8 Mart 2012 08:11
Kütahya DPÜ Öğrencileri

Bologna süreci, 1999 yılında 29 Avrupa ülkesinin Eğitim Bakanlıkları’nın bir araya gelmesi ile başlamış ve 2001 yılında Türkiye sürece dahil olmuştur. Bugün ise 47 ülke süreç kapsamında olup 2012 yılında sürecin tamamlanması beklenilmekte.

Tanımı: “Avrupa Birliği’ne uyumluluk yasası” olarak yapılan Bologna süreci, yükseköğrenimi köklü biçimde dönüştürmeyi, onu sadece sermayenin ihtiyaçlarına hizmet eder hale getirmeyi hedefliyor. Bu süreçle bilimsel bilgi ve eğitim hizmeti metalaştırılmakta, üniversiteler şirketleştirilmektedir!

Öğrencilerin süreçle ilgili en çok karşı oldukları konular ise; sınıf geçme notunun yükseltilmesi, bütünleme sınavlarının kaldırılması ve bunlara paralel olarak gelişen okulu zamanında bitirmenin zorlaşmasıdır elbette. Bologna süreci sadece bu sorunlardan ibaret olmayan oldukça kapsamlı bir dönüşüm programı, öyle ki; bu süreçle bilimsel eğitimin üretilmesine engel olan, öğrenciyi, bilimi ve üniversiteyi piyasa rekabetine göre şekillendiren uygulamalara girişilmiştir. Gelinen noktada, öğrencilere gerekli altyapı hazırlanmadan 65 geçme notunun dayatılması, dönem tekrarlarının yaşanması, bütünlemenin kaldırılıp yaz okullarına mahkum edilmesi, yabancı dilde eğitimin kısmen zorunlu hale getirilmesi, akademik danışmanların yetersiz kalması, dersliklerin kalabalık olması gibi pek çok sorun ortaya çıkmıştır.

Tam da bu sorunlardan açıkça bahsetmişken, üniversitemizde Bologna sürecinden mağdur olanlarla tartıştık. En büyük tepkileri bu süreçle ilgili bilgilendirilmemeleri. Daha kendi öğrencileriyle uyum sağlayamamış bir eğitim sisteminin Avrupa Birliği ile uyum sağlamaya çalışmasına anlam veremediklerini dile getiriyorlar. Ve ekliyorlar “en büyük sorun sınıf geçme notumuzun yükseltilmesi ve bütünleme sınavı hakkımızın olmaması.” Tabii bu sürecin, öğrencilerin sosyal yaşamdan koparılıp sadece ders çalışmasını isteyen bir sistem olduğunun da apaçık farkındalar.

Görüyoruz ki, eğitim Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre değil, Avrupa sermayesinin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmekte ve Bologna süreciyle birlikte üniversite öğrencileri mağdur edilmektedir.Bizler de bu süreçten mağdur olan Dumlupınar Üniversitesi öğrencileri olarak, üniversitelerin sermayeyi temsil eden Bologna sürecinden arınmasını ve nitelikli eğitim sisteminin geri verilmesini talep ediyoruz.


Duygu Boynuince

Bologna süreci tüm üniversitelerde etkisini gösteriyor. Sermaye bilim yuvaları olarak nitelendirilen üniversiteleri birer ticarethaneye dönüştürmek istiyor. Eğitim müfredatlarının değişmesinden tutalım da geçme notunun bazı üniversitelerde yükseltilmesi gibi birçok uygulama hayata geçiriliyor. Biz de Genç Hayat olarak Anadolu üniversitesi Yard.doç Dr Yasemin Özgün ile Bologna sürecini ve üniversitelerdeki eğitimin durumunu konuştuk.

Sizce eğitimde bilimsellik ne boyutta? Bugün ilköğretimden üniversiteye kadar bütün eğitim müfredatı değiştiriliyor, değiştirildi. Yeni müfredatlar hakkında düşünceniz nelerdir?

Milli Eğitim müfredatındaki son değişiklerle beraber muhafazakarlaşma ve piyasalaşmanın el ele gittiği “yeni muhafazakar” döneme uygun bir uygulamayla daha karşı karşıya gelmiş olduk. Programda; öğrencileri mesleğe yöneltme adı altında mesleki–teknik eğitimin tam da piyasanın beklentilerine uygun yeniden yapılandırıldığını görüyoruz. Eğitimin amacını küresel dünyanın koşullarına uyum sağlama yeteneği olan bireyler yetiştirmek olarak tanımlayan kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen bir yerde bu tür müfredat değişikliklerine artık şaşırmıyoruz. Bir taraftan sermayenin ihtiyaçlarına uygun işgücü yetiştirme hedefi, diğer yandan muhafazakarlaşmanın gereği olarak İmam Hatip Liseleri’ni güçlendirme ve dindar nesiller yetiştirme politikalarının izlerini bu değişiklikte görmek mümkün. Bütün bunlar ve daha pek çok uygulama göz önüne alındığında bugün özgür, bilimsel ve demokratik bir eğitimden söz etmek hiçbir biçimde mümkün değildir.

Sizin “Bologna sürecine” dair araştırma yazılarınız olmuştu. Şimdi gündeme gelen yeni bir düzenleme var. Mesela ilk örneği ders geçme notları 65’e çekiliyor. Uygulamaya konulmaya başlanan üniversitelerde birçok öğrenci mağdur. Bu getirilmek istenen yeni sistemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, böyle bir durum var. Bologna süreci Avrupa’nın rekabet koşullarını yükseltmek için yükseköğrenim sistemini belirli bazı standartlara bağlamak amacını güdüyor. İstihdam koşulları ile eğitim koşullarının iç içe geçtiği bu neoliberal dönemde istihdam edilebilmek için karşılaştırılabilir ve ölçülebilir değer ve standartlara sahip olmak gerekiyor. Bologna süreci de tam bunu sağlamak için birtakım kurallar, standartlar getiriyor. Bilimin metalaştığı ve bilimsel üretim süreçlerinin de piyasalaştığı bugünlerde sürekli ölçülerek piyasada istenen kıstasları yerine getirdiğinizi kanıtlamanız bekleniyor. Üstelik Bologna süreci genel standartlar koymakla birlikte bizim gibi devletin çok daha baskıcı ve antidemokratik ülkelerde aldığı biçim de daha vahim, özellikle emekçilerin çocukları için çok daha can yakıcı sonuçlar doğurabilecek boyutlar taşıyabiliyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et