29 Nisan 2008 05:00

KENTTENGELEN


Milli Eğitim Bakanlığı, 2005 yılında Anadolu Liselerine Öğretmen Seçimi konulu bir genelge yayınlayarak, Anadolu lisesine dönüştürdüğü 350 genel lisenin öğretmen ihtiyacını karşılama yoluna gitmişti.
Adı geçen genelge hükümleri, Millî Eğitim Bakanlığı Anadolu Liseleri Öğretmenlerinin Seçimi Ve Atamalarına İlişkin Yönetmeliğine aykırıydı. Çünkü yönetmelik Anadolu liselerine atanma kriteri olarak atanma şartını “sınav” olarak koyarken genelge hükümleri sınavsız atama yapmıştı ayrıca Anadolu lisesine dönüştürülen 350 genel lisede çalışan öğretmenlere bir hak verilmemişti. Bunun üzerine; Eğitim-Sen genelgenin bazı maddelerinin iptali için, Türk Eğitim-Sen genelgenin tamamının iptali için Danıştay nezdinde dava açmıştı. Danıştay ikinci Dairesi açılan bu dava dosyalarını birleştirerek genelgenin yürütmesinin durdurulmasına karar vermişti. Bu karar 11.5.2006 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığına tebliğ edilmiştir. Eğitim-Sen; yürütmeyi durdurma kararını gerekçe göstererek söz konusu genelge doğrultusunda yapılan atamaların geri alınması için Milli Eğitim Bakanlığına 29.6.2006 tarihinde başvurmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı bu başvuruyu herhangi bir cevap vermeyerek ret etmiştir. Bunun üzerine Eğitim-Sen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Müsteşar Necat Birinci ve Personel Genel Müdürü Remzi Kaya hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından ilgililer hakkında soruşturma izni verilmemiş, Eğitim-Sen Bu kararın kaldırılması için Danıştay 1 Dairesi’ne itirazda bulunmuş, itirazı inceleyen Danıştay, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Necat Birinci ve Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürü Remzi Kaya hakkında hazırlık soruşturması açılmasına karar vererek yargılanmalarının önünü açmıştı.
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Necat Birinci Milletvekili seçildiğinden yargılaması durduruldu. Milli Eğitim Bakanlığı, yargı kararlarını uygulamak yerine, başta Eğitim-Sen olmak üzere sendikaları suçlama yoluna gitti. Anadolu liselerinde görev yapan ve şu an ne olacağını düşünen öğretmenleri bu duruma düşüren bakanlık yöneticileridir. Bu sürecin sorumluluğu tümüyle hukuka aykırı işlemleriyle ve suç oluşturan eylemleriyle Milli Eğitim Bakanlığına aittir. Çünkü;
1-Öncelikle 350 liseyi gerekli altyapıyı hazırlamadan Anadolu lisesine dönüştürmüş, bundan doğan öğretmen ihtiyacını karşılamak için mevzuatta açıkça sınav öngörüldüğü halde genelgeyle öğretmen alımını gerçekleştirmiştir,
2-Yargı kararı uyarınca Milli Eğitim Bakanlığı en geç 10.4.2006 tarihinde anılan genelgeyle atanan öğretmenleri geri alması gerekirken geri almamış, yargı kararını uygulamamıştır,
3- Yargı kararını uygulamaması nedeniyle 10.4.2006 tarihinden birçok kez yapılan sınavla Anadolu lisesi öğretmen alımlarına anılan genelgeyle atanan öğretmenler başvuru yapamamıştır.
Görüldüğü gibi gerçekleşen tipik bir AKP icraatıdır. Popülizm kaygısıyla Anadolu lisesi taleplerine yanıt vermek adına bir gecede 350 lise Anadolu lisesine dönüştürülmüş ve hukuku çiğnemek dahil her şey göze alınarak sınavsız öğretmen alımı yapılmıştır. Çünkü AKP’nin kadrolaşma amacı için nesnel bir yöntem olan sınav yerine genelge daha uygun bir yöntemdir. Bu gözü karalık yargı kararından sonra da devam etmiş ve yargı kararını uygulamamak için iki yıla yakın direniş gösterilmiştir. Bu inat genelgeyle atanan öğretmenlerin sınavla Anadolu lisesi öğretmen alımlarına başvuru yapmasını engellemiştir. Bu süreçte AKP’nin iki mağduru vardır. Birincisi ülkemizdeki eğitim-öğretim düzeni, hukuk ve kamusal çıkarlardır. İkincisi usulsüz ve hukuka aykırı işlemlerine kurban ettiği genelgeyle atanan öğretmenlerdir. Milli Eğitim Bakanlığı bu mağduriyetler yetmiyormuş gibi, 03.04.2008 tarihinde benzer hukuksuzluklar içeren bir genelge (bu genelge için de dava açılmıştır) ile 14.03.2008 tarihinde Anadolu Liselerine yeni atamalar gerçekleştirilerek yeni mağduriyetlerin yaşanması yolunu açmıştır.
Ülke genelinde 6297, İzmir ilinde ise 561 öğretmen şu anda oluşan bu kaosun içerisindedir. Eğitim emekçisine 2 yıl gecikmeli olarak yargı kararı, Nisan 2008’de tebliğ edilmiştir. Şu anda bu eğitim emekçilerinin çalıştığı okullardaki eğitim öğretimin niteliği ve öğretmenlerin içerisinde bulunduğu belirsizlik acaba yetkililerin ne kadar umurundadır? AKP’nin kadrolaşma inadı mutsuz bir öğrenci ve öğretmen topluluğu yaratmış, çalışma barışını zedelemiştir. Bakanlık bu sorunu çözmek yerine, çözümsüzlüğe sürükleyerek eğitim emekçilerini sendikalarla karşı karşıya getirmektedir. Bütün bu olumsuz gelişmelerin nedeni olarak eğitim sendikalarını göstererek hedef saptırmaktadır. Bununla iş kolundaki örgütlülüğü zayıflatmaya çalışmakla beraber, bu uygulamalar yapıldığında hukuksuzluğa sessiz kalan kendi yandaşı sendikanın bu durumdan faydalanarak üye sayısını artırmasına hizmet etmektedir.
*Narlıdere’den bir eğitim emekçisi

Evrensel'i Takip Et