13 Ocak 2008 00:00
evrensel olmak - baküye gidiyorum ay balam
Adını rüzgârdan almış Bakü. Rüzgârkent, eserkent gibi olmalı. Kimi Azeriler günlük konuşmalarında bu sözcüğü ağzında yuvarlayıp sevecenlikle Bakı diyor başkentlerine.
***
[Çok yıllar önce Baküye, Zekeriya Sertele (1890-Paris, 1980 gönderdiğim birkaç kitaptan sonra ondan gelen mektubu şimdi çıkarıp baktım. Sayfanın sağ üst köşesinde Baky, 27. 4. 1967 yazılı. Bir yıl sonra ölen eşi değerli yazar ve aydınlarımızdan Sabiha Sertelin (1895-Bakü,1968) mezarı oradadır.]
***
Aslan Kavlak (D.1951), 1993-1994 öğretim yılında, Milli Eğitim Bakanlığının Azerbaycanın başkenti Baküde açtığı Bakü-Türk Anadolu Lisesinde Türkçe öğretmeni olarak görevlendirilir.
Onun gibi görevlendirilen öteki öğretmen arkadaşlarıyla Bakü cadde ve sokaklarını gezerken, alışveriş yaparken Türkçe konuşmaları çevrede ilgiyle, hatta sevgiyle karşılanır. Bir gün şehir içi bir otobüste bilet almak için para uzatırken, yolculardan biri, Türkçe konuşan Aslan Kavlakın hemen ardından Türk gardaşımın pulunu (parasını) almayın, men vereceğim der. Sonra kahramanımıza döner: Çünkü siz gonağımızsınız. (Konuğumuzsunuz.) Nâzım Babanın yurdundan gelmişsiniz, oraların havasını getirmişsiniz. Çok geçmez; Aslan Kavlaka Nâzımın Bahri Hazer şiirinden parçalar okur. Yazarımız da çantasından çıkardığı bir dergiden Nâzımın başka bir şiiriyle karşılık verir. Böylece frekans tamamlanmıştır. Azeri arkadaş inanılmaz mutludur. Nâzım için O benim babam, o Azerilerin, Azeri Türklerin babası diyerek hemen o gün evine davet etmiş Aslan Kavlakı. Bu kişi Vilâyet Rüstemzade adlı gazeteci, şair ve çevirmendir. Evindeki Nâzımla ilgili pek çok kitap, belge ve fotoğrafı konağının önüne serer. Kavlak, Nâzımın Bulgaristan ve Sovyetler Birliğinde basılan kitaplarını ilk kez bu evde görecektir.
Acaba, diyorum, Aslan Kavlakı yıllarca Nâzımın Azerbaycandaki izlerini araştırmaya yönelten bu rastlantı konukluk mu olmuştur?
***
Kitap, her ne kadar Azerbaycan coğrafyasına bağlı kalmaya çalışsa da, Nâzım eksenli olduğu için ister istemez Sovyetler Birliği (özellikle Moskova) ile de iç içedir. Ama yine de genel olarak yakın dostlarından, dönemin basın-yayın penceresinden desteklenmiş, Nâzımın yaratıcı yanıyla ilgili kalın çizgilerle güncesi gibi de okunabilir.
Böylelikle, yine Nâzımdan ötürü, Türk solunun da tarihine katkı olabilecek epeyi bilgiler içermektedir kitap.
Nâzımının birçok şiirinin oluşum ve yaratım süreci ile yayınlanma bilgileri de edebiyat tarihçileri için sevindirici olabilir. Çünkü Aslan Kavlak 1920li yılların ortasından başlayarak Azeri basınında Nâzımın yer alan ürünleri ile bunlar ve yaratıcısı üzerinde çıkmış pek çok metni kitaba almıştır.
***
Nâzımın Azerbaycan ilgisi 1920lerin başından ölümüne dek (3 Haziran 1963) sürmüştür. Sadece dilini ve geleneklerini kendisine yakın bulduğu için değil, coğrafya olarak da Baküyü İstanbul ve İzmire çok benzetmektedir. Onu yakından tanıyan birçok Azeri aydına göre, Nâzım 3. kez (1951) Sovyetler Birliğine geldiğinde, Baküye yerleşmek, hatta öldüğünde burada gömülmek istemiş.
Bakü onun ilk şiir kitabının (Güneşi İçenlerin Türküsü, 1928) yayınlandığı kenttir. Toplu şiirleri ilk kez buradaki şiirseverler tarafından okunmuştur. İlk kez evlendiği kadını burada yaşamıştır. İlk gençlik arkadaşlarının, dostlarının çoğunluğu burada yaşamaktadır. Üstelik de bu arkadaşlık ve dostlukları daha da çoğalmıştır. Arkadaşları, dostları tarafından Baküye gelmesi için sürekli çağrılar almaktadır. Sevdiği yerlerde sevildiğini de bilmektedir. Burada bir ölçüde de olsa, yalnızlığından, kimsesizliğinden, sıkıntılarından, ikiyüzlülüklerden kurtulacaktır.
***
1951de gittiği Moskovadan, çok istediği halde, ne yazık ki, Baküye gerek sağlık, gerekse başka nedenlerle beş buçuk yıl gidememiştir. Nâzıma Azerbaycan kapıları, daha doğrusu Türkçe konuşan ya da Türk dilli halkların yoğun biçimde yaşadığı cumhuriyetlerin kapısı 1957de açılır.
Yine bu cümleden olmak üzere; Nâzımın Azerilerle, Azerilerin Nâzımla ilişkilerinde bir sürekliliğin olmaması, taraflardan değil, büyük ölçüde, o sıralar yaşanan politik koşullardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
***
1923 yılında Nâzım ikinci kez Azerbaycandadır. 1922de olduğu gibi bu yıl da şiirleri dergilerde yayımlanmaktadır.
1923te Bakünün Kızıl Şark Matbaasında basılan Karadeniz Diplerinde Parçalanan Mustafa Suphi Yoldaş adındaki kitapta, Nâzımın Mustafa Suphi ve on dört Türk komünist arkadaşına ağıtı da yer almıştır.
***
Ülkesine dönen Nâzım, Aydınlık dergisinde çalışmaya başlar. Sonra İzmire geçer. 1925in Şubat ayında Şeyh Sait İsyanı nedeniyle çıkarılan ünlü Takrir-i Sükun Kanunu, TKP ile bazı gazete ve dergilerin kapatılması Ankara İstiklâl Mahkemesi 12 Ağustos 1925 tarihli kararla Nâzıma gıyabında 15 yıl ağır hapis cezası verilir 1924 Aralık ayında ülkesine dönen Nâzım, 1925 Haziran sonlarında yeniden Moskovaya gitmek zorunda kalır.
***
Nâzım 1927de 3. kez Baküye gider. Yolculuk dört gün dört gece sürer trenle. Ünlü Maarif ve Medeniyet dergisinde üst üste çıkan şiirlerinden ötürü dergi yöneticisi Süleyman Rüstemin davetlisidir. Nâzım yolda ünlü Nefte Doğru adlı uzun şiirini bitirir. 1927 yılı Nâzımın Azeri edebiyatına yıldırım gibi düştüğü yıldır diye yazıyor Aslan Kavlak. O zamanki basın yayın çevresinin yetkili kalemlerinin ortak kanısı, Nâzımın yenilikçi, devrimci, çağdaş Azeri şiirinin hem öncüsü hem de yönlendiricisi olduğudur.
***
Nâzım Moskovada Güzel Sanatlar Enstitüsünde yontu (heykel) eğitimi gören Azeri öğrenci bir kızı, okulunu bitirinceye dek evlatlık alır, kızın adı Münevverdir. Bu genç kızı, Moskovada yaşayan Azeri dostu Ekber Babayev Nâzıma götürmüştür. Münevver, şiirlerini okuyup hayran olduğu adamın büstünü yapmayı kafasına koymuştur. Nâzım o sıra Dr. Galinayla evlidir. Münevver Rızayeva adındaki bu yontucunun Nâzımla ilgili izlenimleri (s.220-235) pek ilgi çekicidir. Bunları Münevver Rızayeva Büyük Hayatın Sayfaları (1967) adıyla yayınladığı anı kitabında uzun uzun anlatmış. İyi bir yontucu olduğu kadar iyi bir gözlemci ve anlatıcı da olduğu anlaşılıyor Münevverin.
***
Nâzım için üniversitede düzenlenen toplantıda (Bakü, 18 Ekim 1957) konuşma sırası Filoloji Fakültesi Dekanı Ali Sultanlıya gelir: Kırk yıldan artık yazıp yaratan Nâzım Hikmet bugün bize bir misafir olarak gelmemiştir. O, bize öz sanatçımız, öz şairimiz gibi azizdir. Kalbi yalnız savaşım aşkıyla, Türkiyenin parlak geleceği adına dövünen şair Nâzım Hikmet Türk şiirinin Prometesidir. O, bize hoş gelmiştir.
***
Kitaba adını veren şiirden bir bölüm sunmanın sırasıdır:
Moskovadan yola çıktım bu akşam / Vagonumun kapıları aynalı. / Baküye gidiyorum, ay balam,/
Bakü Aslı, ben Kerem. / Bakü gençliğim demek: /Dost eline emanet ettiğim yürek,/ İliçin bulağından içtiğim su, / Kardeş sofrasında kestiğim ekmek. / Damda yârin yüzünde yıldızların uykusu; / Bakü gençliğim demek. / Baküye gidiyorum, ay balam, / Bakü Aslı, ben Kerem. (Moskova-Bakü, 11 Ekim 1957)
***
On dokuz yaşından itibaren suyu arayan adamın, Nâzım Hikmetin yaşamı cezaevlerinde ve gurbette geçti. Türkçenin, Anadolu kültürünün bu yüz akı, ne yazık ki hamhalat yöneticilerin yaşadığı çağda onlara birkaç gömlek fazla gelmişti. Sonunda olanlar oldu Nâzımın özellikle son yurtdışı yaşamı (1951-1963) üzerine çıkan anı ve araştırma kitaplarıyla, bizzat kendi yazdıkları, onun nice kahırlı bir yaşam sürdüğünü gösteriyor. Okuduklarımızdan öğreniyoruz ki insanlığın böylesine büyük sürgünleri kolay kolay ve sürgit dışarda (da) hüsnükabül görmediği gibi; onların yalnızlık sancılarını azaltmaya da kimsenin gücü yetmiyor. Ayrıca onların yerleşik düzende yaşayacağı yaratım sürecinden uzak kalması, kendi zamanına, kendi istemine yeterince egemen olmasını da büyük ölçüde engellemektedir.
***
Kısacası Nâzım Hikmet gönlünce ne gençliğini, ne orta yaşını ne de yaşlılığını sürebildi Üstüne üstlük yaşamını, çalışmasını hep zorlayan kalp rahatsızlığı da peşini hiç bırakmadı. Her şeye karşın onca yapıtı ile (yaşamı da buna dahildir), her koşulda hayata ve yaratmaya dönük coşkulu çabası, onun insana, insanlığın özlemi olan güzel ve adaletli bir dünyaya umudunu işaret etmiyor mu?
*** Aziz Nesin ustamızın çıktığını göremediği kitabının adı ne kadar da Nâzım Hikmete yaraşıyor: Türkiye Şarkısı Nâzım (1. baskı Adam Yayınları 1998, Nesin Vakfı Arşivi)
Belki de Türkiyenin Hüzünlü Şarkısı Nâzım demek istemişti, kim bilir
***
Bir Azeri türküsünden:
Gezmeye her yer olar / Ölmeye vatan gerek
***
Baküye Gidiyorum Ay Balam (Nâzım Hikmetin Azerbaycandaki İzleri:1921-1963)
Aslan Kavlakın övgüye değer çalışması. Fotoğraflı 447 sayfa. Y.K.Y. İstanbul, 2007.
Remzi İnanç
Evrensel'i Takip Et