuklarda oturup sıcak kahvelerini içip, camdan dışarı bakarak gününü gün etmekti. Binlerce lira maaş alarak ceplerini doldurmak ve aidatlar yetmediği koşullarda sendikanın mal varlığını satarak duruma çözüm bulmaktı. Nasıl olsa devletin koruması altında, 12 Eylül yasaları bugüne kadar getirmişti. Şimdi bir otuz yılda Tayyip yasaları kendilerini böyle koruyacak zırha büründürecek ve bir otuz yıl daha saltanat sürdürecekler. Hadi bunlarda haklı diyelim, eğer yasalar değişse durumları sarsılacak ve yönetecek işçi bulamaz, üzerinde saltanat sürdürecek etiket olmayacak. O nedenle yasanın değişmesine karşılar, yada değişse bile mevcut durumlarını koruyacak dayanaklar olsun isterler. Peki SGBP bu duruma ne diyor. Onlar gerçekten bu yasaların değişmesini istiyorlar mı, sendikalarda demokratik yasalar olsun istiyorlar mı? Sendikal hak ve özgürlükler genişlesin, barajlar ve noter şartı kalksın diyorlar mı? Şu ana kadar böyle bir emare göremedik, yada kamoyu ne düşündüklerini bilmiyor. Bunlar demokrasi, sendikal hak ve özgürlükler meselesinde önemli noktalar. Kürt sorunu çetrefelli, bu konuda bir şey söylemek ve yazmak kolay değil biliyorum. Sendikal hak ve özgürlükler meselesi kimin elini tutuyor, bu durum kimi engelliyor. Anlamakta güçlük çekiyorum. Bizim cenahta ise durum farklı değil. Konuşup gereğini yapmıyorlar. Yasa meclise dayanınca, iki laf bir eylem ile iş geçiştiriliyor ve görev yapılmış oluyor. Hak-İş ise şaşkın, son değişiklik işlerine yaramıyor. Değişecek yasalar bürokrat ve uzlaşmacı kimi sendikaların işlerine yaramadığına göre, işçi sınıfının işne yaramayacağı daha açık. Sendikal hak ve özgürlükler genişletmediği kesin. AKP bir kez daha sendikaların kalesine otuz yıl çıkaramıyacakları bir gol atmış oldu. Hemde Türk-İş merkezini ve bazı sendikalarını dayanak yaparak attı golünü. Burada şu çıkıyor, AKP nasıl devleti kutsadıysa ve devlet AKP’yi kutsadıysa, AKP yeniden Türk-İş konfederasyonunu işçi sınıfını dizginlemek ve yedeklemek için anlaştığı ortaya çıkıyor. Yani anlayacağının önümüzdeki dönem Türk-İş ne kadar ben hükümetin arka bahçesi olmayacağım desede, bilinki o kadar AKP hükümetinin dayanağı olacak. Heleki işsizlik ve yoksulluğun artığı koşullarda ve kimi yerlerde işçilerin arayışlarının belirtisinin ortaya çıktığı bir süreçte yeni bir emniyet sibobuna ihtiyaç var. AKP bunu Hak-İş konfederasyonuyla başaramayacağını anlamış olmalı ki, tam barajları binde beş olarak yapacağını ilan etmişken yeniden yüzde üçe ve gerçek veriler üzerinden ele alınacağını ilan ediyor. Bu şu anlama geliyor, 100 sendikanın büyük çoğunluğu zaten yetkisiz kalacak, kalanlar hükümet ve devlet tarafından baskı altına alınacak ve sermaye işlerini tıkır tıkır sürdürecek. Konfederasyonlar içinde, muhalif olanlar, muhalefet edenler bile bir araya gelememiş oldu. Yarın kıdem tazminatı ve özel istihdam büroları gündeme geldiğinde tablo şimdiden belli oluyor. Şimdi bir kez daha durup düşünme ve bu duruma tavır alma zamanıdır. İş yerlerinde ve şubeler düzeyinde mücadeleden yana olanların sendika ve konfederasyon ayrımı yapmadan birleşme zamanıdır. Yarın geç olabilir.  

*Gıda-İş Genel Sekreteri

ÖNCEKİ HABER

İstatistiklere asılı yetki

SONRAKİ HABER

Kar sürüyor Türkiye donuyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa