29 Şubat 2012 03:17

İç Mihrak çizimler

Murat Selenoğlu

İç-mihrak nedir? Öncelikle grubu tanıtır mısınız?

İç-mihrak’ın ne olduğu konusunda çeşitli söylentiler var. ‘Sistemden sıkılan, vicdan azabı içinde genç reklamcıların bir komplosu’ diyenler var, silahlı mücadele örgütlerinden birinin yan kuruluşu olduğunu söyleyen ulusalcılar var... Tabii ki bunların hiçbiri doğru değil. İç-mihrak anarşizmin temel prensiplerinde uzlaşmış olan bir dostlar grubunun projesidir. Geleneksel, resmi ve popüler kültür fragmanlarının yakıcı bir bileşimiydi hedeflenen. Aynen şu örnekteki gibi bir şey hedefliyorduk: Salyangozla beslenen bir böcek vardır; arka kısmında 2 farklı zararsız gazla dolu birer odacık bulunur. Bu gazlar salınıp dışarıda birleştiklerinde müthiş rahatsız edici ve can yakıcı üçüncü bir gaz oluşur ve böceğin düşmanını anında caydırır. Öncelikle sokaklara yapıştırılacak çıkartmalarla işe başladık. İlk dertlerimizden birisi Türk milliyetçiliğinin Kemalist, ırkçı veya popüler tüm biçimlerine saldırmaktı. Fikirler genellikle bu çekirdek grup içindeki insanların enformel sohbetlerinden doğar ve sonra tasarım diline dökülür. Zaman zaman dışarıdan iş yollayan kişilerin işleri de yayınlanır veya izin alınarak, fikirleri kullanılır. Kararlar genellikle konsensüse dayalı olarak alınır, tüm anarşist hareketlerde olduğu gibi.

Ne yapmayı amaçlıyorsunuz?

İlk amaç ülkenin alışık olmadığı bir propaganda dili oluşturmaktı. Reklam bozumu, kültür bozumu gibi teknikler kullanarak insanların görsel belleklerinde zaten yer etmiş, tanıdık imgelerle çalışıp insanlara daha kolay ulaşmak amaçlanmıştı. İkinci amaç propaganda konusunda sorunu olan grup veya bireylerin propagandalarını yapabilmelerine yardımcı olmak. Bize gelen istekler içinde bizim ideolojik çizgimizle çok çelişmeyen herkese cevap vermeye çalıştık. Sokak eylemlerinden uluslararası akademik bir anarşizm dergisinin kapak tasarımına kadar çok çeşitli işler yapmaya başladık. Bunun Türkiye’deki ve hatta dünyadaki sistem karşıtı mücadelelerin ağsal bir örgütlenmesine yardımcı olacağını düşündük. Üçüncü amaç parrhesia, yani doğruyu söylemek. En nötr görünen görsel uyaranların bile belirli bir ideolojiyi taşıdığını düşündüğümüzde, çevrede ne kadar fazla yalan, riya, gizlenen gerçek olduğunu daha kolay anlarız.  

Bu bir arkadaş grubunun “isyanı” mı yoksa politik amacı belli bir hareket mi?

Ürünlerimizin tamamı büyük harfle iktidarı hedef alır. İktidarın sadece devletten kaynaklanmadığını, devletin sadece iktidarın kristalize olduğu bir düğüm olduğunu, iktidarın her yerde olduğunu, patriyarkadan homofobiye, sıradan milliyetçilikten endüstriyel hayvancılığa dek uzandığını düşünüyoruz. Elbette iç-mihrak bir arkadaş grubunun isyanıdır aynı zamanda.

Topluma ne taşımayı hedefliyorsunuz?

Ürünlerimizle hedeflediğimiz şeylerden biri ortalama mülayim bireyin rahatsız edilmesidir. Bir iktidar ve gelenek yastığı (Her ne kadar dikenli bir yastık olsa da) içinde yaşayan insanların yaşamı örgütlemek için başka bir alternatifin de var olduğunu fark etmesini istiyoruz. Elbette havanda su dövüyor olabiliriz…

Peki ürünleriniz? Sanat mı veya...

Yaptıklarımızı sadece propaganda olarak değerlendiririz. Sanattan sadece bir araç olarak yararlanıyoruz, işimizi yaparken. Ana akım sanat sergilerinde bulunmaktan da çekinmiyoruz. Biz her yerin sokak olduğunu düşünürüz, akademi ve sergi salonu dahil. Sanatçı yaftasının üzerimize yapışmasını istemediğimiz için de kimliklerimizi gizli tutuyoruz. Bir yıl önce iç-mihrak’ı yapan insanlar bir yıl sonra tamamen değişebilsin istiyoruz. (İstanbul/DİHA)


KÜRT SORUNU DEĞİL TÜRK SORUNU VAR

Çizimleriniz resmi ideolojiyi hedef alınca Kürt sorununa değinilmeden geçilmiyor?

Türkiye’nin bir Kürt sorunu yoktur. Türkiye’nin bir Türk sorunu vardır. Sorun teşkil eden etnik gruplar Lozan Anlaşması’nın cilveleri ile Türk sayılmış ve Kemalist iktidar tarafından Türklükle vaftiz edilmiş olan gruplardır. Türkiye’de hâlâ, işitildiğinde milyonları hafifçe ürperten bir dil vardır. Tüm yaşamlarını doğum yerleri sebebiyle kimliklerini polise göstermekten korkarak, geçiren insanlar var. Nasıl bir anayasanın yapıldığı veya gündelik politik dalavereye ne kadar barışçıl bir söylemin egemen olduğu kesinlikle önemsizdir. Ortalama ‘Türk’, Kürtçeyi duyduğu zaman hafifçe ürperdiği, Kürt dostuyla, müşterisiyle veya hizmet alanıyla anlaşabilmek için Kürtçe öğrenmeyi aklına dahi getiremediği; Türk çocukları, Kürt edebiyatını merak bile etmediği sürece bu soruna, sorunun tüm taraflarının gönül dünyalarını zenginleştirecek bir çözüm bulmak imkansızdır.

‘Röportajı yasaklanmış harflerle bitirelim’

Biz Türk sorununa dokunan işlerimizde temsilden uzak şeyler yapmaya, Kürtler adına söz söylememeye çalışıyoruz. Haddimizi bilmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Kendi politik prensiplerimize dayanarak, Kürtlerin ancak kendi içlerinde geliştirecekleri konsensüse dayalı süreçler ile geleceğin nasıl olmasını istediklerine dair karar alabileceklerini düşünüyoruz. Bu sebeple herhangi bir çözüm önermek yerine, mümkün olduğunca soruna parmak basmaya, hak ihlallerini, yaşanan fiziksel, resmi ve simgesel vahşeti ifşa etmeye çalışıyoruz. Bu bizim için aynı zamanda bir ahlak, siyasal omurga sorunu. Yeryüzündeki son kişi özgür olmadığı sürece hiçbirimizin özgürleşmiş olmayacağı bilgisi yolumuzu aydınlatıyor. Bu röportajı da yasaklanmış harfleri seslendirerek bitirmek istiyoruz: Q, W, X!

Evrensel'i Takip Et