24 Mart 2008 00:00
YAŞAMA KÜLTÜRÜ
Kuzey Kıbrıs Mimarlar Odası çağırdı da cuma, cumartesi günleri oradaydım. Sanırım 10 yıl önce idi bundan önceki gidişim.
Kuzey Kıbrıs Mimarlar Odası çağırdı da cuma, cumartesi günleri oradaydım. Sanırım 10 yıl önce idi bundan önceki gidişim.
Bir kentin, bir ülkenin bölünmüşlüğü yüreğime oturmuştu. Berlinden, Kudüsten sonra Lefkoşada da tel örgülerle belirlenmiş bölünme çizgisinin iki yanı yüreğimi kanatmıştı... Hele o çizginin üzerindeki bir çocuk bahçesi kolumu kanadımı kırmıştı. Orada yazmıştım şu dizeleri:
BOŞ SALINCAK
(KIBRISTA)
SULAR GEÇİRDİM
ASMALAR UZATTIM
KOMŞULARA
BİR AVUÇ BUĞDAY ÇAYÖNÜNDEN
TROYAYA
KEŞKEĞİ YETMEDİ
SALKIMI
TANRILAR ELİNDEN
BEL BELLEDİM
ARIKLAR AÇTIM
ALA ÇİÇEKLERE
CANSULARI VERDİM
NE DUR NE DURAK
ALDIRMADIM GÜCÜMÜ YA
BU DİKENLİ TELLER
BİR YANI KUZEY BİR YANI GÜNEY
BU BOŞ ÇOCUK BAHÇESİ İLLE
BU KIPIRTISIZ GICIRTISIZ
SALINCAK İLLE
KIRAR KOLUMU KANADIMI
(Mayıs 1999)
Gençliğimden beri karşı oldum ayrılıklara... 1961de Berlinde bu acıyı en derinden duymuştum. Ginelemeli ikilikle yazdığım şiirle insanlık utancımı dile getirmiştim:
1961 BERLİN
UTANÇLARIMIZ ÖRTÜLERLE YILLARDIR
ALANLARIMIZDA DUVAR BUGÜNE
Şimdi de karşıyım duvarlara, tel örgülere...
Bu kez, ben Kuzey Kıbrısta iken iki yanın başkanları bir araya geldi. Tel örgüde bir kapı daha açma dileklerini onayladılar birbirlerinin... İç içe, komşu komşu yaşamakta iken, artık birbirinin dilini anlamayan, ancak Amerikanca ile anlaşabilen neredeyse iki kuşak geçtikten sonra...
Her ölünün ardından kendi ölümünü ağlarmış insan...
Lefkoşa bana hep bizdeki ayrılıkçıları düşündürüyor. Hele bunun için ölmeleri insan yanımıza anlatabilir miyiz?
Elin sömürgeni gelecek (Yugoslavyayı olduğu gibi) parçalayıp yutacak diye bizler, binlerce yılın kardeşleri birbirimize düşeceğiz.
Baştan beri söyledim; biz en iyi bizi anlayabiliriz. Ayrılık neden? Hele hele Anadoluda milliyetçilik kapanına düşmek, ele güne kanıp cennet ülkemizi onların yutabileceği lokmalara dönüştürmek neden?
Bir yakın dostumla, bir büyük bağdarımızla söyleşirken öyle şeyler söylemişti ki, şaşırıp kalmıştım 1970lerin başında... Dayanamamış şunları söyleyivermiştim:
Bir insan hem sosyalist hem milliyetçi olamaz! Olmadığını bütün dünya öğrendi yakın geçmişte... Milliyetçilik (=nasyonalizm) ile sosyalizm bir araya geldi mi, bu ancak nasyonal sosyalizm, kısaltarak söylersek nazizm oluyor.
Gerçek sosyalist dil, din, ulus, şu-bu ayrılığına düşmez. Yugoslavyada düştüler de ne oldu?
Ayrılmak değil birleşmek (sömürgenlere karşı bir bütün olmak) yaraşır insanlara. Tüm haklarıyla eş konumda yaşayabilen, bütün yemişleri paylaşabilen kardeşlerin bütünlüğüdür bu...
Cengiz Bektaş