27 Nisan 2008 00:00
89dan 2008e 1 mayıs
işçiler kendi talepleriyle alanda olacak
1989 1 Mayısını ve 89 Bahar Eylemlerini, dönemin işçi önderlerinden EMEP Genel Başkan Yardımcısı ve TÜMTİS eski Genel Başkanı Sabri Topçuya sorduk. EMEP İstanbul il başkanı iken geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Memet Kılınçaslanla birlikte 89 1 Mayısının örgütleyicilerinden olan Topçu, son dönemde yaşanan eylemlerin 89 Bahar Eylemlerini hatırlattığını belirterek, işçilerin, 1 Mayısıta alanları dolduracağını söyledi.
sabri topçu
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortasına karşı mart-nisan aylarında verilen mücadelenin ardından işçi ve emekçiler 1 Mayısa hazırlanıyor. Türkiyede işçi sınıfı mücadelesi açısından önemli bir yere sahip olan 1989 1 Mayısını ve 89 Bahar Eylemlerini, dönemin işçi önderlerinden EMEP Genel Başkan Yardımcısı ve TÜMTİS eski Genel Başkanı Sabri Topçuya sorduk. EMEP İstanbul il başkanı iken geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Memet Kılınçaslanla birlikte 89 1 Mayısının örgütleyicilerinden olan Topçu, son dönemde yaşanan eylemlerin 89 Bahar Eylemlerini hatırlattığını belirterek, işçilerin, 1 Mayısıta alanları dolduracağını söyledi.
- 1989 1 Mayısına nasıl gelindi?
O günlerde yaşananlar, bugünlere nasıl geldiğimizi işçilerin, emekçilerin, halkın anlaması bakımından çok önemlidir. Haklar kolay alınmıyor. Bir mücadele sonunda alınıyor. 1989 yılında yapılan 1 Mayıs, 12 Eylülden sonra sendikalar tarafından yapılan ilk 1 Mayıs kutlaması idi. O dönemde Türkiyede var olan sendikaların büyük çoğunluğunun 1 Mayıs diye bir dertleri yoktu. TÜMTİS, Petrol-İş, Hava-İş, Deri-İş, bir de bağımsız Laspetkim-İş ve Otomobil-İş, -o zaman DİSK kapalıydı- sendikaları olarak 1 Mayısı kutlamak için karar aldık. Hükümet 1 Mayısı yasaklamıştı, yapamayacağımızı söylüyorlardı. O dönemde bir de Taksimciler vardı. Devrimciler, biraz daha işçiden kopuk olanlar, Biz 1 Mayısı Taksimde kutlayacağız diyorlardı. Beş sendika Mecidiyeköyde kutlama kararını aldık. O dönemde ben TÜMTİSin örgütlenme sekreteriyim. Hazırlıkları yaptık. Amacımız ileri işçilerle, sendikacılarla, -gerekirse on binlerle birlikte gözaltına alınarak- 1 Mayısı özüne uygun bir şekilde kutlamak. Çağrılar yapıldı. İşyerlerinden çıkan işçilerin kitlesel olarak Mecidiyeköye gelmesini kararlaştırmıştık. Sendika başkanları tertip komitesi oluşturdu. Aldığımız karara göre kimse evine gitmeyecekti. Çünkü polisin evleri basıp sendikacıları, işçi önderlerini, ileri işçileri toplayacağı ortadaydı. 2-3 gün işçilerin evlerinde kaldık.
1 Mayıs günü Mecidiyeköye geldiğimizde olası bir yaralanmaya karşı doktorlar, hemşireler, araç gereçler hazır durumda idi. 1 Mayısın kutlanacağı Abide-i Hürriyet Tepesinde asker silah çatmıştı, sokaklar polis kaynıyordu. O zaman Laspetkim-İşin merkezi Mecidiyeköydeydi. Geldiğimizde tertip komitesinin, 1 Mayıstan vazgeçtiğini söylediler. Örgütlenme sekreterlerini topladık. Memet Kılınçaslan o dönem Deri-İş Sendikasının örgütlenme sekreteri idi. Petrol-İş Örgütlenme Sekreteri Mehmet Çevik, Otomobil-İşten de hatırladığım kadarıyla İsmail Aykanat vardı. Böyle şey olmaz, biz işçi sınıfını buraya çağırdık, önderlik yapacağız. Koşullar ne olursa olsun 1 Mayısı kutlayacağız dedik. Petrol-İş Genel Başkanı Münir Ceylan, tertip komitesinin de başkanı idi. O dönem sendika kökenli Cevdet Selvi milletvekili idi. Tertip komitesi milletvekilleri ve Selvi ile görüşüyor. Onlar şunu söylüyor: Silahlı adamlar yerleştirildi. Siz çıktığınız zaman vurulacaksınız. Böyle bir korku ve panik havası yaratıldı. İşçiler, yolları kesilirse, çıkamazlarsa fabrikalarında yapacaklardı kutlamayı. Komiteler kurduk. Münir Ceylan, sonradan Çok tehdit aldık. İçişleri Bakanı Kesinlikle buna izin verilmeyecek dedi. Ölümler olacak, bunun sorumluluğunu taşıyamayız dedi. Biz ise 1 Mayısı yapacağız dedik. Dört örgütlenme sekreteri sendikadan aşağıya indik. O arada sokakta polisler var, sendikalar masası falan geziyor. Petrol-İşin örgütlenme sekreteriyle Otomobil-İşin örgütlenme sekreterine, O tarafa gitmeyelim, gözaltına alırlar dedik. Onlar o yöne yöneldiler ve gözümüzün önünde gözaltına alındılar. Kaldık Memet Kılınçaslanla ikimiz. Sokaklarda kimse gözükmüyor. Yaşasın 1 Mayıs diye slogan atarak 1 Mayısı başlattığımızda baktık on binlerce insan Bu tür anlar bir insanın yaşamında çok önemli anlar oluyor. Mecidiyeköy bir anda doldu taştı. Dincisi, milliyetçisi, apolitiği, politiği, sosyalisti, gerçekten bütün işçi sınıfı o kendine olan güveniyle 1 Mayıs alanına geldi. O alanda bütün bu insanları gördük. İleri işçilerle birlikte önderlik yaparak yürüyüşe başladık. Yürürken barikatlar oluştu, hep birden oturduk. Polis dağıttı, tekrar toplanıp yürüdüler. Gözaltına alınanlar oldu. Sonuçta 1 Mayıs alanına çıkıldı. Marşlar okundu. Bazı sendika merkezlerinin engellemesi ve korkusuna rağmen, önderlik etmemelerine rağmen bu yapıldı. Arkasından işçi kendine bir güven duydu. Birlikte olunduğu zaman birtakım haklarını alabileceğini hissetti.
8 saatlik işgünü talebi için bugün bütün işyerlerinde toplantılar yapılıyor. Neden 1 Mayısa çıkılması gerektiği, 1 Mayısın kazanımlarının ne olduğu bütün işyerlerinde anlatılıyor. O dönemde de ağırlıklı olarak kamu işyerlerinin toplusözleşme görüşmeleri başlamıştı ki sendikal bürokrasi engelliyordu hep. 1989 1 Mayısında, sendikaların katılmama kararlarına ve işçi üzerinde baskı oluşturmalarına rağmen Teş-İşinden, TEKSİFinden, Türk Metalinden bütün işçiler o alana geldiler.
- 1989 1 Mayısı sonrasında sınıf hareketi açısından ne gibi gelişmeler yaşandı?
89 Bahar Eylemlerinin yaşandığı bir süreçti o dönem. Demokratik talepler ve kamuda süren toplusözleşmeler nedeniyle Mecidiyeköyde yine bir çağrı yapıldı. Türk-İş konfederasyon anlamında ve genel merkezler olarak yine yoktu. Ama şubeleri vardı. Bir baktık ki yüz binlerce işçi yürüyüşe geçti. Barikatlar sökmedi. Mecidiyeköyden Taksim Meydanına kadar işçiler kendi talepleriyle yürüdü. Ardından Türkiyenin dört bir yanını sardı eylemler. İzmirde, Adanada Tokatta İşçilerin baskısı ile Türk-İş Ankarada miting yaptı. O dönem ANAP iktidardaydı. Özal, başbakandı. Çankayanın şişmanı işçi düşmanı sloganı atıldı. İstanbuldan Ankaraya hareket eden işçilerin önüne barikatlar kuruldu. İşçiler bunları aştı. Sendika merkezlerine rağmen işçiler yürüyüşler ve Ankarada mitingler yaptı. Yüz binlerce işçinin katıldığı bu eylemlerle işçi sınıfı ANAP Hükümetinin yıkılmasını da sağladı. O dönem Türkiyede ilk sözleşmeler yapıldı. Kamuda yüzde 120 oranında zam alınan TİSler yapıldı. Burada da işçi gördü ki mücadele edilirse hak alınabiliyor. Sendika yönetimlerinde değişimler oldu. Her ne kadar bugün onlar da bürokratikleşmişse de o dönem işçiler sendika bürokratlarının yerine yönetimlere geldi. Sendikalarda önemli bir değişim yaşandı.
