Oscar oyunları
Oscar ödül törenini yayınlandığı gece zaman ilerledikçe her ne kadar gözümden uyku aksa da, pek samimi bulmayarak izleyenlerden biriydim. Kırmızı halı üzerinde davetlilerin geçişleri ve bitmek bilmeyen kıyafet eleştirilerine hiç değinmeyeceğim, zira o kısım beni de pek memnun etmedi.İranlı yönetmen Asghar Farhadi&rsqu
Oscar ödül törenini yayınlandığı gece zaman ilerledikçe her ne kadar gözümden uyku aksa da, pek samimi bulmayarak izleyenlerden biriydim. Kırmızı halı üzerinde davetlilerin geçişleri ve bitmek bilmeyen kıyafet eleştirilerine hiç değinmeyeceğim, zira o kısım beni de pek memnun etmedi.
İranlı yönetmen Asghar Farhadi’ nin son filmi “Jodaeiye Nader az Simin” en iyi yabancı ve en iyi özgün senaryo kategorilerinde adaydı, ilkinden ödülü alacağından emindim, öyle de oldu. Farhadi, sahneye çıktığı zaman -tahmin ettiğim gibi- diğer kazananların aksine birilerine teşekkür etmek yerine güzel bir konuşma yaptı ve dedi ki ” Bizler, önemli bir ödül aldığımız için mutlu değiliz, veya film yaptığımız için veya filmciler olarak mutlu değiliz. Bir taraftan savaş çağrıları yapılırken, yabancılaştırma yaşanırken; siyasetçiler birbirleriyle kavga ederken ve İran ülkesinin ismiyle müstesna kültürü unutulmuşken bu ödülü kazanmış olmak adımızı duyurabilmek bizi çok mutlu ediyor. Siyasetin ağır baskısı altında kaybolmakta olan bu değerlerimizi hatırlatma şansına sahip olduğumuz için çok mutluyum. Ülkemin halkı, tüm halklara tüm medeniyetlere bütün insanlara saygı duyar ve düşmanlığa tamamen karşıdır.”
Bugün, sosyal medyada konuyla ilgili farklı yorumlar okudum ve bir çoğu Amerika-İran-Avrupa arasındaki politika ile ilgiliydi. Durum göründüğü kadar komplike değil aslında; Adam, muzzam bir film yapmış ve hak ettiği ödülü almış. Farhadi’ nin sözleri bir çırpınışın aksine, o gece töreni izleyen bir milyar küsür insana “İran, bildiğiniz gibi değil” demek için, kalıplaşmış düşünceleri kırmak için döküldü. Özellikle son cümlesinde, kendi ülkesinin halkına karşı yapılan ötekileştirmenin haksızlığını vurguladı. Biz de kendimizden çok iyi biliriz ki; bir ülkenin devletiyle halkı bir değildir, bu her yerde böyledir aslında. Üstelik, bağımsız bir sinemacı sırf Amerika’ dan ödül aldı diye İran’ ın Avrupa’ ya kapattığı petrol vanalarını tekrar açacağını düşünmek fazlasıyla komik. Sanatsal başarılar, her zaman politik başarılarla paralellik göstermez, en azından bu defa değil. Bu arada Bahman Ghobadi’ nin 2009 yılında el kamerasıyla gizli gizli çektiği “Kimsenin İran Kedilerinden Haberi Yok” filmiyle Cannes’ da ödül aldığını hatırlatmamak olmaz. Özgürce film çekmeyi bırak, özgürce yaşayamadıkları bir ülkede, o şartlar altında dünya çapında başarı yakalamaları, sinema konusunda uluslararası alanda geri kalmış Türkiye gibi ülkelere ders olmalı.
Şimdi durup tekrar “sinema ne için var?” sorusunu düşünelim. Ben diyorum ki; hükümetleri değil ama halkları birbirine tanıtmak, yakınlaştırmak, kaynaştırmak için var. İnsanların, insanlığa olan umudunu ancak ve ancak sinema devam ettirebilir.
