4 Şubat 2008 01:00
GÜNÜN YAZILARI
Kürt sorunuyla 1980-1992 yılları arasında yaşadığı sürgünde tanışan Yazar Oya Baydar, bir Türk olarak Kürtlerin yaşadıkları karşısında Kürt sorununun yürekten hissettiğini belirterek, Kürt sorunu benim meselem haline geldi. Dilin gelişmesini ve iyi bir şekilde kullanılmasını engellediğinizde ya da yasakladığınızda insanların düşüncelerini de kültürlerini de engellersiniz. Kürtlere 80 yıllık engelleme var. Zamanında Kürtçe konuşan insanlara yapılan baskı karşısında onların ve çocuklarının devlete yakın olmasını nasıl beklersiniz? dedi.
Lîs Yayınevi, İsveç İstanbul Başkonsolosluğu, Kamer Vakfı, Diyarbakır Sanat Merkezi (DSM) ve Eğitim Sen Diyarbakır Şubesi işbirliğiyle İki Dil Buluşuyor konulu söyleşi düzenledi. Eğitim Sen Diyarbakır Şubesi Toplantı Salonunda gerçekleşen söyleşiye yazarlar Lal Laleş, Şeyhmus Diken, Oya Baydar ve Dilawer Zeraq konuşmacı olarak katıldı. Söyleşiye yoğun bir ilgi gösterildiği görüldü. Dilin ötelenmesi, üvey evlat muamelesi görmesini eleştiren yazar Şehmus Diken, yazdığı Türkçe makale ve yazılarında yer verdiği Kürtçe cümlelerin Türkçe açıklamalarını yazmadığını, öğrenilmesi için bunu yaptığını söyledi. Lîs Yayınevinin Mor Mühürler adlı dizisi kapsamında kadın yazarlar Müge İplikçinin Gelaciyên Bajarê Nû-Yeni Kent Dedikoduları, Leyla Erbilin Ejdehayê Sêserî-Üç Başlı Ejderha, Sema Kaygusuzun Efsirî-Üşüyen, Oya Baydarın Mirina Li Madrîdê-Madritte Ölüm ve Jaklin Çelikin Jiyanê Li Îstasyonê Dest Pêkir-İstasyonda Başladı Hayat adlı kitaplarını yayınlamasının ses getiren bir etkinlik olduğunu belirten Diken, İplikçinin Türkçe yazdığı kitaplarının ilk kez Kürtçe ile yayımlanarak farklı bir dile çevrildiğini kaydetti.
Yürekten hissediyorum
Türk Yazar Baydar ise, Kürt sorunuyla nasıl tanıştığını şu sözlerle anlattı: 1970lerde bir Kürt sorunu olduğundan çok doğu sorunu olarak algılıyordum. Belli bir ezilmişlik var. 1974 yılında yazdığım Türkiyeli halklar adlı bir yazı nedeniyle 3.5 yıl ceza aldım. Düşünün ki o dönem Kürt bile diyemiyordunuz. Dil sorunu yokmuş gibi gelirdi. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından yurtdışına çıkmak zorunda kaldım. 1992de Türkiyeye döndüğümde doğu sorununun Kürt sorunu olduğunu anladım. Kürt sorunu dilden tutalım kültüre kadar kapsamlı bir sorun. Şemdinli olaylarının ardından oraya geniş bir heyetle birlikte gittik. Orada Biz canavarın kuyruğunu yakaladık. Sıra sizde. Birlikte çekelim dediler. Kürtler sorunlarını çok açık, net ve anlaşılır bir dille anlatıyor. Licede katıldığım bir etkinlikte oradaki dağların ne kadar güzel olduğunu ancak çıplak olduğunu söyledim. Bunun üzerine bir Kürt arkadaşım Dağlarımız yakıldığı için bu şekilde diye söyleyince, ben söylediklerimdem utandım. Kürt sorunu artık benim meselem oldu. Genel insani bir mücadelenin ötesinde yürekten hissettiğim bir mesele halini aldı.
80 yıllık engelleme
Aynı zamanda Türkiye Barış Meclisi Girişimi üyesi olan Baydar, sadece bir bildiriye imza atmakla ve bir makale yazmakla değil, insanın sorunu içinde hissetmesi gerektiğinin altını çizdi. İktidar mücadelelerinin toplumu ve örgütleri yıprattığını kaydeden Baydar, dilin son derece temel bir olgu olduğunu belirterek, Almanyada 12 yıl kaldım ancak Almanca bilmiyordum. Sürgünde dilsiz kalmanın ne anlam taşıdığını çok daha iyi anladım. Dilimi konuşamamak düşüncemi durdurdu. Dilin gelişmesini ve iyi bir şekilde kullanılmasını engellediğinizde ya da yasakladığınızda insanların düşüncelerini de kültürlerini de engellersiniz. Kürtlere 80 yıllık engelleme var. Zamanında Kürtçe konuşan insanlara yapılan baskı karşısında onların ve çocuklarının devlete yakın olmasını nasıl beklersiniz? Uygulanan bu baskı insanı tahrip ediyor diye konuştu. (Diyarbakır/DİHA)
Evrensel'i Takip Et