09 Şubat 2012 11:50

“Facebook, Twitter, Google +”

İletişim araçlarının bu yüzyılda oynadığı role atıfta bulunan pek çok yazı okuyoruz. Akademik alanda da, medya ve iletişim alanına ilişkin onlarca çalışma yapılıyor. Özellikle son dönemde Facebook başta olmak üzere sosyal medya konulu tez araştırmaları yaygınlaştı. Sekizyüz milyon kullanıcıya ulaşan ve her dokuzumundan bir

“Facebook, Twitter, Google +”
Paylaş
Kayhan Geyik

Mark Zuckerberg tarafından Harvard üniversitesi öğrencileri için kurulan Facebook, çok kısa zamanda yaygınlaştı. Kısa bir sponsor arayışından sonra şirketleşerek, markalaşma sürecini tamamladı.

PEKİ FACEBOOK’UN ŞİRKET POLİTİKASI NEDİR? FACEBOOK NASIL KAZANIYOR?

Zuckerberg yaptığı konuşmalarda Facebook’un insanların gitgide daha fazla şey paylaşmaya ihtiyaç duyacakları bir ağ olmasını istediğini söylüyor. Milyonlarca insan, kimlik bilgilerini, okudukları kitapları, dinledikleri müzikleri, kıyafetlerini, sevdikleri sözleri, kısaca kendilerini Facebook’ta paylaşıyor. Facebook, tüm kullanıcılarının bilgilerini, Facebook’a para veren şirketlerle paylaşıyor. Basitleştirirsek sadece evlenmek üzere olan kadınlara yönelik bir gelinlik reklamını, sadece onların sayfalarında görünebilecek şekilde hedefli bir reklam kampanyası sağlıyor. Bu nedenle Facebook kullanıcılarından, kendileri hakkında daha fazla bigi istiyor. Facebook kullanıcısı müşteri değil, çünkü bir şey satın almıyor. Facebook’a para akıtan yüzlerce şirket, müşteri konumundadır. Çünkü onlar ürün bilgisi satın alıyorlar. Burdaki üründe elbette milyonlarca Facebook kullancısı. Kişiselleştirilmiş reklamlar, 3 milyar dolarlık reklam geliri, arkadaşlarınızın beğendiği şirketlerin “sponsor hikayesi” başlığı altında ekranınızın sağ köşesinde belirmesi...

Facebook, “ürünün, ürün olduğunu anlamadığı bir pazarlama sanatı” olarak sürüyor. Arkadaşlarınızın beğenilerinin, aldıkları ürünlerin, sayfalarına tıkladıkları şirketlerin sizin sayfanızda gözükmesi başka bir tanımlama yapmamızı gerektiriyor. Facebook, arkadaşlık ilişkilerimizi bu pazar ilişkisi ağının içine dahil ediyor ve her birimizi bu pazarı yaymakla sorumlu kılıyor. Örneğin, bir telefon operatörü’nün uygulamalarını öğrenmek için Facebook sayfasını beğendiyseniz. Diğer arkadaşlarınızın sayfalarında “bu operatörün” reklamının altında isminiz yazacaktır. Böylece bu telefon operatörü en yakınınızdakilerinin refaransıyla size ulaşır. Bu ilkesiz bir pazarlama tekniğidir. Çünkü bu operatör bunun için sizden izin almaz. Sizin sosyal ilişkilerinizi, aslında doğrudan sizi ve kimliğinizi kullanır.

FACEBOOK GÜVENLİ Mİ?

Google’da Facebook benzeri bir sosyal ağ kurma yoluna giderek Google +’yı kurdu. Google + yaygınlık kazanmaya başlarken, Google’da “süpriz” bir şekilde kullanıcılarının bilgilerini anlaşmalı olduğu şirketlerle paylaşabileceğini duyurdu. Gizlilik anlaşmasını kullanıcılarına tercih şansı vermeyecek şekilde yeniledi. 1 Mart’tan itibaren Google’da yeni bir protokolle hizmet verecek. Peki milyonlarca kullanıcının bilgisine sahip olan Google ve Facebook güvenli mi?

Kimileri için paranoya tartışmalar olarak gözükebilir. Ancak düşünce ve ifade özgürlüğünün, henüz basılmamış kitapların toplatıldığı bir şekle büründüğünde, binlerce öğrencinin, yazarın, gazetecinin yazıp çizdiklerinden tutuklandığı düşünüldüğünde CIA, MİT gibi örgütlerin istihbaratlarının bu ağların bilgilerinden yararlanmayacaklarını düşünmek iyimserlik olur. Mikail Boz, geçtiğimiz hafta ekşi sözlüğe yazdığı bir yazı nedeniyle 6 ay okuldan uzaklaştırılmıştı. Yine Gizem Görnaz, Genç Hayat’daki yazısı nedeniyle 11 ay cezaya çarptırıldı. Çok yakın zamanda, işi gücü Facebook’ta paylaşılan iletiler olan savcılarımız türeyecektir. Ve burdan muhtemelen hiç olmayan örgütler çıkarmayı başaracaklardır. Mikail Boz, geçtiğimiz hafta ekşi sözlüğe yazdığı bir yazı nedeniyle 6 ay okuldan uzaklaştırılmıştı. Yine Gizem Görnaz, Genç Hayat’daki yazısı nedeniyle 11 ay cezaya çarptırıldı.

İstihbarat örgütlerinin Facebook, Twitter gibi ağlarla uğraşmalarının elbette başka nedenleride var. Çünkü gençler ana akım medyanın kapatmaya çalıştığı gerçekleri bu ağlardan paylaşıyorlar. Sistemin çürüklerini deşifre etmek, eylemlere çağrı yapmak içinde kullandılar, kullanıyorlar. Tunus ve Ortadoğuda yaşanan gelişmeler ve diktatörlerin bu paylaşımları kesmek için internet yayını durdurmaya çalışmaları ilginç bir örnek oluşturmuştu. Bu nedenle paranoya olunacak bir durumun ötesinde, kendi elimizle kendimiz hakkında oluşturduğumuz bir istihbarat dosyası olduğu gerçeğini unutmamak gerekir.

Facebook, diğer taraftan herşeyin anında paylaşıldığı, mesafelerin yok edildiği, arkadaşlık ilişkilerinin ve kimliklerin yeniden şekillendiği bir alan. Bireyler sahip olmak istedikleri, görünmek istedikleri, marka yaratabilecek kimlikler ve “kendi”ler yaratmak üzere kurguluyorlar sayfalarını. Özellikle 12-18 yaş aralıklarındaki çocuklarda sayfa, fotoğraf ve paylaşım beğenileri, “zaman tüneli” görünümü gibi uygulama ve özelliklerle rekabeti körüklemekte. Rol kimlikler zamanla sosyal medyada iyi düzenlenmiş internet/profil kimliklerine dönüşebilir. Şimdiden milyonlarca genç internet kimliklerini bir yan kimlik olarak kullanıyorlar diyebiliriz. Yeni kimlik tartışmaları ve tanımlamalarından uzak durarak; sosyal ağların, kültürel ve sosyal alanları yok edilmiş, sokakta ve kendi yaşam alanı içerisinde, kendini ifade edebileceği mekanizmanların oluşturulmadığı bir gençlik kuşağının içerisinde bir özgürlük arayışı ve kendine ait alanın yaratılması olarak okunabilir. Ve elbette Facebook ve Twitter gibi ağlar tek bir soruya yanıt vermiyor, tek bir cevaba da karşılık gelmiyorlar. Bir pazarlama stratejisi olarakta, sosyalleşme alanı olarakta, bilgi elde etme ve kimlik edinme ağı olarakta bir ihtiyaca karşılık gelmektedirler.

Kaynak;
Facebook Türkiye İstatistikleri için; http://www.socialbakers.com/facebook-
statistics/turkey
http://tr.wikipedia.org/wiki/Facebook

ÖNCEKİ HABER

Neden 6. gençlik konferansını örgütlüyoruz?

SONRAKİ HABER

AKP’den tek tip yetiştirme kursu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa