17 Temmuz 2007 00:00
GÖZLEMEVİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tüm uyarılara ve eleştirilere kulaklarını tıkamış, Toplu Konut İdaresi konutlarının teslim törenlerini seçim showuna dönüştürmeyi sürdürmekte.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tüm uyarılara ve eleştirilere kulaklarını tıkamış, Toplu Konut İdaresi konutlarının teslim törenlerini seçim showuna dönüştürmeyi sürdürmekte.
Seçim propagandası yasakları başladı, ama kamu aracı olan makam otomobiline sivil plaka taktırtıp kullanmakta beis görmemekte.
TBMM Başkanı Arınç Bey, Anayasaya aykırı olmasına karşın mitinglerde arz-ı endam eylemekte.
Savcılarımız miskinler tekkesinde...
* * *
Araştırma sonuçları bir aşağı iki yukarı değişip duruyor.
Son olarak, AKP yüzde 45, CHP yüzde 15, MHP 9.5 alır diyenler, dün AKPyi yüzde 39.8e çektiler.
Belli ki üç parti barajdan sıçrayacak.
CHPnin DSPlileri, TBMMnin daha ilk toplantı gününde CHPlilerle vedalaşacak.
Bağımsızlar da hiç kuşkum yok grup kuracak.
Yani, üç parti barajı açacak, beş partinin grubu olacak.
Son derece matrak bir Meclis oluşacak.
Pekiii Hükümeti kim kuracak?
* * *
Laisizmin ve cumhuriyetin koruyucusu olarak kendini tanıtan CHP, şimdilerde de yoksullara vatandaşlık hakkı ödeyeceklerini söyleyerek artık aldatma, kandırma sınırlarını dahi aşmakta, bizatihi yalan söylemekte.
Aynı CHP, Ezilenler kazanacak demekte.
Nasıl? Orasını söylememekte.
Ve de aynı teraneyi sürdürmekte.
Terör Cumhurbaşkanı seçimi
Asker sınır ötesi operasyon yapmalı Cumhurbaşkanının karısı türbansız olmalı
Adı solda, kendi her kulvarda CHPmizin gündemi de, muhalefeti de eskiden beri belli yahu!
Cumhuriyet tarihinin iki misline çıkan dış borçlanma, rekorlar kıran cari açık, kendi sayılarını altıya katlayan dolar varsılları, vergi hırsızları, vergi arsızları, inim inim inletilen çiftçi, yabancılara peşkeş çekilen değerlerimiz, istihdam sorunu, CHPnin hiç mi hiç umurunda değil.
MHP ise yeni yeni Türk milliyetçiliği, Türk-İslam ülküsü, tutuculuk formülleri üretiyor.
DP, sonu hüsran olmuş başarısız bir dönem partisinin gölgesinde AKPnin yolunda, liberal-muhafazakar (dinci) mihrakta oynaşıp duruyor. Baraj altında kalma olasılığı arttıkça, ölüden medet umuyor, Adnan Menderesin torunu Prof. Dr. Adnan Menderesin peşine düşüyor.
7.5 katrilyon Turkish Lira tutarındaki kamu alacağından beş buçuk yaşındaki oğlu Renç Uzanın bile sorumlu tutulmasını Danıştay kararıyla sıyıran Cem Uzanın GPsi, alaturka sazlar eşliğinde papaz ilahileri okuyor.
Müslüman profesör Necmettin Erbakan, ayağını sürüyerek, bacağını çekerek SP propagandası yapıyor.
Ve de hepsi bir ağızdan ve yüksek sesle Bağımsızlara verilen oylar boşa gidecek diye bağırıyor.
Seçmenin aklı bilinçli olarak bulandırılıyor, çünkü hepsi düzenin değişmesinden korkuyor.
* * *
Bu vaziyet ve manzara-i umumiye karşısında; gaflet, delalet ve hıyanet içinde olmayanlar olarak ne yapabiliriz?
Yapacağımız gayet basit.
Yedi düvelin gözü bağlı olmayan bölümü artık biliyor ki, bağımsız sol milletvekillerinin Meclise doluşması demek, bir anlamda dilinden, dininden, milliyetinden, yoksulluğundan, tercihlerinden, fikirlerinden dolayı ezilenlerin, dışlananların Meclise girmesi demek olacak.
Esasen, gereksinimimiz bu bizim.
Bu topraklarda sürekli ezilen ve dışlanan, temsil hakkına ulaşmasına izin verilmeyenlerin sesine gereksinimimiz var.
Bitmez tükenmez bir baskı ve gözaltında tutulan Alevilerin; yok sayılan, her fırsatta hırpalanan gayrimüslimlerin; türbanlı olduğu için okuma hakkı elinden alınan Müslüman kızların; hiç hesaba katılmayan ateistlerin; sosyalistlerin ve açıkça işkence çektirilen vicdani retçilerin sesine gereksinimi var TBMMnin.
Bağımsız sol milletvekilleri sessiz yığınların, ezilen/dışlanan cinsel kimliklerin de sesi olacak, buna yürekten inanıyorum.
Dikkat buyurun!
Bakın işsizler, emekçiler, sendikasızlaştırılanlar, sosyal güvencesi olmayanlar, yoksullar, çalışma hayatına katılamayan kadınlar, çalıştırılan çocuklar, yaşlılar, sakatlar 23 Temmuz sabahı çığlık atmaya hazırlanıyorlar.
22 Temmuzda kendi seslerini Meclise yollayacaklar.
Onlar, Mecliste savaştan yana olanlara, ırkçılarla aynı kaba yapanlara, darbe yandaşlarına, kitleleri laiklik vaveylasıyla, seçkinleri ulusalcılık yoluyla baskı altında tutanlara, 12 Eylül zihniyetinin ve kalıntılarının temizlenmesine yıllardır karşı koyanlara, neo-liberal ekonomi politikalarının şakşakçılarına TBMMde karşı duracaklar.
Söylemekten dilimde tüy bitti yahu, ama bir kez daha yineleyivereyim: Demokrasinin güvencesi onlar.
Üstün Akmen