6 Mart 2012 04:49

Tutuklamanın maliyeti

Hüseyin Deniz

Ekonomi cephesinden bakıldığında, her tutuklama aynı zamanda -potansiyel de olsa- üretici konumdan tüketici konuma geçiştir. Kamuoyunda daha çok cezai bir yaptırım, hukuki bir sonuç olarak kabul gören bu durumun bir de ekonomik yönü var!
Yani her tutukla(n)ma, aynı zamanda gelir- gider dengesine de etki eder. Bu etki gelir aleyhine olup daha çok gider lehinedir.
Ekonomik açıdan formüle edersek, mal ve hizmet üreten bir kişi tutuklanmakla tümüyle tüketici konuma geçmiş oluyor.
Şüphesiz bu tüketicilik pozisyonu, tutuklanmadan önceki sahip olduğu tüketim kapasitesinin en asgari halidir.
Bütün bunları gündeme getirmenin asıl nedeni KCK operasyonları adı altında 3 yıldan bu yana devam eden ve sayıları 6 bini aşan tutuklamalardır. Yani sadece tutuklama değil; uzun tutukluluk süreleri. Bu uzun tutukluluğun gerçekte ikili bir mağduriyet de yaratmış olmasıdır. Bir türlü (bitmeyen/ tamamlanmayan) dava dosyaları.
Artık kamuoyu tarafından da siyasi hesaplardan kaynaklı olduğu kabul edilen söz konusu tutuklamaların mağdurları, daha önce birer üretici idi; kimi avukat, kimi kamu çalışanı, sözleşmeli, kimi akademisyen, eğitimci mühendis, kimi gazeteci, aydın- yazar, kimi işçi, esnaf...Yani ya mal ya da hizmet üretimi içinde...
Tümüyle siyasi olan bu tutuklama kararına muhatap kalanların ulaştığı bu rakam, işsizliğin yüzde 10’lara ulaştığı Türkiye için hiç de küçük bir sayı değildir.
Gazetelerin manşetlerinde (geçen hafta) Sabancı ve Turkcell’in bin-iki bin kişiyi 2012’de istihdam edileceğini haber veren haberleri hatırlarsak, 6 bin kişinin önemi daha iyi anlaşılır. Daha da önemlisi bu altı bin kişinin önemli bir bölümünün (hatta yarısı) gelir dağılımının çok bozuk olduğu, işsizliğin yüzde 40’lara ulaştığı Kürt illeri olarak bilinen, Diyarbakır, Mardin, Batman, Bitlis, Siirt, Urfa, Hakkari, Van, Ağrı, Bingöl, Muş, Dersim ve Şırnak’tan olduğu hatırlanırsa; neden olayın ekonomik yönüne değindiğini izah eder.
Tutuklanan binlerce insanın aynı zamanda, çalışan gelir elde eden, ayrıca birilerinin de geçimini sağlayan kişiler olduğu unutulmamalı.
Yani, para kazanıyorlardı ve bir aileye bakıyorlardı. Fiili mahkumiyete dönüşen uzun tutukluluk nedeniyle para kazanma, gelir elde etme, imkanını kaybettikleri gibi, birer tüketici olarak şimdi ekonomik olarak birilerinin eline bakar durumdalar.
Bu nedenle tutuklanan binlere KCK tutuklusunun aileleri/ yakınları ekonomik sıkıntı yapıyor.
Aslında bu durum (farklı bir boyutta) KCK tutukluları ve aileleri üzerinden ikinci bir yaptırım konumdadır. Cezai yaptırıma bir de ekonomik yaptırım eklenmiştir. Bunu daha iyi anlatmak için şu basit hesaba bir göz atmayı öneriyorum:
Örneğin, bir kişi tutuklanmadan önce, 750 TL alıyor. Aileye 750 TL katkı sunuyor. Tutuklanma ile birlikte bu gelir sıfırlanıyor. Tutuklanma sürecindeki giderleri hesaba katmıyorum. Bir tutuklunun ilk günlerdeki gideri (ilk ay da diyebiliriz) en az 200 TL civarında. Aylık gideri ise minimum 100 TL civarında. Bu rakam, kişinin ihtiyaçlarına göre, daha da artar. Örneğin sigara tiryakisi ise, birden fazla gazete okursa, cezaevi yemekleri ile arası iyi değilse, yazışmaları fazla ise vb. bu 100 TL’yi bundan böyle aile karşılaşmak durumundadır. Yani aile toplamda (750+ 100) 850 TL gelir kaybı ile karşı karşıyadır. Ayda bir açık görüşe gidildiği varsayılırsa bu rakam 900 TL’yi bulur.
Özetle bir KCK tutuklusunun aileye/ yakınlarına maliyeti ekstra giderlerle yaklaşık bin Türk Lirasıdır.
Dolayısıyla, uzun tutukluluk hali, sadece hukuki açıdan, hak ve özgürlüklerin kısıtlanması olarak değil-aynı zamanda ekonomik- çalışma hakkının elinden alınması bakımından da mağduriyet yaratmaktadır.
Bu tutum suçun ne zaman bireysel olduğu yönündeki ilkeyi de ihlal etmektedir. Ceza, tutuklananın ailesine de yansıtmakta; mağduriyete, hak kayıplarına yol açmaktadır.
Söz konusu tutuklananların serbest kalması (büyük ihtimalle) durumunda bu yaşatılan mağduriyetlerin telafisi ne olacak bilinmiyor. Türkiye haksız yere (ağırlıklı olarak da politik durumlar nedeniyle) yıllarca tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılanların örnekleriyle dolu.
Benzer bir durumun KCK davasında da yaşanacağı gün gibi ortada.
Görünen odur ki, bu yaklaşım-uygulamalar nedeniyle Türkiye daha çok AİHM’ede yargılanacak mahkumiyet yaşayacaktır.
Bu durumda ortaya çıkan tablo, bu politik hesaplar nedeniyle toplumun sadece, sosyal- siyasal değil, ekonomik olarak da , çifte bedel ödemek durumunda kalacak olmasıdır.

* Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi İzmit- Kocaeli

Evrensel'i Takip Et