24 Mayıs 2007 00:00
JİTEMci Sütçünün davası askeri mahkemeye gönderildi
Diyarbakırda işyerinden aldıkları Mehmet Şerif Avşarı Saraykapı Jandarma Karakolunda sorguladıktan sonra Lice yolunda öldürdüğü iddia edilen JİTEMci Uzman Çavuş Gültekin Sütçünün yargılandığı dava dün başladı.
Diyarbakırda işyerinden aldıkları Mehmet Şerif Avşarı Saraykapı Jandarma Karakolunda sorguladıktan sonra Lice yolunda öldürdüğü iddia edilen JİTEMci Uzman Çavuş Gültekin Sütçünün yargılandığı dava dün başladı. Diyarbakır Asliye Ağır Ceza Mahkemesi, ilk duruşmada görevsizlik kararıyla dosyayı askeri mahkemeye gönderdi. Sütçü hakkında Mehmet Şerit Avşarı kasten öldürmek ve adam öldürmeye azmettirmekten 30 yıla kadar hapis isteniyordu.
Diyarbakır Asliye Ağır Ceza Mahkemesinde başlayan dava güvenlik gerekçesiyle gizli bir şekilde görüldü. Duruşma sırasında müdahil avukatlardan Şanal Saruhan ve Tahir Elçi, dönemin İl Jandarma Komutanı ve Jandarma İlçe Komutanı hakkında suç duyurusunda bulundu.
Sanık Gültekin Sütçünün de getirildiği mahkemede, hazırlanan iddianame çerçevesinde Topal Ömer olarak bilinen Korucubaşı Ömer Güngör tanık olarak dinlendi.
Güngör,O dönem bizimle birlikte olan adama benzemiyor diyerek Sütçüyü tanımadığını söyledi.
Duruşma sonrasında mahkeme görevsizlik kararı vererek dosyayı askeri mahkemeye gönderdi. Avukat Tahir Elçi, Şemdinlideki karara benzer bir sürecin yaşandığını belirterek bunun düşündürücü olduğunu söyledi.
Sözde sorguya götürüyorduk...
Diyarbakırda dün görülen davada Çavuş Gültekin Sütçüyü O adam değil diyerek tanımadığını söyleyen Topal Ömer isimli korucubaşı Ömer Güngör, TBMM İnsan Hakları Komisyonuna verdiği ifadede olayı şöyle anlatmıştı: Korucuydum. Diyarbakıra askeri hastaneye geliyordum. Orada dediler ki, birkaç kişi var, asker emir vermiş. Bu adamları toplayıp jandarmaya teslim edin. Gittik, adamları aldık, teslim ettik, bir kişi kalmıştı (Şerif Avşar), o adamı da almaya gittik. (Yakınları direnerek) polisi çağırın dedi. Polis çağırmaya gittiğimizde iki kişiye rastladım (itirafçı ve uzman çavuş). Ben onları tanımıyordum, demek ki korucu arkadaşlar onları tanıyordular. Biri itirafçı, biri uzman çavuş geldi, adamı dükkandan aldılar, jandarmaya götürün dediler. Jandarmaya götürdük, bırakmadılar ki jandarmaya teslim edelim. Dediler ki, bu adamı sorguya götürüyoruz, (...) sen arabada kal, bu adam başka bir korucudur, o da bizimle gelsin, sorguya geçsin dediler. Adamı sorgu bahanesiyle aldık, sözde sorguya götürüyorduk -sorgu nerededir bilmiyorduk- Diyarbakırın dışına götürdüler. Harabe bir bina idi. Ben sakatım zaten, arabadan indim, uzman çavuşla itirafçı götürüp konuştular. Daha sonra beni çağırdılar. Onların yanına gittiğimde bu adamı vuracaksın dediler. Ben adamı niye vurayım, adamla bir alışverişim yok, bir ilgim yok, niye vurayım dedim. Dediler ki, İlla vuracaksın; ya vuracaksın, yoksa seni öldürürüz. Ben de baktım, vursam belki kurtulurum, vurmasam da beni öldürürler, ben de mecbur kaldım, vurdum. Daha sonra geldim adalete izah ettim, böyle böyle olay olmuş.
(Diyarbakır/EVRENSEL)