- Son dönemde özellikle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortasına karşı yapılan eylemler o döneme benzetiliyor. Benzer ya da farklı yanları neler? Nasıl bir 1 Mayısa gidiyoruz?
Bugünü değerlendirdiğimizde bugünkü koşullar belki 89 koşullarından daha ağır. Örgütlülük oranının giderek azaldığını, kamunun tasfiye edildiğini, özelleştirmelerle kamu işyerlerinin peşkeş çekilerek yerlerine taşeron işçisinin çalıştırıldığını görüyoruz. Birçok fabrikada işçiler ağırlıklı olarak sendikasız, sigortasız çalışıyor. Bir şeyi öngörmemiz gerekir: Gerçekten işçi sınıfı artık 89 Bahar Eylemlerindeki gibi bir mücadele ile hak elde edebileceklerini ya da kazanılmış haklarını koruyabileceklerini görüyor. Bugün yaşananlar da bunu gösteriyor. 13-14 Mart ve 6 Nisandaki Sosyal Güvenlik Yasası eylemine baktığınız zaman, özellikle Türk-İşe bağlı sendikaların fazla duyarlı olmamasına rağmen binlerce, on binlerce işçi o alana çıktı. İki saatlik iş bırakmaya baktığınız zaman bir sürü fabrikalarda, işyerlerinde sendikalarıyla beraber ya da bağımsız olarak iş bırakan, eylem yapan işçileri görüyoruz. Bugün Türkiyenin dört bir yanına baktığınız zaman, hangi ile gidersek gidelim, binlerce işçi 10 saat çalışıyor. Tekstilde, metalde baktığınız zaman on-on iki saatten aşağı çalışma yok. Hak gaspları giderek artıyor. Onun için bu dönem çok önemlidir. İşyerlerinden başlayarak bütün işçiler 1 Mayıs alanlarına talepleriyle gelecek diye düşünüyorum. Son dönem eylemlerini 89 Bahar Eylemlerine benzetiyorum ben de. Bu yılki 1 Mayıs, 89 1 Mayısına da benziyor. İşçiler kendi talepleri ile alanlarda olacak.
- 1 Mayısın ardından işçi hareketi nasıl bir yol izlemeli?
Bundan sonra da işçi sınıfının, hak verilmez alınır şiarıyla kazanılmış haklarını korumak ve yeni haklar elde etmek için konfederasyon ayrımı yapmadan, işçi memur ayrımı yapmadan mücadeleye devam etmesi gerekir. Bu mücadelenin içinde işçi sınıfının kendini iktidara taşıyacak kanalları da açması gerekiyor. Başka iktidarlar geliyor ama sermayenin ve uluslararası sermaye örgütlerinin çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar. İşçiler köylüsüyle, kamu emekçisiyle, halkla birleşerek iktidarları için hareket etmelidir. Sendikalar da birleşerek haklar için birlikte hareket etmeli ve siyasi iktidar üzerinde baskı oluşturmalıdır. Nihai kurtuluş ise ancak işçi sınıfının iktidara taşınmasıyla olur.
mücadelenin politikleşmesi gerekiyordu
EMEP içinde siyasete nasıl başladınız?
Memet Kılınçaslanla olan dostluğumuz 89 1 Mayısında başladı. Tanışıklığımız 84 yılına dayanıyordu. 89 1 Mayısının ardından İstanbuldaki işçi sınıfı içerisinde yer alan ve 1 Mayısa katılan işçiler, akın akın sendikaya geldiler. Neredeydiniz, sizin gibi insanlara bizim ihtiyacımız var dediler. Arkasından Memetle bir değerlendirme yaptık. Sendikal mücadele gerçekten önemli ve gerekli idi ama mücadelenin politikleşmesi ve partileşmesi gerekiyordu. İşçi sınıfı kendi iktidarını kurmadıktan sonra, siyasi iktidarlar değişiyor, sermayenin iktidarlarının birisi geliyor birisi gidiyordu. Bunu değerlendirerek, ikimiz de sendikal yaşamımızla beraber politik yaşamın da olması gerektiğine inanarak, partinin kuruluşunda da birlikte olduk.
Emine Uyar