4 Mart 2012 13:14
/
Güncelleme: 21 Ağustos 2017 10:31

Devrim Büyükacaroğlu

Ciwan Haco’nun 2003 Batman konseri, Kürt açılımının en afili hareketiydi kuşkusuz. Resmi dilini bilmediği ata topraklarına yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra gelebilen Haco’yu yüzbinlerce Kürt bağrına basmıştı. ‘Michael Jackson bu kadar kalabalık konser veremez’ denmişti ya, herhalde veremezdi. Jackson bir tarafa, Türkiye’nın hangi çok büyük starı bu kalabalığı toplayabilir, onu da bilemiyorum.  Çok şaşkın ve çok umutluydu Ciwan Haco. ‘Allahın izniyle bu sorun da çözüldü’ havasındaydı herkes ya; o da etkilenmişti bu atmosferden haliyle. 2000’lerde yayınladığı albümlerde biraz bu havayı yansıtıyordu Haco; aşk ve sevgi şarkıları, başkaldırı ve direniş türkülerinin yerini almıştı nispeten. Weger (Dönüş) adını taşıyan yeni albümüyle döndü Türkiye’ye büyük Kürt müzisyeni. Hest (Duygu) şarkısının sözlerine kulak kabartırsak bu ‘Dönüş’ü ‘90’lara dönüş olarak da yorumlanabiliriz pekala; “Derler ki biz bin yıldır aynı ülkeyi paylaşıyoruz, vatandaşız/ Biz de deriz ki, ama seksen yıldır sadece bizim kanımız dökülür/Siz ‘kardeşler’in eliyle dökülür./Ama biz yine ozanımızın sözündeyiz, hasret yürekli Cegerxwîn’in/Biz hâlâ  ‘kardeşlik’ diyoruz, gerçek kardeşlik”. “Söyleyeceğimi şarkılarımda yeterince söylüyorum üzerlerine çok fazla konuşmak istemiyorum” havası içindeydi Haco. Bunda, açılım tantanasının yerini alışıldık ‘terörle mücadele’ konseptine bırakmış olmasının şaşkınlığı ne kadar var bilemeyiz. Ama Hest’e kulak verebiliriz tekrar; “Şaşkınım, ne diyeceğimi bilmiyorum, ne yapacağımı bilmiyorum/ Yüksek kayalara ve dağlara tırmanmaktan başka bana bir seçenek bırakmadınız”.


Açılımla birlikte Batman’da konser vermeye gelmiş ve AKP’den umutlu olduğunuzu söylemiştiniz. Bu umudunuz sürüyor mu?

Bugün herkes biliyor ki bu ülkede bir Kürt sorunu var. Bu sadece Kürtlerin değil bütün Türkiye’nin sorunudur. Doğru adımlar atılmıştı. Batman’a 2003’te geldiğimde çok güzel bir atmosfer vardı. O zaman “Şükürler olsun sorun artık çözülecek” dedim. Maalesef daha sonra hoş olmayan olaylar oldu. Artık yeter, ölümler olmasın diyorum. Bir insan olarak kimseye zulüm yapılmasını istemiyorum. Türkiye artık bu sorunu çözmeye mecburdur. Hâlâ umudum var. Bu sorunun çözülmesini, ülkeye barış ve huzurun gelmesini umut ediyorum, İnsanlar mutlu olsun. Cevap bu, böyle kısa. Ben siyasetçi değilim, bu ülkenin siyasetçileri bu ülkeyi yönetenlerdir, onların bu sorunu çözmesini ümit ediyorum. Bu sorunu çözecek güç yok elimde, ben bir sanatçıyım, dengbejim, şarkı söylerim, saz çalarım.

2000’lerdeki albümleriniz ‘Derya’, ‘Na na’ ve ‘Off’ta Ciwan Haco daha çok aşk şarkılarıyla karşımıza çıkmıştı. Daha yumuşak bir Ciwan Haco, daha az politik albümlerdi...  Ama bu son albümünüz Weger’deki  ‘Hest’ adlı şarkıda ‘Bizi dağlara tırmanmak zorunda bıraktınız’ diyorsunuz. ‘90’lardaki söyleme geri mi döndünüz? Ülke ağız tadıyla aşk şarkıları söyletmiyor gibi size…

Ben siyaset üzerine değil insanlar ve onların sorunları üzerine şarkı söylüyorum. İnsanların sosyal, toplumsal sorunları var... aşk sorunları var, ekonomik sorunları var… ben de bu sorunlar üzerine şarkı söylerim. Yine söylüyorum, müzik hayatım boyunca çocuklar üzerine, tabiat üzerine, halkımın ve dünyanın sorunlar üzerine şarkılar söyledim. En çok sevilen şarkılarım hep aşk üzerine yaptığım şarkılardır. Sadece bir konu üzerine şarkı yapmadım.

KENDİMİ BU ÇOĞRAFYAYA AİT HİSSEDİYORUM

30 yıldır demokrasinin beşiği olan bir ülkede yaşıyor, zulmün beşiği olan bir coğrafyaya şarkılarını söylüyorsunuz. Sizinkinden çok başka bir yaşam sürdüren halkınızla duygusal iletişiminizi nasıl koruyorsunuz? Onları her seferinde sarsmayı nasıl başarıyorsunuz?

Ben kendimi bu ülkenin, bu coğrafyanın insanı olarak hissediyorum. Yüzde 100 bu ülkede yaşayan insanların problemlerini şarkı yaptım. Burada garip bir şey görmüyorum, kendime iyilik yaptım da demiyorum. Bu kendiliğinden de olmadı. Ben bir hizmet yapıyorum insanlara. İsveç’te evimde oturup insanları düşünmeden de şarkılar yapabilirdim. Ama böyle yapsaydım rahat edemezdim. Bir olay olsa, bir şeyler yaşansa ben hemen şarkısını yaparım.

İNSANLARIN ÖLDÜRÜLMESİNİ KİM İSTER Kİ!

Bir politikacı olarak değil de, ifade ettiğiniz gibi halkının sıkıntılarını hisseden ve önemseyen, şarkılarında bunları dile getiren bir müzisyene soracağım…

(Gülüyor) Tabii… evet... Ben siyasetçi değilim.

Yıllar önce Ahmed Arif’in 33 Kurşun şiirini bestelemiştiniz(Sî û sê gule). Çok önemli ve bilinen bir şarkınız. 33 Kurşun olayından 69 yıl sonra benzer bir olay, Uludere’de gerçekleşti. Masum olduğu bilinen 35 Kürt köylüsü bombalandı. Uludere size ne hissettirdi acaba?

Duygularım, bu ülkede yaşayan herkesin duygularıyla aynıdır bu konuda. Siz ne düşünüyorsanız ben de aynını düşünüyorum. İnsanların öldürülmesini kim ister ki! Bu ülkede hâlâ çözülmemiş bir sorun var. Bu sorun ise barışçıl, demokratik yoluyla, kardeşlik duygularıyla çözülmelidir. Bu açıdan insanların huzurlu olması gerekir. İsteğimiz ve umudumuz budur. Bu halkın güzel günler göreceğini umut ediyorum. Kürtler, Türkler tamamen...

KÜRT MÜZİĞİ HAKARETE UĞRAMIŞTI

Kürt halk ezgilerinin kaynak gösterilmeden Türkçeye araklandığına çok tanık olduk, bir tür türkü asimilasyonu…Şimdi ise yıllar sonra bir Kürt şarkıcı Türkçeden tanıdığımız şarkıları Kürtçe söylüyor. Bu iki tutum arasında nasıl bir niyet farkı var sizce?

Başka yerlerden şarkı almak var olan bir şeydir, hep olmuştur. Araplar, Farslardan, Farslar Araplardan, Türkler, Kürtlerden, Kürtler de Türklerden şarkı alıyorlar. Bunlar olacaktır tabii ve pozitif şeylerdir. Ama aslına dönersek eğer, evet doğrudur Kürt müziği hakarete uğradı. Sizin de dediğiniz gibi Kürt müziği asimile edildi, yasaklandı. Kürtçe müzik eserlerini kendileri yapmış gibi sahiplendiler. Bu yanlıştır. Bu müziğin, bu eserin orijinali Kürtçedir ve şu ozana aittir demeliler. Ben bana ait olmayan müziğin kime ait olduğunu yazdım. Nasıl yazmam ki. Söylemezsem eğer, kendime yalan söylemiş, insanların hakkını yemiş olurum.

Neşet Ertaş ve Aşık Daimi’nin türkülerini seçmenizdeki neden neydi?

Şarkılarını duyduğumda 14-15 yaşlarındaydım ve bu iki ozanın da kim olduklarını bilmiyordum. Bu ülkenin bu kadar büyük ozanları olduğunu bilmiyordum. Almanya’ya geldikten sonra bu ozanların çok büyük sanatçılar olduklarını öğrendim. Gençliğimde bu şarkıları dillendirirdim. Bundan yaklaşık 3 yıl önce bir şey oldu ve 14-15 yaşlarımda söylediğim bu şarkılar için neden bir albüm yapmıyorum diye düşündüm. İşte böyle oldu. (gülüyor)

KARŞILIK VEREMEYECEĞİM KADAR BÜYÜK BİR SEVGİYLE KARŞILANDIM

Atalarınızın sürüldüğü topraklara geldiğinizde sizi yüz binler karşıladı. Siz şaşırdığınızı söylemiştiniz. Hakikaten ne ölçüde sevildiğinizin farkında değil miydiniz?

Gerçekten şaşırdım. Bilmiyordum bu kadar sevildiğimi, Batman’ı görünce anladım. Zaten benim gücümü çok aşan bir sevgiydi bu. Karşılık veremeyeceğim kadar büyük bir sevgiydi. Bir öpücükle, bir şarkıyla, bir gülle karşılık verdim.

Artık biliyorsunuz, daha büyük kalabalıklarla buluşmak isteğiniz, çabanız var mı?

Kesinlikle öyle bir şeyi istiyorum. Neden istemeyeyim ki! Batman’da yaşananlar her sanatçının rüyasıdır. O görüntüleri görünce hâlâ ağlıyorum. Beni çok mutlu ediyor. Babalarımın, atalarımın topraklarına dönmek istiyorum. Batman’da beni kucaklayan o insanların tekrar beni kucaklamasını istiyorum. Bu ülkede kısa zamanda güzel şeylerin olmasını ümit ediyorum.

Bu kadar çok iletişim imkanlarının olduğu bir zamanda, bu kadar büyük bir hasret var. Çok anormal değil mi bu durum?

Sorunlarınızı çözmediğinizde gelişen teknoloji iletişime yetmiyor. Önce sükunet içinde sorunun çözülmesi lazım. Serbest bir şekilde konser verebilmeliyim. Daha çok sevenlerimle buluşmalıyım, onları daha çok görebilmeliyim…

90 yıllık bir zaman dilimi içerisinde aileniz iki sürgün yaşamış. Önce Türkiye’den ardından Suriye’den sürüldü aileniz. Bu topraklara gelmek neler hissettiriyor Ciwan Haco’ya?

İnsan halkıyla daha mutludur, o nedenle burada yaşamak isterim. Avrupa’daki gerçekliğim, 33 yıl. İnsan bir coğrafyaya ait olduğunda yüreği, duyguları hep orada kalıyor, oraya ait oluyor. İnsanın zoruna gidiyor doğrusu, gurbette, yabancı bir ülkede yaşamak. Doğrudur İsveç’te hukuk var, her şeyi yapabiliyorum, özgürüm, ben çocuklarım, onlarla ilişkim... Ama bunlar beni doyurmuyor. Bu coğrafyayı daha çok seviyorum. Bir planın olmasa bile gider gelirsin, bir evin olur, ufak bir kapısı… evinin etrafında bir şeyler eker biçersin. Bunlar insana güç veren, yaşamını sürdürmesi için gerekli mutluluklar.

Kızlarınız burada kendi dilleriyle okuyamazlar ama önce Türkçe öğrenmeliler…

Evet onlar için zor olur. Anneleri de Avrupalı. Orada anneleriyle kalabilirler, gelip gidebilirler.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Sevenlerimi kucaklıyorum. Özgür güzel bir yaşam diliyorum.


Türkiye’deki Kürt müziğini nasıl buluyorsunuz? Beğendiğiniz isimler var mı?

Evet var. İsim söylersem çok uzun bir liste çıkar. Bir çok iyi müzik grubu var, güzel müzik yapanlar var. Onlara başarılar diliyorum.

Peki izlediğiniz kadarıyla Kürt müziği Türkiye’de nasıl bir gelişim içerisinde?

İyi görüyorum. Tek sorun, İnternet. Eserler beleşe elde ediliyor. Sanatçıların, yeni müzik gruplarının, yeni müzisyenlerin, yeni seslerin karşılaştığı en büyük engel bu. Bu problem de öyle kolay çözülmez. Aslında sorun piyasa sorunudur. Piyasa iyi olmadığı için yeni çıkan teknoloji olumsuz etkiliyor piyasayı. Örneğin yüzlerce TV kanalları var, yüzlerce radyo var.  Gelişi güzel, verimsiz, ucuz müzikler satılıyor. Bu da müzik piyasasının durmasına neden oldu.  İyi sesler var, iyi müzik grupları var, iyi yetenekler çıkıyor. Tabii sadece Türkiye de değil, dünya da bu tür sorunlar var.  Eskiden bir televizyon vardı, şimdi ise yüzlerce TV var, radyo var ve müziği evlerde dinliyor insanlar.

Son zamanlarda Kürtçede Arabesk müzik popülerleşiyor. Kürtçe için yeni bir şey bu? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İyi görüyorum. Arabesk müzik bu ülkenin müziğinin bir parçasıdır. Buna karşı kılmaz. Hadi buyur çevir söylediklerimi. Gençlik yıllarımda bazen eleştirirdik arabesk müziği, ama doğru değildi. İnsanların önünü kesemezsiniz. Bu müziği dinleyen bir kesim var ve ben de arabesk müzik yapılmasını iyi buluyorum. Ben kendim de dinliyorum arabesk. Kürtçe olsun veya Türkçe, dinlerim. Müzikte her rengin bir güzelliği vardır. Pop güzeldir, rock güzeldir, flamenko, Arapça müzik, Türkçe müzik, arabesk, folk… hepsi güzeldir...


CAZIMI HALK BENİMSEDİ ÇÜNKÜ İÇİNDE KÜRT MÜZİĞİ VARDI

4 ayrı ülkeye dağılmış Kürtlerin sevgilisi Ciwan Haco, pop, rock ve etnik caz gibi farklı formlarda müzik yapıyor. Milyonlarca Kürt’ün dinlediği tek cazcı belki de. Bu farklı tarzları kendi halkınıza nasıl sevdirdiniz? İşin kolayına kaçıp onların zaten beğendiği formlarda müzik yapabilirdiniz pekala…

Almanya’ya gittiğimde gençtim. Alman müzisyenlerini ve gitar, trompet, bass, synthesizer gibi enstrümanları tanıdım, böyle başladım. Zaten 20’li yaşlardaydım, bir plan yapıp “Şu müziği yapacağım” demedim.

Peki halk yabancısı olduğu müzik tarzlarını nasıl benimsedi?

Evet doğrudur, benimsedi. Allah’a şükür diyeyim, ne diyeyim! (gülüyor). Kürt müziğinden, Kürt müziğinin yapısından asla uzak durmadığımı söylemek isterim. Kürt müziğinin bu ruhu hep vardı bende. Bu yüzden halk garipsemedi. Her ne kadar yabancı enstrümanlar kullansam da, temelinde, alt yapısında Kürt müziği vardı.


‘NEDEN HÜLYA İLE DÜET YAPMIYORSUN?​’ DİYE SORUYORLARDI

Kaçınılmaz olarak Hülya Avşar’ı soracağım. Türkiye Televizyonlarında ilk defa Hülya Avşar’ın programına çıkmıştınız. Daha önce Kardeş Türkülere de kucak açmıştı Avşar. Hülya Avşar’la düet bir vefa borcu mu oluyor?

Bir süredir Hülya’yı tanıyorum. İlk olarak beni programına davet etmişti. Aramızda  bir arkadaşlık, bir kardeşlik ilişkisi başladı. Hülya’nın her iki şov programına çıkmam tabii insanlar tarafından sevildi, beğenildi. Bir defa şarkı da seslendirdik. Bundan dolayı insanlar hep bana “Neden Hülya ile düet yapmıyorsun?​” diye soruyorlardı, ben de neden olmasın diye düşündüm. Albüm iki hafta önce çıktı ve şarkıyı da klibi de elhamdülillah beğendi insanlar.


RÖPORTAJ VE ŞARKI ÇEVİRİLERİ: MEHMET AKGÜL

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et