Kaybolmadan...
Dünlerin bugüne ulaştırdığı çaresizliği yansıtan gözlerin, kadınlığının unutulmaya yüz tutulmuş halini sergiliyordu.Korkuların ardına sığdırdığın sana kalkan ellere suskun kalışların esiri olurdun. Kadınlığa bir o kadar aykırı düşen gelenekleri uyarlamaktan körelir olmuştu asıl düşüncelerin. Halihazırda 'i
Dünlerin bugüne ulaştırdığı çaresizliği yansıtan gözlerin, kadınlığının unutulmaya yüz tutulmuş halini sergiliyordu.
Korkuların ardına sığdırdığın sana kalkan ellere suskun kalışların esiri olurdun. Kadınlığa bir o kadar aykırı düşen gelenekleri uyarlamaktan körelir olmuştu asıl düşüncelerin. Halihazırda 'istenilen kadın' kalıbına uydurulup, ait olmadığın maskeleri taşıdın. Bağlı kalmak zorunda olduğun sisteme, alışılagelmiş hükümlerin altında sözde 'kadınlığını' sürdürürken yıpranırdın.
Sana vaat edilen hayat, menfaatler üzerine boyalı keskin sınırların ardında tehditkar bekleyişte savruk kurallar bütünlüğünde yapabileceğin en üst mertebenin susmak olarak tanındığı 'ideal'di.
Başvurduğun zaman dahi adına kısıtlanır olmuşken,
Yaşlanırdı. Yüzün ve ötesinde özün.
Odaklarımız sorunla kalıyorken ve sadece içten içe yakınabilmekle kalıyorsak eğer, öyleyse neden bir şeylere karşıyız? Çözüm arayışımız duyduğumuz karşıtlığı körüklemekte mi? Kendi gerçekliğimizi yaratmakta mıdır?
Şiddeti nefretimizle güçlendiriyoruz. Farkında olmaksızın. Oysa önceliğimiz var olduğunu kabul edip, sonrasında barışa ve sevgiye yönelmek. Karşısında durarak sarf ettiğimiz çabalar, şiddete dayalı gücün baskın olduğunun dayatılması için zemin hazırlıyor.
O halde birlik olup güçlerimizi kadınlığa huzur ve refah sağlamak yolunda göstermeli. Varlığını reddederek karşımıza aksini kanıtlaması için çıkarmış olduklarımız için değil.
Ve unutmamalı ki:
Kendimize özgü gerçeklik ve yaratımı bize ait. Değişime olanak tanıdığımız sürece iyi olana ulaşmak ellerimizde.
Artık bilmelisin ki renklerini akıttığın saklı bahçen siyaha bürünürken, kayboluyorsun…