08 Mart 2012 07:42

“Baba benim için yabancı bir şey”

Bir insan düşünün ki oğullarının eşleriyle cezaevinde tanışıyor. Torunlarının kimisini hiç görmemiş bile. Ailesi ile haftada sadece iki kez görüşme (telefonla ve cezaevi ziyareti) şansı var. Açıktır ki bunu duyan insanların aklında 70'lerdeki arabesk senaryolar rahatlıkla şekillenebilir. Tahir Canan'ınki de böyle bir

“Baba benim için yabancı bir şey”
Paylaş
Damla Uludağ

İlk olarak babanın neden cezaevinde olduğunu soralım.

Bana anlatılana göre babam 1979 yılında Gaziantep’te sağ görüşlü iki kişinin öldürülmesinden sorumlu tutularak cezaevine alınıyor. Hiçbir zaman bu suçlamayı kabul etmiyor ama bu suç üzerine yapışıp kalıyor. Yaklaşık 36 yıl kadar bir ceza veriliyor, bunun 12 yılını yatıyor. 1991’deki şartlı tahliye yasasıyla çıkıyor ve 2 yıl serbest kalıyor. Daha sonra tekrar, Malatya’dan Gaziantep’e annesini görmeye giderken kimlik sorgulaması sırasında tekrar alınıyor. Örgüt üyeliği suçundan tekrar 12 yıl ceza alıyor. Bu cezayla birlikte şartlı tahliyesi de yanıyor. 1993 yılında ben anne karnındayken alınıyor. O zamandan beri de hala içeride. Hikaye bu. Ama 2003 yılında Malatya DGM’nin verdiği kararla da örgüt üyeliği suçu ortadan kaldırıldı. Tahliyesini yakan suç buydu. Ama Gaziantep mahkemelerine göre de “suç ortadan kalkmıştır, ceza kalkmamıştır” gibi bir yorumla hala içeride tutuluyor.

Yani şu anda örgüt üyesi ve dolayısıyla suçlu olmadığı ortada ama salınmıyor.

Zaten örgüt üyeliği de o dönem bilinçli olarak 2002’de çıkan yasada suç olmaktan çıkıyor. Şartlı tahliyesini yakan suç da bu olmasına rağmen hala çıkarılmıyor. Hala bununla ilgili hukuki savaş devam ediyor.

Sen üniversiteye hazırlanıyorsun şimdi. Babanı ne kadar sürede bir görüyorsun?

Babamı en iyi ihtimalle ayda bir görebiliyorum. Onun dışında 2-3 ayda bire sarkabiliyor bu. Görebildiğimde açık görüşlerde yaklaşık 45 dakikalık bir süre ve 3-5 kişi gittiğimizi varsayarsak hangimize ne kadar süre kalır tahmin edebiliyorsunuz. 45 dakikalık sürelerde ne konuşabiliyorsak konuşuyoruz ayrıca bir baba oğul ilişkisi sürdürmek pek mümkün olmuyor. Haftada bir telefon hakkı var o zaman babam arayabildiğinde konuşabiliyoruz. Baba-oğul ilişkisini demir parmaklıklar arasından yürütemiyoruz.

Telefonla arıyor diyorsun ama ne kadar şey paylaşabiliyorsunuz ki o görüşmelerle?

Telefon hakkı dediğimiz süre tam  dakikalık bir süre. 9.59 dediği an o süre sayacı denen şey kapanıyor telefon. Genelde, “Nasılsın? Günlerin nasıl geçiyor? Üniversiteye hazırlanıyor musun?​” gibi sorulara cevap veriyorum. Ben benzeri sorular yöneltiyorum. Daha sonra yine hukuki sürece ilişkin konular konuşuyoruz: Abin şunu yapacaktı, annene şu dosya gelecekti... gibi. Genelde bir avukatla konuşur gibi konuşuyorum.

Bildiğim kadarıyla en son mecliste de onunla ilgili bir soru önergesi verilmişti.

Evet, iki basın açıklaması yapıldı, bir de soru önergesi verildi Veli Ağababa tarafından. Birisi Adalet Bakanlığı’na 2003’te çıkan kararın uygulanmamasıyla ilgili, biri de Maliye Bakanlığı’na. Bizden babamızın yattığı süre içerisinde, yediği, içtiği, harcadığının parasını istemişlerdi. Maliye Bakanlığı’na verilen ona ilişkin bir soru önergesiydi.

Nasıl yani? Babanın cezaevine girdiği günden bu zamana kadar içeride harcadığı tüm maddi giderleri aileden mi istediler?

Aynen öyle. Hatta babamdan mal varlığı beyanında bulunmasını da istediler. Bu “iaşe bedeli” denilen şey. Zaten yasalarda var ama insan haklarına aykırı olduğu için pek uygulanmayan ya da tutturabildiğince uygulanan bir yasa. İşte bu da bize 30 yıllık masraf gösterilerek dayatıldı. Bizden babamızın içeride yediği-içtiğinin parasını ödememizi istediler.

Babasıyla yaşamamış bir genç olarak bu durumun hayatına etkileri neler? 18 yaşında bir gençsin. Diğer gençlerden bir farkın olduğunu düşünüyor musun?

Elbette düşünüyorum. Bu durum biraz da özel bir durum olduğu için bir dönem saklama ihtiyacı hissettim gittiğim okullarda. Liseye başladım arkadaşlarıma söyleyemedim. İlkokulda okul değiştirdim. Oradaki arkadaşlarım ancak ben o okuldan ayrılırken öğrenebildiler. O zaman söyleyebildim. Sosyal olarak da bunun sıkıntısını yaşadım. Arkadaşlarımın aileleriyle tanıştığımda soruyorlardı bana klasik soruları: “Annen-baban ne iş yapıyor?​” Ben babama çoğu zaman artık bir refleks olarak “Emekli terzi” gibi kaçamak cevaplar vererek konuyu kapatma yoluna gidiyordum. Sosyal olarak benim ciddi bir sıkıntımdı. Tabi bir de baba figürünün ne olduğunu bilmemek var. Evde abiler, anne, yeğenler... birçok kişi var ama baba denen figür yok. Arkadaşlarım babalarını anlatırken ve hatta babalarından bazı zamanlar korkarken ben onun ne demek olduğunu bilmiyorum. “Babadan korkmak” “babanın otoritesi” “babanın dediğini yapmak” gibi şeyler bana aşırı yabancı. Baba benim için yabancı bir şey. Baba orada duruyor, o kadar.

Ama ulaşamıyorsun...

Evet, ulaşamıyorum.

ÖNCEKİ HABER

FEMEN eylemine polis müdahalesi

SONRAKİ HABER

“Hepimizin davası”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa