Şimdi çeyrek asır yaşamış biri olarak hayat gailesi sarmışken dört bir yanımı ekonomik özgürlüğü kazanmanın peşinde yaşadığım maceralar her “bayan”ın rutini, biliyorum. Buraya kadar gelebilmek de öyle kolay değil sayın “bayan”. Üniversite yıllarım AKP’nin kalfalık yıllarına denk geldi. “Asırlardır Çağdaş” olan, üniversite sanayi işbirliğinin ilk temsilcisi, güzide bilim yuvası okulumda, ekonomik özgürlüğe gidecek yollarım hiç de çiçekli değildi. Üniversitelerde yaşanan antidemokratik, bilimden ve özgür düşünceden uzak haller başka bir yazının konusu elbette.
Ayrımcılığın kurumu yok tabi, okul iyi okul da; rektöründen özel güvenlik görevlisine “bayan”lar önce “bayan” olduklarından kelli türlü muamelelere maruz kaldılar/kalıyorlar bilerek veya bilmeyerek. (Daha fazla “bayan” kelimesini kullanmadan devam etmek istiyorum izninizle.) Evrensel okurları genç kadınların yaşadığı sıkıntılara yakından tanık oldukları için, yurtlarda yaşanan ayrımcı uygulamaları, taciz ve tecavüzlerin yetkililer tarafından nasıl da sükunetle karşılandığını, her gün/gece sokaklarda neler yaşadıklarını tekrarlamayacağım.
Kadın bakanlığının aile bakanlığına dönüştürüldüğü bir ülkede haliyle olaylar gelişir. Dindar gençlik yetiştirir üstüne bir de kız çocuklarının ilerde maazallah okuması ihtimaline karşılık eğitim reformu fışkırır, allahını şaşırırsın. Ve sıradaki parça AKP il genel meclis üyesinden gelir: “Kızlar okuyunca erkekler için evlenecek kız kalmıyor”. Muhterem reformları anlayanlar yorulmasın diye anlamayanlar için açıklığa kavuşturuyor, AK hizmet. Evlilik okulları, evlilik fuarları ve bir ton evlenin de evlenin kampanyaları 3 çocuğa kadar evimize girdiler fakat evimizin içinde ölsek; suçlu “biz”, aşık adam oluyor YİNE!
Şimdi bir de, kadın var kadın var: Örneğin pek çok kadının ekonomik özgürlüğüne sahip ödüllü patron Aynur Berktaş ve ekonomik özgürlüğüne kavuşmak isteyen senin benim gibi Hey tekstil işçileri. Başarılı patron olmak kolay değil, yeri gelir daha fazla kar için seni kovar, ekonomik özgürlüğünü alıverir elinden, eğer sendeyse. Bu kadın her türlü ekonomik özgürlüğünü alır yani, seni çalıştırırken de kovarken de. E işçi kadınlar ne yapar? Yakın zamanda başlayan ve hala devam eden direnişlerini örer. Ekmeğine el uzatan Aynur’a karşı birlik olur, örgütlenir. Özgürlük diye aradığım şey işte tam da burada başlıyor galiba. Bundan öncesi ekonomik bağımlılığın el değiştirmiş hallerinden başka bir şey değildi.
Aynur’un da bu koşullarda kadın başbakan diye hatırlanan erkek kafalı Tansu’dan bir farkı yok maalesef, kader utansın. Hey tekstil işçileri ise “biz”lere özgürlük dağıtmaya devam ediyor..
Özgürlük demişken Kürt olan, Alevi olan, Ermeni olan kısacası öteki olan, beş kere on kere ezilen kadınlar var bir de. Yarışmaktan değil de Kürt kadınlarının kan gölünün ortasındayken de, oradan kalkıp başka memleketlerde yaşam mücadelesi verirken de yıkmak zorunda kaldıkları duvarlar az değil. Irkçılığı, ataerkilliği, devlet baskısını, patron zulmünü evinde yıkan Kürt kadınlarını örnek almayım da napayım? Van depreminde yaşam savaşı veren, Roboski’de yakınlarını kaybeden son olarak Pozantı cezaevinde çocuklarına ve bu ülkenin geleceğine saldıranlara karşı tırnaklarıyla mücadele eden kadınlar, bir umudumuz onlarda. 100 yıllık zulmü, Cumartesi Annelerini ve Diyarbakır’da çıkan kemikleri saymıyorum.
Acıyı bal eylememizi isteyenlere karşılık birleşen “biz”lerin söylediklerini anlatmak da yarar var. Çünkü gittikçe muhafazakârlaştırılan toplum ve kurumlar artık eskisinden daha acımasız hale gelirken en çok bizler hissediyoruz bunu. Sesi çıktığı için okulda ÖGB ve polis, sokakta polis ve asker, köyde asker ve devlet, medyada her türden muktedir tarafından şiddet gören hakarete uğrayan “biz”ler artık ipleri attık. Ayın cinsiyetçisinin seçildiği bu günlerde ağzı olanı konuşturmamakta kararlı olmak lazım geliyor. Kadınız diye de ölmedik! Gerçi her gün öldürülüyoruz evet, geçtiğimiz yaz bir ay içinde savaşta ölenlerden daha öndeydik!
Tarihimizden bir ton mücadele örneği sayabiliriz fakat kadınların geçen 8 Mart’tan bu yana, şu kadarcık vatan toprağı içinde mücadele etmek zorunda kaldığı zulümler, bu 8 Mart’ta alanlara koşmak için yeter de artar sayın genç bayan. Alanlar seni bekler!
Evrensel'i Takip Et