“Bir deniz bizi birleştiriyor, aynı zamanda bizi birleştiren 400 yıllık bir geçmiş var. Birlikte geleceğe bakalım.” – Theo Angelopoulos (2010 Altın Koza)
OSCAR’A DAİR AZ BİLİNENLER
- Oscar tarihinin ilk özel ödülü Charlie Chaplin’e verildi.
- 1940 yılına kadar ödülleri kazananlar önceden basına açıklanırdı. 1940 yılında Los Angeles Times sonuçları bir kaç saat daha önce açıklayınca işin tadı kaçtı. O gün bugündür sonuçlar sıkı sıkı saklanır oldu.
- İlk minyatür Oscar 1935 yılında küçük sevimli yıldız Shirley Temple’ye verildi.
- Tv yayınlarının olmadığı yıllarda Oscar töreni radyodan yayınlanıyordu. İlk yayında 1930 yılında, 2. Oscar töreninde yapıldı.
- En iyi film Oscar’ını alan ilk İngiliz yapımı film Hamlet (1948) oldu.
- Televizyonda yayınlanan ilk Oscar 21. Oscar töreni oldu. 19 Mart 1953’te NBC-RCA 100 bin dolar karşılığında törenin televizyon ve radyo yayın haklarını satın aldı.
- Ölümünden sonra Oscar kazanan ilk oyuncu 1977 yılında The Network’ teki performansıyla En İyi Erkek Oyuncu seçilen Peter Finch oldu.
- 1968 yılında En İyi Film Oscar’ını alan In The Heat Of The Night bu ödülü alan ilk polisiye film oldu.
EN İYİ FİLM ÖDÜLÜ:
“The Artist”
EN İYİ KADIN OYUNCU:
Meryl Streep “The Iron Lady”
EN İYİ ERKEK OYUNCU:
Jean Dujardin “The Artist”
EN İYİ YÖNETMEN:
Michel Hazanavicius “The Artist”
EN İYİ KISA ANİMASYON:
“The Fantastic Flying Books of Mr. Morris Lessmore” William Joyce, Brandon Oldenburg
EN İYİ KISA METRAJ BELGESEL:
“Saving Face” Daniel Junge, Sharmeen Obaid-Chinoy
EN İYİ KISA FİLM:
“The Shore” Terry George, Oorlagh George
EN İYİ ORİJİNAL SENARYO:
Woody Allen ‘’Midnight in Paris’’
EN İYİ UYARLAMA SENARYO:
Alexander Payne ve Nat Faxon & Jim Rash “The Descendants”
EN İYİ ŞARKI:
Man or Muppet ‘’The Muppets’’
EN İYİ MÜZİK:
“The Artist” Ludovic Bource
EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU:
Christopher Plummer ‘’Beginners’’
EN İYİ GÖRSEL EFEKT:
“Hugo” Robert Legato, Joss Williams, Ben Grossmann, Alex Henning
EN İYİ ANİMASYON:
“Rango” Gore Verbinski
EN İYİ UZUN METRAJ BELGESEL:
“Undefeated” Daniel Lindsay, T.J. Martin, Rich Middlemas
EN İYİ SES KURGUSU:
“Hugo” Philip Stockton, Eugene Gearty
EN İYİ SES MİKSAJI:
“Hugo” Tom Fleischman, John Midgley
EN İYİ KURGU:
“The Girl With The Dragon Tattoo” Angus Wall, Kirk Baxter
EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU:
Octavia Spencer “The Help”
EN İYİ YABANCI FİLM:
Jodaeiye Nader az Simin (A Separation) Asghar Farhadi (Iran)
EN İYİ MAKYAJ:
“The Iron Lady” Mark Coulier, J. Roy Helland
EN İYİ KOSTÜM TASARIMI:
“The Artist” Mark Bridges
EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ:
“Hugo” Robert Richardson
EN İYİ SANAT YÖNETMENİ:
“Hugo” Dante Ferretti, Francesca Lo Schiavo