Sendikal yaşama AKP müdahalesi
KAMUDA KURULU SENDİKALAR NE İŞ YAPIYOR?
Söz yarışına değil, birlikte mücadele ederek kazanmaya ihtiyacımız var! 4688 sayılı Kamu Sendikalarının kuruluş, işleyiş ve faaliyetini düzenleyen yasanın yetmezliği, anti demokratikliği, özgür pazarlık hakkını görmezden gelen yanları yıllardır tartışılırken, hükümet 4688 sayılı yasaya rahmet okutacak bir yeni yasayı, Memur-Sen ile birlikte kotardığını ilan etti! Yasanın örgütlenmeyi ortadan kaldıracak, toplu sözleşme düzenini kara mizaha dönüştürecek unsurları birer birer gün ışığına çıkıyor. Toplu sözleşmeyi bütün işkollarında, yetkili konfederasyon yapacak, bu konfederasyona bağlı sendikalara üye olmayanlar, toplu sözleşmeden yararlanmak için yetkili (sözleşmeye oturan) sendikaya dayanışma aidatı adı altında haraç verecek, Memur-Sen in de isteği doğrultusunda “iş güvencesi” kaldırılacak, sözleşmeli çalışma kamuda istihdamın ana statüsü olacak, toplu sözleşmede anlaşmazlıkları veya mutabık kalınan konuları nihai sonuca bağlayacak kurulun, karar sayı çoğunluğunu hükümetin atadığı devlet bürokratları oluşturacak, sonsözü yirmi beş yıldır olduğu gibi hükümet söylemiş olacak ! Bunun adı özgür sendikacılık, diyalog, görüşmelerle sorunları çözme olacak! Elbette yaşananlara, KESK bileşenleri, üyeleri olarak itirazımız var! Yasalardan önce, haklar gelir diyoruz. Bizim emeğimizi değersizleştirerek, çalışma koşullarımızı esnekleştirerek, iş güvencemizi yok ederek , “demokrasicilik!”oynanmasına izin vermeyiz diyoruz! Gelinen aşamada karşımıza: “Mücadelede önümüze konan engelleri nasıl aşacağız?” sorusu çıkmaktadır. Saldırı kapsamlıdır, büyüktür, tekelci sermayenin istekleri doğrultusunda yapılmaktadır. Karşı koyuş, bu kapsamlı saldırıya uğrayan kesimleri birleştirecek nitelikte ve sonuç alıcı olmalıdır. Kamuda örgütlü sendikaların tutumlarına yakından bakıldığında; Sınıf sendikası olarak KESK 1989 baharında, işçi sınıfının büyük eyleminin ikliminde doğdu. Fiili ve meşru mücadele tarzını benimsedi. Bu güne KESK açısından bakıldığında, olumsuzluk; 2008 ve 2011 kongre süreçlerinin ortaya koyduğu oluşumdur. Örgütsel-yönetsel daralma, örgütsel reflekslerin zayıflaması, geniş kamu emekçisi kesimlerini harekete geçirtememe, KESK ‘e bağlı iş kollarındaki mücadeleleri birleştirememe, görüşmecilik, sınıf sendikacılığı ve fiili-meşru mücadele çizgisine yabancı bir yola sapılması, başlıca zaaflar olarak sayılabilir. 21 Aralık, KESK tabanının nasıl mücadeleci olduğunu, yönetimleri aşan bir iradeyle hareket ederek “genel grevi” örgütlediğini, tabanın; genel meclislerden çok ileride olduğunu göstermiştir. KESK’da eksen kayması, düne göre bu gün daha geniş kamu emekçi kesimlerinin algılayacağı bir nitelik kazanmıştır! Memur-sen ve Kamu-sen başkanlarının Kürt sorununu bahane ederek geliştirdikleri bölücü, anti-komünist tutuma karşın, bu konfederasyonlara bağlı sendikalara üye kamu emekçileri, 21 Aralık 2011 grevine katılmışlardır. Sendika yasasının içeriğine fit durumdaki Memur-sen (hükümetle birlikte hazırladık demişlerdi, şimdi değiştirilmiş diyor!), esas oğlan yardımcısı rolünde izlediğimiz Kamu-Sen başkanı, tabanın itirazlarını, KESK’ li emekçilerle birlikte hareket etme eğilimini gördükleri için şimdi ”sert!”demeçlerle hükümeti eleştiriyorlar(!). Sendikal rekabeti, ideolojik farklılıkları öne çıkararak emekçilerin birleşik gücünü, emek düşmanı politikaları durdurmak yönünde kullanmalarını engellemeye çalışıyorlar. Öte yandan; iki demeç, birkaç dar kadro sokak eylemi, polisin biberli saldırısıyla karşılaşma “elimizden geleni yaptık, her şeyi göze alarak meclise, başbakanlığa yürüdük ,ama gücümüz yetmedi!”deme tutumunun KESK’li, kamu emekçilerinin tutumu olmayacağı da aşikardır. Memur-Sen başkanının “Bizim görüştüğümüz yeni sendika yasası metni bu değil, bizi sokağa davet ederlerse gereğini yaparız!”söylemine karşın, Hayat Tv habercisinin: “Diğer sendikalarla birlikte hareket ederek eylemler düzenlemeyi düşünüyor musunuz?” sorusunu: “Hayır, 1 Mayısta kurallara uyulmadı, bir takım bölücü, anarşist hareketler provokasyon yapıyor, KESK‘le eylem yapamayız!”diye yanıtlıyor! AKP Saldırılarını birlikte püskürtme derdi yok! Kamu-Sen başkanının bu büyük saldırı karşısındaki tutumu ise, her zamanki bildik şarlatanlıklarla bezeli, iki üç sokak eylemiyle yetinme; şoven milliyetçi söylemle, hükümetin “tekçi, savaş yanlısı, katliama varan” Kürt sorununa ilişkin politik uygulamalarını bile, “bölücülük!” addederek emekçi kardeşliğini dinamitleme tutumudur.
KESK genel başkanının tutumu da bir araya gelmeyi yadsır niteliktedir. Son saldırılarla ilgili olarak,”Diğer sendikalarla birlikte eylemler düşünüyor musunuz?”sorusuna : “Bizim bir mücadele takvimimiz var, bu saldırıları önceden gördük, bir mücadele hattı belirledik!” diye yanıt veriyor. Sayın genel başkanın bu mücadele takviminin örgütümüzce bilinen tek eylemi, KESK genel kurulunda önerilen ama reddedilen “genel grevin”, sonbaharın bitiminde hayata geçirileceği açıklamasıdır! Yeni tüzükle oluşturulan genel meclisin: “Görülmedik, kapsamlı, şaşırtıcı, sarsıcı, geniş kapsamlı “olacağını açıkladığı, (el altından!) eylem planlamalarını : “göremedik, duyamadık, bilemedik!” Konfederasyonlar, ne yazık ki sendika yasasına da, işkolu barajına da, kıdem tazminatları ve memur ikramiyelerine göz dikilmesine de karşı koyuş örgütleme niyetinde görülmüyorlar! Sendikal Konfederasyon yönetimleriyle tabanın niyetleri taban tabana zıttır! Tam da bu aşamada işyerlerinden başlayan, sendikal, gurupsal çıkarları öteleyen, ortak talepleri öne çıkaran, emekçileri bu taleplerin gerçekleştirilmesi için hareket etmeğe hazırlayan bir çalışma başlatılmalıdır. Kamu alanındaki konfederasyon yönetimleri birlikte mücadeleye zorlanmalı, Emek Platformu’nun talepleri güncelleştirilerek yeni ve daha geniş bir birliktelikle saldırıları püskürtece,yeni haklar elde edecek bir hatta ilerleyen grevler, alan eylemleri planlanmalıdır. Yerel inisiyatifler oluşturularak sokaklara çıkılmalı, sendikalaşma girişimleri nedeniyle işten atılanlarla, ataması yapılmayanlarla, taşeronda çalışanlarla dayanışma geliştirilmelidir. Hükümete bu denli büyük saldırılara cüret etme olanağı tanıyan sendika üst yönetimlerinin, emekçilerin öfkesini, mücadelesini, yatıştıracak, bir takım göstermelik çıkışlarla savsaklama girişimlerine geçit verilmemeli, sendikalarımıza sahip çıkarak, sendikal dönüşümü sermaye saldırılarına karşı mücadelede sağlamalıyız. Eğer zaman kaybederek, bekleme tutumuna girersek, önümüzdeki on yılları yitiririz. Tarihimizden öğrenerek, ileri atılmalıyız.
Bahar eylemleri, Madenci yürüyüşü, Tekel direnişi, Ünal’dı direnişi, KESK’ in 4-5 Mart direnişleri, 2000 yılı 1Aralık eylemi, hep 12 Eylülün sendikal vesayet koşullarında gerçekleşmedi mi?Mücadelede kararlı, içten olmak, işçi sınıfına güvenmek, birleşerek ileri atılmak, engelleri koyanları da yıkarak zaferi getirecektir.
*Eğitim Sen İstanbul 2 No’lu Şube İşyeri Temsilcisi
Evrensel'i Takip Et