03 Mayıs 2007 00:00

Yalnız ve kırık yolcular

Kanadı Kırık (2004) Yılmaz UçarYılmaz Uçar deyince, bir yumak heyecan gelir aklıma. Çünkü, tepeden tırnağa heyecandır Yılmaz. Konuşmaları, ilişkileri, doğal olarak sanatsal üretileri de heyecanla yüklüdür.

Paylaş

Kanadı Kırık (2004) Yılmaz Uçar
Yılmaz Uçar deyince, bir yumak heyecan gelir aklıma. Çünkü, tepeden tırnağa heyecandır Yılmaz. Konuşmaları, ilişkileri, doğal olarak sanatsal üretileri de heyecanla yüklüdür.
Yılmaz Uçar 1965 İstanbul doğumlu. Bugüne kadar dört öykü ve bir şiir kitabı yayınladı. Son öykülerini de “Sone Yayınları”ndan çıkan kitabında topladı. “Kanadı Kırık” adlı bu kitabını, günlük ve öykü olmak üzere iki bölüme ayıran Uçar; günlüklerinde 15 Ocak 2001-31 Ocak 2004 tarihleri arasındaki gözlemlerine yer vermiş.
Bilinir ki, zaman çok boyutlu bir kavramdır. O nedenle yaşadığımız dönem içinde gözlemleyip yazdıklarımızın o anda değeri önemsenmeyebilir ama öyle bir zaman gelir ki yazılanlar, yapılan gözlemler ya da saptamalar konularıyla bağımlı olarak bize geçmişin (sanat, siyaset, ekonomi) boyutunda önemli ipuçları verirler.
Bana göre Yılmaz Uçar’daki heyecan, olumlu bir ivme kazanarak, hayatın içindeki ayrıntıları görmesini sağlıyor. Örneğin; bir çakmakçı arabasının adına kaç kişi dikkat eder de, onun üstüne öykü yazar. Bu bağlamda; İş Bulma Kurumu’nda engelli Recep’in başına gelenler, mahalle kavgaları, gecenin geç saatinde alışverişe giden Yusuf Bey’in hırsız sanılarak yakalanışı, emeklilerin maaş almak için girdikleri kuyrukta yaşadıkları, Milli Piyango’ya bağlanan umut, Hamza Bey’e Bağkur’da çıkarılan üç milyar küsur borç, Galatasaray’da yapılan eylemler ile tutuklayan polisler vb. görüntüler, Yılmaz Uçar’ın öykülerinin konularını oluşturuyor.
Öner Yağcı’nın “…İstanbul’un küçük insanlarının küçük gibi görünen, ama aslında büyük insanlığın sorunları olan günlük dertlerini, duyarlılıklarını, çelişkilerini anlatmaya devam ediyor” diyerek öykülerini tanımladığı Yılmaz Uçar’ın kitabında on bir öykü yer alıyor.
Anlatmak istediğini öz olarak, ironi katarak ve temiz bir Türkçeyle dile getiren Uçar’ın öykülerini, bu nedenlerle, büyük bir kesimin severek okuyacağına inanıyorum.
Sevdalı Yalnızlıklar (2006) Burhan Mendi
Daha önce çıkan altı şiir kitabıyla da yakından tanıdığımız Burhan Mendi’nin doğa hayranı bir şair olduğunu biliyoruz. Özellikle, gökyüzünün bilinen ve uçan canlıları, şiirlerinin sürekli konuğudurlar.
“bakma yüzüme öyle/turnalar uçmadı daha gözlerimizden/ türküler yakma üstüne ayrılıkların/ n’olur hüznün boy atmasın içimde/ bakarsın/ kar yıkar günahlarımı koynunda/ yazın saçlarına takılırken güz/ sevda yüklü dal kırılır/ bir başka sararır yaprakları umudun”
Diyen şairin, sahibi olduğu Ardıçkuşu Yayınları’ndan yeni çıkan bu kitabında da, doğaya karşı olan duyarlılığının taptaze durduğunu görüyoruz.
1938 yılında Tarsus’un Yenice köyündü doğan Burhan Mendi’nin şiirleri de Akdeniz’in tarihi sevdalarını, içtenlik ve sıcaklığını taşıyor.
“Gizemli Çığlıklar” şiirinin “hangi kuşun kolunda/ çiçeğin burnunda/ yalnızlığın ucunda bahar yok ki…” dizelerinde olduğu gibi kinaye yoluyla sevdalı yalnızlıkların içerdiği zenginlikleri, güzellikleri dile getiriyor.
Bu yapıt, daha önce çıkmış kitaplardan yapılan seçmelerle, yeni yazılmış şiirlerin toplamından oluşuyor. “İşkence Atları” şiiriyle, insanlığı aydınlıkla buluşturma yolunda mücadele verenleri anan Mendi, kitabın adını taşıyan şiirin “geç kalmış bir bahardı gelişin/burcu burcu kokuyor uzaklar/kar sıcağında açı-yor gülüşlerin/ gamzendeki hüznü okşuyor/dudaklarına yaslanıyor umutlarım/dokunsam çatlayacak gibi göğüslerin/bir kırlangıç mavisinde çırpınan/sevdalı yalnızlığını özledim, inan//seni yaşamak geçiyor içimden/arsız bir çocuk gibi zaman/çekip alamıyorum elinden/tutsam kırılacak gibi bakışların/hasretine katlanıyor umutlarım/istediğim bir tutam sevgiydi gözlerin/bahçendeki erik dalında uyuyan/sevdalı yalnızlığını özlerim, inan,” dizelerinde görüldüğü gibi sevdanın da vazgeçilmezliğini dile getiriyor. Çünkü tarihin her döneminde gerçek bir sevda ya da gerçek bir sevgi insan yüreğini ve düşüncesini besleyen en önemli gıdalardan biri olmuştur. Bu gerçek sevginin kaybolduğu yerde ise, kıyam başlamıştır.
Şair “Evrensel Çınar” şiirinin “…yine/gözü ekmeğimde, alın terimde baykuşların/yarınıma saplanıyor bakışları/kan dalmıyor geceye katığından/dalında kızarıyor kırbaçları/ince memedin çığlığında umudum/yaşama sevinci veriyor nergislerine” dese de, “zor günler yeşerirken dalında” ya da başka zorluklar karşısında sevdayı hep diri tutu-yor. Sevdanın bir adı da umuttur. Burhan Mendi’nin Sevdalı Yalnızlıkları’nı okuyun. Çünkü sevda ve umut yollarını açıyor içindeki şiirler.
Güngör Gençay
ÖNCEKİ HABER

İşçi Filmleri Festivali başladı

SONRAKİ HABER

1 Mayıs afişleri sergileniyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa