Mezarımın Taşı Bozdağa Karşı*
- Bu koca dağların sahibi kim?- Erimiz!- Yiğit kimdir?- Efemiz.- Yiğit kime derler?- Sözünde durana!- Korkak kime derler?- Sözünden dönüp aman diyene…-Şeytana bel bağlanır mı?-Yardımcımızdır, bağlanır.- Varyemezlere acımak mı gerekir, dayak mı?- Dayak gerekir!-Yiğitlerde ne yoktur?-Me
- Erimiz!
- Yiğit kimdir?
- Efemiz.
- Yiğit kime derler?
- Sözünde durana!
- Korkak kime derler?
- Sözünden dönüp aman diyene…
-Şeytana bel bağlanır mı?
-Yardımcımızdır, bağlanır.
- Varyemezlere acımak mı gerekir, dayak mı?
- Dayak gerekir!
-Yiğitlerde ne yoktur?
-Merhamet.
-Korkaklar zeytini nerede döverler?
-Ağaç dibekte.
-Yiğitler yağı nerede kavururlar?
-Zalimin göbeğinde!
-Sözünde durmayan kahbe bacının öz kızanı olsun mu?
-Olsun!
-Şu dualı yatağan böğrüne batsın mı?
-Batsın!
-Doğru söylediğinize Nasuh tövbesi olsun mu?
-Olsun!
Efelere diyar olan Ege dağları bu diyaloglara biçok kez tanık olmuştur. Yoksulluk, kaçakçılık bir de yürekte varsa yiğitlik Efe ve kızanlarının efsaneleşen hikayeleri dağlardan ovalara misafir olur.Yiğitlikleri köy köy, şehir şehir, vilayet vilayet anlatılır. Yukarıdaki diyaloglardan da anlaşılacağı üzere Efe, sözünde duran, zenginlerden alıp yoksullara dağıtan, zalimleri acımayan bir kişiliktir.15 yıl boyunca Ege dağlarına yurt edinmiş Ödemişli Çakırcalı Mehmet Efe bu özellikleri taşıyan efelerin en önemli temsilcisidir.
YOKSULLUK-KAÇAKLIK YİĞİTLİK
1872 yılında Ödemiş’in Türkönü köyünde doğan Çakırcalı Mehmet Efe 11 yaşındayken babası Ahmed Efe ölür.Arkasından Hasan Çavuş tarafından vurularak öldürülen Ahmed Efe’nin intikamını alma duygusu Çakırcalı Mehmet Efenin dağa çıkışının temelini oluşturur. Yoksa, genç yaşta dul kalan anası, babasının yakın arkadaşları ne derdi.Ahmed Efe’nin oğlu olmanın omuzlarına verdiği yükü hep taşır. Bir yandan yoksulluk bu süreci daha da hızlandırır. Adam vurmaktan içeri giren Çakırcalı ismi yavaş yavaş duyulmaya başlar. Ama asıl namını babasının katili Hasan Çavuş’u öldürdüğünde yayılır. Artık Çakırcalı Mehmet Efe ismi Osmanlı Devleti tarafından tehlike olarak görülmeye başlar.
KARA SAİT PAŞAYI MADARA EDER...
Çakırcalı Mehmet Efe çok geçmeden halk tarafından sevilmeye ve hikayeleri anlatılmaya başlar. Osmanlı birlikleri insanları döverek, işkence yaparak Çakırcalı’nın yerini öğrenme girişimleri başarısızlıkla sonuçlanır. Çakırcalı köylülerin, eşrafın sorunlarını kendi usulüyle çözer ve devletin yerini doldurmaya başlar. Zamanın Paşalarından Kara Sait’in namını bile yere çalar. Çakırcalı’nın namını duyan İstanbul yönetimi, Çakırcalıyla anlaşma yapmaya çalışır. Çakırcalı silahlarını bırakmamak, kızanlarından ayrılmamak ve yaşayacakları köyde jandarmanın onlara karışmayacağı teminatı alınarak anlaşmaya varır.
Olaylara karışmak istemeyen Çakırcalı Efenin namı artık onu rahat bırakmaz. Bir gün yaşlı bir kadın Çakırcalı’nın karşısına çıkar. Bir ağanın toprağına el koyduğunu söyler. “Sen nasıl Çakırcalısın?” diyerek sitem eder. Hukuk ağadan yana tutum aldığını gören Çakırcalı, ağadan alıp köylü kadına toprağını geri verir. Mecburdur dağlara çıkmaya ne yapsa nafile ismi kendinin de önünde yürüyor. Dağlar hep yatağı olmuştur efenin, düze inse çok geçmeden dağa çıkmak zorunda kalır.
İNSANLIK TARİHİNİN EN BÜYÜK EŞKIYASI
Yaşar Kemal: Çakırcalı Mehmet Efe için ‘insan tarihinin bu en büyük eşkıyalarından birinin, belki de birincisinin ölümünü öğrenmek benim için ilginçti’ der. 15 yıllık eşkıyalık yaşamında 1081 kişiyi öldürdüğü söylenir. Ama hiçbir zaman yoksula elinin kalkması bir yana, onlara her zaman yardımcı olmuştur. 1911 yılında Çakırcalıyı öldüren müfrezenin başındaki Albay Rüştü Kobaş’la bile Yaşar Kemal’e anlattığı anılarında Çakırcalı Mehmet Efe’nin yiğitliklerinden bahseder. Halkı onu nasıl sevdiğini, hikayelerini nasıl hayranlıkla anlattığını aktarır. Çakırcalı Mehmet Efe, Osmanlı ağalarına, zaptiyelerini her zaman kafa tutmuş hiçbir zaman boyun eğmemiştir. Çakırcalı, Atçalı Kel Mehmer Efe’den sonra halk tarafından en çok sevilen efe olmuştur.
*Çakırcalı Mehmet Efe için yazılan türkünün ismi...
Not: Yaşar Kemal’in Çakırcalı Efe kitabından yararlanarak hazırlanmıştır.
Ya Sen İslam Ol Ahçik, Ya Ben Olam Ermeni
Her sevgi sözcüğü, sevdanın kara tonlarını barındırır. Antep yöresinden bir aşk türküsü... Türkümüzün adı ise Bahçalarda Mor Meni... Bir dörtlüğünde şöyle yazıyor.
“Bahçelerde meleme
Yar göğüsün düğmeleme
Ölürsem kanlım sensin
Gözlerin sürmeleme”
Kerem ile Aslı arasındaki aşk hikayesini hatırlatan dizeler. “Yar göğsün düğmeleme” Ferhat’ın çözemediği için yandığı düğmeler. Müslüman Kerem’in Keşiş kızı Hıristiyan Aslı’ya olan aşkı... Ortak yaşam... Eee mutlaka kara sevda... Ve bir sürü zorluk...
Diğer dörtlüğü duruma açıklık getiriyor. Çözüme dair ip uçları veriyor.
“Bahçelerde mor meni
Verem ettin kız beni
Ya sen İslam ol ahçik
Ya ben olam Ermeni “
Ahçik Ermenice’de küçük kız kızcağız anlamına geliyor. Bir Müslüman ile Ermeni gencin aşk hikayesini anlatıyor türkü ama dizeler değişiyor.
“Nasıl verem olmayayım
Eller sarıyor seni” şeklinde değişiyor son iki dize... Aynı değiştirilen iki halkın ortak tarihi gibi.
Erdoğan Alkan, Türkiyeli Ermeni Şairler (kitabından yararlanarak hazırlanmıştır.), Yasakmeyve Yayınları, sayfa 8,9,10
Beni Bekliyorsan, Uyumamışsan
Taksim Meydanı’nda Hocalı Katliamını protesto etmek için toplanan kitle Agos Gazetesi’ne yürümeye çalışırken ellerinde “bir gece ansızın gelebilirim” yazılı bir pankart taşıyordu. Bir aşk şiirinin ismini taşıyan “bir gece ansızın gelebilirim” dizesi faşist bir söyleme dönüştürülmüştü.
Yazdığı aşk şiirleriyle tanınan Ümit Yaşar Oğuzcan şiirinde: Bu kadar yürekten çağırma beni!/Bir gece ansızın gelebilirim./ Beni bekliyorsan, uyumamışsan,/Sevinçten kapında ölebilirim./ diyordu. Karşılıksız aşkın ve sevgiliye duyulan hasretin dizeleri. Ümit Yaşar şiirde yazdığı sevgilisine ansızın gelebilir diyerek sürpriz yapacağını ima ediyor. Devamında 'beni bekliyorsan uyumamışsan' ansızın gelebileceğini de belirtiyor.
Bir aşk şiirinin faşist bir slogana dönüşmesi kadar kötü bir şey olmasa gerek.